Kayıtlar

Fakir Bir işçi

Fakir Bir işçi Fakir bir işçi, bir gün işinden çıkartılır. Bunun üzerine başka da hiçbir gelir kaynağı olmadığı için çoluk-çocuğu arka arkaya üç gün aç ve susuz kalır. Adam iş bulmak üzere nereye başvurduysa "İşimiz yok!" cevabı ile kapılar yüzüne kapanmaktadır. Üst üste üç gün midelerine hiçbir gıda girmeyen yavruların dinmeyen ağlayışları annenin yüreğini parçalayacak dereceye gelir. Çaresizlikler içinde durumu kocasına açar: "Bey, görmüyor musun? Açlıktan yavrularımızın yüzleri sarardı ve bağırsakları eridi. Hadi biz neyse dayanırız, ama onlar bu Kadarına tahammül edemezler; bu sefaletimizin sonu ne olacak; bir şey düşünmüyor musun?" dedi. Adam düşünceden önce eğilmiş başını eşinin yüzüne doğru kaldırarak ona der ki; "Karıcığım, günlerdir başvurmadığım kapı kalmadı. Piyasaya göre en düşük ücret karşılığında iş aradım, tek bir kerecik olsun karnınızı doyurabileyim diye; olmadı. Kimse bana iş vermiyor. Yavrularımın açlıktan erimeye yüz tutan

Önemli Olan Samimiyet ve İhlâstır

Önemli Olan Samimiyet ve İhlâstır Fakir bedevi çölde, yaşlı hanımıyla birlikte yaşıyordu. Bir eşekleri ve birkaç koyunları vardı. Bedevinin yaşlı hanımı zaman zaman fakirlikten şikâyet ederdi. O gün de fakirlikten şikâyete başladı. Adam hanımını teselli etmek istedi. Sabrın ecrini anlattı ise de kadının şikâyetlerinin sonu gelmiyordu. Sonunda adamın sabrı taştı ve hanımına sordu: – O zaman fakirliğin çaresi neyse onu söyle! Kadın bunun üzerine konuştu: – Bağdat’a, halifeye git, derdini anlat. O cömerttir. Sana ihsanda bulunacaktır. Çünkü o yoksulların ümit kapısıdır. Kadın kendince çareyi söylemişti. Adam başını iki elleri arasına alarak düşündü, düşündü. Sonra şöyle söyledi: – Koskoca halifenin huzuruna eli boş varılmaz ki! Oysa benim halifeye hediye edecek bir şeyim yok. O sırada hanımı bir şey hatırladı. Çölde su çok önemli bir nimetti. Güzün ve Sonbaharda açılan kuyular kurur, susuzluktan hayvanlar ölürdü. Sonbaharda yağan yağmur hem çöldekileri içme sularına ka

Evin İkinci Katından Alt Katına İnme

Evin İkinci Katından Alt Katına İnme Adamın biri sefere çıktı. Hanımına: — 'Evin ikinci katından alt katına inme!' diye emir verdi. Hanımın babası alt katta bulunuyordu ve hastalanmıştı. Bunun üzerine kadın, Hz. Peygamber'e haber gönderdi: — 'Bana izin versin, üst kattan alt kata, babamın yanına ineyim!' . Hz. Peygamber: 'Kocana itaât Et' dedi. Bundan sonra kadının babası vefat etti, yine Rasûlullah Sallallahü Aleyhivesellem'e haber gönderip babasının cenazesinde bulunmak için izin istedi. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhivesellem 'Kocana itaat et' dedi. Böylece kadının babası defnedildi. Definden sonra Rasûlullah Sallallahü Aleyhivesellem kadına: 'Senin kocana itâat etmen yüzü suyu hürmetine Allah Teâlâ babanı bağışladı' haberini gönderdi. Kadın beş vakit namazını kıldığı, Ramazan orucunu tuttuğu, iffetini koruduğu ve kocasına itâat ettiği zaman rabbinin cennetine girmiş olur. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhives

Asi Kadın ve İri Gagalı Kuş

Asi Kadınla Sert Gagalı Kuş Dul bir kadının birinin tek bir oğlu vardı. Günün birinde genç delikanlı ağır bir hastalığa yakalanır. İki gözü iki çeşme, oğlunun yastığı başında ağlayarak uykusuz geceleri ağaran tanyerine bağlarken oğluna şifa vermesi için Allah’ü Teâlâ’ya durmadan dua ediyordu.  Bir gün oğlu iyileştiği takdirde canlı olarak yedi günlüğüne mezara girmeyi Allah'ü Teâlâ’ya adadı. Günlerden bir gün kadının neredeyse ümidini tamamen keseceği bir sırada genç delikanlı iyileşiverdi. Kadın hudutsuz sevinçler içinde Allah'a şükürler ediyorsa da tatbiki oldukça zor ve hatta tehlikeli adağını yerine getirmeye yanaşmıyordu.  Bir gece rüyasına giren meçhul bir ses kadına sert ve ciddî bir ifade ile "Oğlun iyileşti. Şimdi adağını yerine getirmen lâzım. Yoksa Allah'ü Teâlâ’nın musibetleri bitmez. Başına daha ağır bir belâ gelecektir!" Diye seslenir. Kadın, Allah’ü Teâlâ’ya verdiği sözden kaçmayacağını anlayınca biricik oğlunu yanına çağırarak durumu

Kutsal Değerleri Kim Öğretecek?

Kutsal Değerleri Kim Öğretecek? Kadim Çinliler barış içerisinde yaşamaya karar verdiklerinde ‘Büyük Çin Seddi ’ni inşa ederler. Yüksekliğinden dolayı hiç kimsenin tırmanamayacağını düşünürler. Fakat inşasından sonraki 100 yılda Çinliler 3 misli fazla işgale uğrar. Düşman piyade sürülerinin hiçbir zaman duvara tırmanma ve duvara dahletmeye ihtiyaçları olmamıştır ve olmaz. Çünkü her zaman muhafızlara rüşvet verdiler ve kapılardan girdiler. Bu Çinliler duvar inşa etmişlerdi, fakat duvar muhafızlarının karakterlerini inşa edememişlerdi. İnsan karakterini inşa etmek, her şeyin inşasından önce gelir. Talebelerimizin bu günkü ihtiyacı işte budur. “Bir oryantalistin dediği gibi; “Eğer bir milletin medeniyetini tahrip etmek istiyorsanız 3 yol var” ; 1- Aileyi tahrip etmek için annenin rolünü küçümseyin ki o, ev hanımı olmaktan utansın! 2- Eğitimi tahrip etmek için; hocalara önem vermeyeceksiniz ve cemiyetteki itibarlarını düşüreceksiniz ki talebeleri onu hakir görsün, küçümses

Yoğurdun Faydaları

Yoğurdun Faydaları Yoğurt dünyada en fazla tüketilen süt ürünlerinin başında gelmektedir. Eski çağlardan beri hastalıkları tedavi amaçlı olarak kullanılmış ve sağlıklı yaşamın iksiri olarak birçok yerde tanımlanmıştır. Fabrikalarda üretilen yoğurtlar ile ev yapımı yoğurtlar kıyaslandığında endüstriyel yoğurtlar bir takım işlemlerden geçtiği için bazı vitamin ve mineraller yönünden değerler kaybetmektedirler, bu yüzden ev yapımı yoğurtlar sağlık açısından daha faydalıdır diyebiliriz. Yoğurdu bu kadar önemli kılan şüphesiz içerdiği besin maddeleri ve farklı elementlerdir, özellikle kemik ve iskelet sağlığına iyi gelen besinlerce zengindir. Ayrıca C, B 12 vitamini ve vücut sağlığı için çok önemli olan omega-4 ve omega-4 yağlarını içerir. Bunun yanında kemik sağlığına iyi gelen potasyum, sodyum, kalsiyum, demir ve manganez içermektedir. Yoğurt kilo vermek ve soğuk algınlıklarını gidermek için önemli bir şifa kaynağıdır. Yoğurt organik ise kısa sürede faydalarını hissetmek mümkün.

Tavanı Çöken Cennet Köşkü

Tavanı Çöken Cennet Köşkü Durmaz, dinlenmez, daima ibadet ve dua ederlerdi. Ne var ki, pek de yoksul insanlardı. Hemen her Allah’ın günü yarı aç, yarı tok yaşıyorlardı. Bu hal, seneler boyunca hep aynıydı. Bir gün kadın dayanamadı artık ve kocasına dedi ki: “Ne olur efendi, bir kere de dünyalık istemek için birlikte dua edelim, yalvaralım Hazret-i Allah’ımıza!” Hanımının teklifini uygun bulan adamcağız: “Pekiyi!” dedi. “Bu gece namaz kılar, tesbih çeker, dua ederiz.” Ve öyle yaptılar. Allah’ü Teâlâ’dan biraz da dünyalık isteğinde bulundular. Duaları kabul edilmiş olacak ki, hemen ertesi sabah görevli bir melek kapılarını çalmıştı. Erkek merakla koştu açtı kapıyı. Gayet güzel bir delikanlıydı gelen. Elinde bir torba vardı. “Dünyadaki sevabınızın karşılığıdır bu, Hazret-i Allah’ın hediyesi” dedi ve hemen uzaklaştı Adam şaşkın şaşkın hanımının yanına döndü, ona da anlattı olanları, torbayı da gösterdi. “Açsana efendi, açsana!” Ne var içinde bir görelim. Torbanın

Cennete İlk Önce Girecek Kadın

Cennete İlk Önce Girecek Kadın Hazreti Fatımatüzzehra Radiyallahü Anha Hazretleri bir gün babası Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'e: “- Babacığım Cennet’e ilk önce kadınlardan kim girecek?” Diye sordu. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: “- Falan mahallede bir kadın var. O kadın ilk cennete girecek kadındır!”, buyurdular. Hazreti Fatıma Radiyallahü Anha çok merak etmişti: “- Benden de mi evvel girecek babacığım?” Diye sordu. Hazreti Peygamberimiz: “- Senden de evvel girecek. İstersen git de bir tanış. O zaman sen de neden önce onun gireceğini öğrenirsin!”, buyurdular. Hazreti Fatıma'nın o kadın hakkındaki merakı iyice artmıştı. Bir gün kadının evini sora sora buldu, kapısını çaldı. İçerden ihtiyar bir kadın sesi duyuldu: “- Kim o?” Hazreti Fatıma, kendisini tanıtıp görüşmek istediğini söylediğinde kadın: “- Canım sana feda ey Allah Resulünün kızı sizinle çok görüşmek arzu ederdim. Fakat dışarı çıkamadığım için ziyaretinize gelemedim. Kocamdan

Peygamberlik Ağacından Koparılan Gül

Peygamberlik Ağacından Koparılan Gül -Bir gün Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Hz. Ali Radiyallahü Anh’a sorar; - Ya Ali Allah’ü Teâlâ’yı seviyor musun? - Evet, Ya Rasulullah! - Peki, beni seviyor musun? - Evet, Ya Rasulullah! - Peki, eşini seviyor musun? - Evet, Ya Rasulullah! - Peki, çocuklarını? - Evet, Ya Rasulullah! - Peki, bunların hepsini bir kalbe nasıl sığdırıyorsun? Hz. Ali Radiyallahü Anh beklemediği bu soru karşısında şaşırmış ve cevap verememişti. Bunu düşünmem gerek diyerek oradan ayrılmıştı. Hz. Ali Radiyallahü Anh düşünceli bir şekilde dolaşırken eşi Hz. Fatıma Radiyallahü Anha düşünceli olduğunu fark ederek sorar;  “Nedir bu halin ya Ali?“ der. "Eğer bu düşünceliliğin dünyevi kaygılardan dolayı ise sana yakışmaz, bırak gitsin. Yok, bu halin Rahmani kaygılardan dolayı ise anlat birlikte çözüm bulmaya çalışalım” der. Hz. Ali Radiyallahü Anh, efendimizle geçen konuşmayı bir bir Hz. Fatıma Radiyallahü Anha’ya anlatır. Hz. Fa

Saliha Bir Hanım İstiyorum!

Saliha Bir Hanım İstiyorum! Yaş 25 evlilik zamanı geldi geçti derken annem açtı yuva kurma konusunu.  “Saliha bir kız olsun gerisi gelir!”  diye düşünüyordum. Yakın bir akrabamızdan haber geldi. Komşuları çok dindarmış, kızlarının ailesinden daha da dine bağlı olduğunu duyunca sevindim. Gittik bir görelim görüşelim dedim. İlk ailesiyle konuştum... Hatta ben konuşmadım sürekli onlar konuştu. Şaşırdım kaldım... Bir şey diyemedim... Kına gecesinde en iyi müzisyenler olacakmış... Düğünde keza aynı... Ev dayalı döşeli olacakmış, hem de hepsi en pahalısından... Araba olacakmış son model hem de… Çünkü komşunun damadı sıfır araba almış geçenlerde... “Anne haydi kalkalım!” diyecektim utandım... Kızla görüştürmek istediler... İslâmiyet’e uygun olarak görüştük... On beş bilezik... En güzel gelinlik (10 bin TL)... En büyük düğün salonu... Ne diyeceğimi bilemedim... Ben Saliha bir eş istiyordum sadece... İstekleri bir türlü bitmiyordu... O anda yan taraftaki aynaya göz ucuyla baktım kendi