Kayıtlar

Allah etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sahabe Kiram Radiyallahü Anhüm Ecmain’de Allah Korkusu

Sahabe Kiram Radiyallahü Anhüm Ecmain’de Allah Korkusu   Sahabileri düşünen kimse onların hem ciddî bir amel ve çaba, hem de büyük bir korku içinde olduklarını görür. Biz ise, amelde gevşek hatta ihmalkâr olduğumuz gibi aynı zamanda korkudan uzakta, güven hissi içindeyiz.   İşte Ebû Bekir Sıddık Radiyallahü Anh   O: "Keşke bir mü'minin bedeninde bir tüy olsaydım!" demiştir. Bunu Ahmed b. Hanbel Rahmetullahi Aleyh zikretmiştir.   Yine onun zikrettiğine göre Ebû Bekir Radiyallahü Anh dilini tutar ve "İşte beni, belâlara bu soktu!" derdi. Çok ağlar ve "Ağlayın, ağlayamazsanız ağlar gibi yapın!" derdi. Namaza kalktığında, bedeni Allah korkusundan sanki bir odun kesilirdi. Bir kez ona getirilen bir kuşu elinde evirip çevirdi, sonra:   "Bir hayvan avlanmış, bir ağaç mutlaka kesilmişse, bu mutlaka Allah'ı tesbih ve tenzihi ihmalden dolayı olmuştur!" dedi.   Vefat ederken Âişe Radiyallahü Anha'ya:   "Ey kızı

Allah Teâlâ Sevdiği Kullarına Belâ Verir

  Allah Teâlâ Sevdiği Kullarına Belâ Verir   Allah Teâlâ sevdiği kuluna hastalık verir. Allah Teâlâ sevdiği kuluna dert verir. Başımıza bir dert geldiğinde veya hastalandığımızda hemen; “Niye ben? Niye benim başıma geldi?” diye isyan ederiz... Ama çok yanlış yapıyoruz. Çünkü Allah Teâlâ sevdiği kullarına dert verirmiş...   İbni Abbas Radıyallahu Anh’dan gelen bir rivayette şöyle geçmektedir: “Peygamberlerden biri Allah’ü Zülcelâl’e dedi ki: “Allah’ım mümin kulun sana itaat ediyor ve günahlardan uzak kalıyor. Böyleyken dünya nimetlerinden mahrum oluyor ve çeşitli belâlara uğruyor. Buna karşılık sana itaat etmediği halde hep günah işleyen kulunun dünya ayakları altına seriliyor?”   Allah’ü Zülcelâl vahiy yolu ile bu Peygambere şöyle buyurdu: “Kullar da belâlar da benimdir. Her ikisi de bana hamd ederek beni noksan sıfatlardan tenzih eder. Mümin arada bir günah işleyince; bu günahına kefaret olsun diye dünyada onu mahrumiyete düşürür ve başına belâ veririm ki huzuruma geld

Allah Teâlâ’nın Aslanı Hz. Hamza Radiyallahü Anh

Allah Teâlâ’nın Aslanı Hz. Hamza Radiyallahü Anh Künyesi, Ebu Ammâre (Umare) ve Ebu Ya’la olup, lakâbı Esedullah “Allah’ın arslanı”dır. Aynı zamanda Hazreti Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem’in sütkardeşidir. Annesi Hale, Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem’in annesi Âmine’nin amcasının kızıdır. Hz. Muhammed’den Sallallahü Aleyhi Vesellem iki ya da dört yıl önce doğmuştur. Hicretten yedi sene önce 615’te Müslüman oldu. 625 (H.4) yılında Uhud Savaşında şehit oldu. Uhud Harbine gidiliyordu … Ras û lullah Efendimiz Sallallah ü Aleyhi Vesellem, o sabah “ R ü yada, meleklerin Hamza ’ y ı y ı kad ı klar ı n ı g ö rd ü m! ” diye buyurdu. Uhud b ö lgesine var ı ld ı , orduya savaş düzeni verildi. Kureyş’in birinci bayraktarı Talha bin Ebî Talha, Hazreti Ali Radiyallahü Anh tarafından, ikinci bayraktarı Osman bin Ebî Talha da Hazreti Hamza Radiyallahü Anh tarafından öldürüldü...        Kureyşliler şaşkındı!        Sancaktarlarının ölmesi Kureyş’i şaşkına çevirdi. Sarsıldılar,

Tevekkül

Resim
Tevekkül   Hamile bir ceylan vardı. Doğumu yaklaştığında ormanın en uzak yerine gitti. Bir nehir yanını buldu. Tam doğuracağı esnada gök gürledi şimşek çaktı ve yangın çıktı. Soluna döndü bir baktı ki ona ok atmak isteyen bir avcı var. Sağına döndü aç bir aslan onu avlamak için yaklaşıyordu. Ceylan için o an tek bir düşünce vardı. Kaçmayı düşündü. En iyi onu yapabilirdi ama eninde sonunda yakalanacağını düşündü ve çıkmazda olduğunu gördü. Kaçacak yeri de yoktu. Ya aslan parçalayacaktı ya yangında can verecekti ya da avcı onu avlayacaktı belki de nehirde boğulacaktı. Her yer tehlikelerle dolu ve ceylan kesinlikle bir kurtuluşu olmadığını düşünüyordu. İşte o an ceylan gücünün yeteceği şeye odaklanma kararı aldı. Doğumuna odaklandı doğumu yapmaya. Ve doğru olan şeyin doğasını gerçekleştirmeye yöneldiğinde bir şekilde başaracağına inanmak istedi. Sonra neler mi oldu? Şimşek çaktı, avcının görüşünü kapattı ve çıkan ok aç aslana sap

Allah Bes Bâkî Heves (2)

  Allah Bes Baki Heves (2)   Ey zâir-i sâhib-nefes, hubb-ı sivâdan meyli kes. Dünyâda kalmaz hiç kes, Allahü bes, bâkî heves.   Her ten biter bir derd ile, geh germ ile geh serd ile, Uğraşmağa bir ferd ile, değmez bu dünyâ-yı ehas.   Ben de ferîd-i asr idim, fass-ı nigîn-i sadr idim, Nakş-ı hümâyûn-ı satr idim, gösterdi çarh rû-yi abes.   Dil-haste oldum bir zemân, tedrîc ile bitdi tüvân, Uçdu nihâyet murg-ı cân, çünki harâb oldu kafes.   Söndü çerâg-ı âfiyet, zulmetde kaldı şeş cihet, Açıldı subh-ı âhıret, envâr-ı Hak’dan muktebes.   Buldum o dem Sübhânımı, arz eyledim ısyânımı, Matlûb idüp, gufrânımı, rahmetle oldu dâd-res.   Yâ Rab! Bu abd-i rû’siyâh, etdimse de yüzbin günâh, Dergâhını kıldım penâh, afvındır ancak mültemes.   Târîhdir ism-i Gafûr, lâbüdd ider sırrı zuhûr, Afv olunur her bir kusûr, Allahü bes bâkî heves.   Abdurrahmân Sâmî Paşa Rahmetullahi Aleyh   Şiirin Açıklaması: [Ey ziyarete gelen diri insan! Allah’tan ba