Kayıtlar

Kasım 30, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Nefsinin Oyunlarına Alet Olma

Nefsinin Oyunlarına Alet Olma Sakın kıyaslama kendini başkalarıyla! “Ama ben... “ “Ama benim şu kadar” Sakın sakın deme! Şeytan da böyle demedi mi? “Ben! “ dedi... “Üstünüm ondan! “ dedi, Kıyasladı kendini, gururlandı… Ve kovulmuşlardan oldu! Sen de, eğer böyle dersen; hidayeti için dua ettiklerin varsa mesela, Asla kabul olmaz duaların! İstersen gece-gündüz namazda, Oruçta, ibadette ol, “Ben!” dediğin, başkaları hakkında hüküm verdiğin, Kıyas yaptığın, O’nun makamına göz diktiğin müddetçe Hiçsin! Çünkü O; “Ben” diyene değil, “Sen” diyene, rahmet nazarıyla bakıyor... O, önünde iki büklüm gözyaşlarıyla durana kapılarını açıyor... Aşağıla nefsini! Bil ki sen alçaldıkça yükseltirler seni... Karı-koca ilişkilerinde olsun, tüm diğer beşeri ilişkilerde olsun, Sakın kibirlenme! Gururlanma! Kendini üstün görme kimseden! Bil ki şeytan sana bu yolla yanaşır ve mağlup eder seni... Perde olur, O’nunla arandaki rabıtaya... Vuslatına eremezsin! Daim gurbetlerde kalırsın..

Un Haline Dönen Kum Taneleri

Un Haline Dönen Kum Taneleri Allah erenlerinden Dinar oğlu Malik devrinde iki kardeş yaşamaktadır. Bu iki kardeşten biri yetmiş, diğeri de tam otuzbeş yıl ateşe taparak hiçbir muratlarına kavuşamadığını anlayan küçük kardeş bir gün ağabeyine dert yanar, der ki: “Ağabeyciğim! … Bu kadar yıldır ateşi ilah bilerek ona tapındık. Fakat bakıyorum ki hiçbir dileğimize erişemedik. O yüzden bende ateşin ilah olmadığına dair bir şüphe uyandı. Bu şüphemde haklı olup olmadığımı araştırmak için seninle bir denemeye girişelim. Eğer ateş başkalarını yaktığı gibi bizi de yakarsa, kendisine bir daha asla tapınmayalım. Yok eğer yakmazsa ölünceye kadar ilahlığına iman ederek ibadetten geri durmayalım. “ Bu karardan sonra iki kardeş bir ateş yakarlar. Küçüğün büyüğüne “Ateşe ilk önce elimizi hangimiz uzatacağız. Sen mi yoksa ben mi? “ diye sorar. Ağabeyi, “Sen uzatacaksın” deyince küçük kardeş elini hemen ateşe yaklaştırır. Bakar ki ateş elini yakıyor, hemen çeker. Ardından da “Ey ateş! …” der “

İki Davacı Bir İbret

İki Davacı Bir İbret Davud Aleyhisselâm bir çok kadınla evlenmişti 99 tane karısı vardı. Günlerden birgün bir gün sarayının otururken, güzel bir kadın gördü, eşlerinin sayısını yüze tamamlamayı ve onunla da evlenmeyi arzu etti. Fakat kadının evli olması, buna mani oluyordu. Ne yapabilir? Birgün namaz kılmak üzere ibadet odasına girdi, kendisini ibadete verdi, o sırada sarayın önüne iki adam geldi, hükümdarla görüşmek için içeri girmek istediklerini söylediler. Saray muhafızları onlara: Bugün hükümdar sizinle görüşemez, çünkü bugün onun ibadet günüdür, dediler ve onların içeri girmelerine engel oldular. Bunun üzerine bu adamlar bir kolayını bulup duvardan atladılar, hükümdarın ibadet odasına kadar girdiler. Davud Aleyhisselâm namaz kılıyordu; odada iki kişinin kendisini beklemekte olduğunu fark edince, biz, biri diğerinin hakkına tecavüz eden iki davacıyız. Şimdi sen bizim aramızda adaletle hüküm et, dediler. Davud Aleyhisselâm davanızı bana anlatınız, dedi. Bir tanesi söze

Yolculuk...

Yolculuk... Sokrates'e bir dostu,  -"Dertliyim, yolculuğa çıktım iyi geçmedi!" demiş.  Sokrates, -"Kendini de birlikte götürmüşsündür de, ondan!" diye cevaplamış. 

Ruhu batırmamak için...

Ruhu batırmamak için... Sokrat'ın hayranlarından zengin bir tüccar, bütün serveti olan bir çuval altını kendisine bağışlamıştır. Tüccarın ölümüne kadar altınlardan hiçbirine dokunmadan saklayan Sokrat, tüccar öldükten sonra, bu bir çuval altını, bir kayığa yükletip, denizin ortasına götürür ve teker teker denize atar. Atarken de; -"Ey altınlar! İşte sizi denize atarak batırıyorum ki benim ruhumu kirletmeyesiniz ve batırmayasınız!" der.