Kayıtlar

abdest etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yatağa Yatarken Abdest Al ve Dua Et!

Yatağa Yatarken Abdest Al ve Dua Et! Ebû Ümâre Berâ İbni Âzib Radıyallahu Anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “- Ey falân! Yatağına yattığında şöyle dua et!”: اللَّهمَّ أسْلَمْتُ نفْسي إلَيْكَ، ووجَّهْتُ وجْهِي إِلَيْكَ، وفَوَّضْتُ أمري إِلَيْكَ، وألْجأْتُ ظهْرِي إلَيْكَ. رغْبَة ورهْبةً إلَيْكَ، لا ملجَأَ ولا منْجى مِنْكَ إلاَّ إلَيْكَ، آمَنْتُ بِكِتَابِكَ الَّذي أنْزَلْتَ، وبنبيِّك الَّذي أرْسلتَ، “Allah’ım! Kendimi sana teslim ettim. Yüzümü sana çevirdim. İşimi sana ısmarladım, işimde sana güvendim. (Rızânı) isteyerek, (azâbından) korkarak sırtımı sana dayadım, sana sığındım. Sana karşı yine senden başka sığınak yoktur. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin peygambere inandım.” Eğer bu duayı yapıp yattığın gece ölürsen, iman üzere ölürsün, ölmez de sabaha çıkarsan hayra kavuşursun.”   (Buhârî, Vudû 75, Daavât 6; Müslim, Zikr 56-58. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 98) Buhârî ve Müslim’in Sahîh’lerinde (gösterilen yerlerde) yine Berâ İbni Âzib

Abdest İlk Defa Ne Zaman Ortaya Çıktı

  Abdest İlk Defa Ne Zaman Ortaya Çıktı Hz. Adem Aleyhisselâm ve Havva annemizin yeryüzünde ilk defa buluştuğu; insanlık serüvenin başladığı ilk yer; Cebel-i Rahme (Rahme Tepesi)’dir Hz. Adem, Cennet’te ,   yasak ağaca yürür, (hata yapar) ve meyvesinden yer. Sonra, “Bismillâhirrahmanirrahîm” “Rabbena zalemna enfusena Ve in lem tağfirlena ve terhemna lenekunenne minel hasirin” (Araf Sûresi-23) Ayette buyrulduğu gibi, Hz. Havva annemiz ile birlikte: “Ya Rab, biz kendimize zulmettik. Eğer sen bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, kaybedenlerden oluruz Ya Rabbi!” diye feryat ederler. Allah’ü Teâlâ onları Cennet’ten çıkarır. Hz. Adem Aleyhisselâm ile Havva annemiz, ilk defa bu dağın tepesinde buluşurlar; günahlarından dolayı gözyaşlarına boğulurlar, ağlarlar ve yalvarırlar: “- Ya Rabbi sana nasıl tevbe edelim, bize tevbeyi öğret!” Allahu Teala Hz. Adem Aleyhisselâm’a öğretir. “- Ey Adem, harama yürüdüğün ayaklarını topuklarınla beraber yıka. Yasak ağaca (harama) uzanan el

Abdestsiz Dolaşmamak

  Abdestsiz Dolaşmamak İsviçreli bilim adamı Robert Kenzi MÜSLÜMANLIĞINI ilan etti. İslam'ı Seçmesindeki Sebep: Termal bir kamera ile ABDEST alan Müslümanları çevreleyen NURANİ HARE'Yİ gördükten sonra, MÜSLÜMANLARIN yeryüzünde yaşayıp hareket eden en TEMİZ en HİJYENİK (taharetle) KİŞİLER olduğunu TESPİT etti. 63 yaşındaki bilim adamı termal (ısı ve ışın belirleyen) kamerasıyla ABDESTLİ MÜSLÜMANLARIN vücudundan yayılan, onu çevreleyen ısıyı ve ışını tespit için çekim yapıyordu. Bu hareler yedi kattan oluşmaktaydı. İlk önce kırmızı hare; kırmızı hare sürekli insanı çevrelerse insanda güven hissini ve huzuru temin ediyordu. Buna delil olarak: Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemin: "Kul abdest aldığında günahları iki gözünün arasından çıkar, iki kulağının arasından çıkar, iki elinin arasından çıkar, iki ayağının arasından çıkar abdestte sonra oturduğunda bağışlanmış olarak oturur. Bağışlanmış demek yani güvendedir anlamına gelir. Robert Kenzi bu araştır

Abdestin Çıktığı Yer

Resim
Abdestin Çıktığı Yer Cebel-i Rahme: Rahme Tepesi.  Burası, insanlık serüvenin başladığı yerdir. Hz. Âdem Aleyhisselâm ve Hz. Havva’nın yeryüzünde ilk defa buluştuğu yer. Hz. Âdem, cennette günah işler, yasak ağaca yürür ve meyvesinden yer. Sonra, “Bismillahirrahmanirrahim” “Rabbena zalemna enfusena Ve in lem tağfirlena ve terhemna lenekunenne minel hasirin” (Araf-23). Ayette buyrulduğu gibi, Hz. Havva ile birlikte , “Ya Rab, biz kendimize zulmettik. Eğer sen bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, kaybedenlerden oluruz Ya Rabbi!” diye feryat ederler. Allah, onları cennetten çıkarır. Hz. Âdem ile Havva, ilk defa bu dağın tepesinde buluşurlar. Hz. Âdem Aleyhisselâm ile Havva günahlarından dolayı gözyaşlarına boğulurlar, ağlarlar ve yalvarırlar: Ya Rabbi sana nasıl tevbe edelim, bize tevbeyi öğret. Allah’ü Teâlâ Hz. Âdem Aleyhisselâm ’a öğretir. “Ey Âdem, harama yürüdüğün ayaklarını topuklarınla beraber yıka. Yasak ağaca uzanan elini, harama uzanan elini d

Teyemmüm Abdesti Nasıl Alınır?

Resim
Teyemmüm Abdesti Nasıl Alınır?   Teyemmüm Ne Demektir? Teyemmüm demek, su yerine toprakla temizlenmek demektir. Gusül abdesti veya namaz abdestinin alınması gereken durumlarda bunun için uygun su yoksa veya zorunluluk nedeniyle kullanılamaması hâlinde Abdest veya Gusül abdesti yerine “Teyemmüm” abdesti alınır. Abdest ile Teyemmüm eşdeğerdedir. Önce su araştırılır. Eğer su bulunması mümkün değilse veya su ile abdest almak sağlık için zararlı ise teyemmüm alınır. Teyemmüm ile İlgili Ayet-i Kerime’ler Nelerdir? “Ey iman edenler! Siz sarhoş iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar- cünüp iken de -yolcu olan müstesna- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya bir yolculuk üzerinde bulunursanız yahut sizden biriniz ayak yolundan gelirse, yahut kadınlara dokunup da (bu durumlarda) su bulamamışsanız o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin: Yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır.” (Nisâ Suresi, 43. Ayet) “E

Abdeste Başlarken Okunacak Dua

Abdeste Başlarken Okunacak Dua Abdeste başlarken evvelâ E’ûzü besmeleden ve Allah rızası için, abdest almaya niyet ettikten sonra: بِسْمِ اللَّهِ الْعَظِيمِ وَالْحَمدُ لِلَّهِ عَلَي دِينِ الْاِسْلَامِ وَ عَلَي تَوْفِيقِ الْاِيمَانِ وَعَلَى هِدَايَةِ الرَّحْمَان Okunuşu: Bismillâh’il-azîm ve’l-hamdü lillâhi alâ dîn’il-İslâm ve alâ tevfik’ıl îmân ve alâ hidâyet’ir-Rahmân! Anlamı: Yüce Allah’ın adıyla. Bize İslam dinini nasip ettiği, imana muvaffak kıldığı, Rahmanın hidayetine erdirdiği için Allah’a hamdolsun!

Hangisi Ağır?

Hangisi Ağır? Şeyh Ebu'l Vefa Hazretleri'ne, bir gün, “Şehrimize, şu kadar ağırlıktaki taşı kaldıran, şu kadar ağır yük taşıyan birisi geldi!” diye bahsedilmişti. Ebu'l Vefa Hazretleri, bu sözü söyleyen talebelerine, şu manidar karşılığı verdiler: “O ağır yükleri kaldırmak kolay, fakat şu abdest ibriğini taşımak ondan çok daha zordur.” Gerçekten de bu söz, ibretli bir cevaptır. Ağır taş kaldırmada, ağır yük taşımada nefsin hazzı vardır. "Ne güçlü, ne kuvvetli adam!" denilmesi, o kişiye lezzet ve şevk verir. Onun için, nefse kolay gelir. Ama abdest ibriğini taşımakta, nefsin hazzı ve lezzeti yoktur. Bilakis nefse muhalefet vardır. Bu yüzden de o hafif ibrik, nefse, o ağır yüklerden daha zor ve ağır gelir.

Bu Milletin Hiçbir Kâğıdını Abdestsiz İmzalamadım

Bu Milletin Hiçbir Kâğıdını Abdestsiz İmzalamadım İkinci Abdülhamid Han Hazretleri Rahmetullahi Aleyh, siyasal bilgileri birincilikle bitirene, her sene sarayda görev verir, böylece, gençleri çalışmaya teşvik ederdi. Kâtip seçilen Esad Bey, Hatırat-ı Abdülhamid Han-ı Sani kitabında diyor ki: Bir gece yarısı şifre yazdım. İmza için, sultanın yatak odası kapısını çaldım. Açılmadı. Bir daha vurdum. Yine açılmadı. Üçüncüyü vuracağım anda, kapı açıldı. Karşıma çıkan sultan, havlu ile yüzünü siliyordu. - Evlat, seni beklettim. Kusuruma bakma, ilk çalışta kalkmıştım. Gece yarısı, mühim bir imza için geldiğini anladım. Abdestsiz idim. Bu milletin hiçbir kâğıdını abdestsiz imzalamadım. Abdest almak için geciktim! Dedi. Besmele çekerek imzalayıp; - Hayırlı olsun inşallah! Dedi. İşte Osmanlı sultanları İslamiyet’e böyle bağlı, böyle saygılı idi.

Padişahın Abdestsiz Söylemediği İsim

Padişahın Abdestsiz Söylemediği İsim Gazneli Mahmud Rahmetullahi Aleyh'in Muhammed isminde bir hizmetçisi vardır.             Sultan onu çok sevmekte ve bir ihtiyacı olduğu zaman devamlı ismiyle hitap ederek çağırmaktadır. Fakat bir gün onu çağırırken ismini söylemeden babasının ismiyle çağırır. Hizmetçi bundan endişeye kapılarak sorar: “-   Sultanım niçin beni ismimle çağırmadınız da babamın ismiyle seslendiniz? Siz Muhammed ismini çok sever, hep o isimle hitap ederdiniz.” Bunun üzerine Gazneli Mahmud bizler içinde bir takva ölçüsü olabilecek şu müthiş ifadeleri sarf eder: “-   Evladım hergün sana Muhammed isminle hitap ediyordum. Zira abdestli bulunuyordum. Şu anda ise abdestim yok, Muhammed ismini abdestsiz söylemekten hayâ ediyorum. Onun için babanın ismiyle çağırdım.” Yüce Peygamberimiz kâinatın iftihar tablosu Hz. Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi Vesellem’in sevgisinin bu ölçüler içinde kalplerimizde yer etmesi niyazı ile...

Abdestsiz Nöbet Tutmam

Abdestsiz Nöbet Tutmam Sultan İkinci Abdülhamid Han zamanında, Sarayda gece gündüz nöbet tutan hassa askerleri vardı. Bu nöbetçilerin geleneksel olarak geceleyin bir seslenişleri yankılanırdı etrafta: - Kimdir o? - Kim var orda? Hiç kimse yoktur ama onlar sanki birilerini görüyormuş gibi, belli aralıklarla hep seslenirlermiş... Böylece devamlı uyanık durduklarını ve vazife başında olduklarını duyururlarmış. Ayrıca bu askerler her saat başı nöbeti başka arkadaşlarına devrederlermiş. Bir gece, yine nöbet yerinden sesler duyar Padişah: - Kimdir o? - Kim var orada? Aradan bir saat geçmesine rağmen, yine aynı ses bağırır: - Kimdir o? - Kim var orada? Padişah'ın dikkatini çeker. Bu ses, bir saat geçtiği halde değişmemiştir. Hâlbuki her saat başı nöbetçi değişmelidir. Bir müddet bekler ve tekrar sese dikkat kesilir. Hayret, ses önceki sestir. Nöbetçi niçin değişmemiştir? Sultan Abdülhamid Han, hemen ilgilileri çağırtır ve durumu öğrenmek istediğini söyl

Abdest Suyu İle Birlikte Günahlar Dökülür

Abdest Suyu İle Birlikte Günahlar Dökülür Bahsi Halife, bir gün camide vaazında abdest almanın faziletlerini anlatırken, alınan abdest suyu ile günahların döküldüğünü söylemişti. Cemaat arasında bulunanlardan birinin kalbine, “Bu nasıl olur?” Diye bir düşünce geldi. O zaman Bahsi Halife, kollarını sıvayarak dirseklerine kadar havaya kaldırdı. Ve: "Böyle olur!" dedi. Cemaat, Bahsi Halifenin kollarından nur fışkırdığını gördüler. Bu hadiseden sonra, ona, "Akbilek" lâkabı verildi. (Alıntı)

Abdestsiz Bir Anı Yoktu

Abdestsiz Bir Anı Yoktu Tabiînden A'meş Hz.’leri, abdestsiz bir an bile geçirmek istemezdi. Uyandığında su bulup abdest alması gecikecek olsa, derhal teyemmüm ederdi. Su bulup abdest alacak kadar kısa bir zamanı bile abdestsiz geçirmezdi. Bu halin sebebini soranlara da: “Ben, abdestsiz ölmek istemiyorum. Çünkü ölümün ne zaman geleceği belli değil.” buyururdu.  (Alıntı)

Abdestsiz Nöbet Tutmam

Abdestsiz Nöbet Tutmam Sultan İkinci Abdülhamid Han zamanında, Sarayda gece gündüz nöbet tutan hassa askerleri vardı. Bu nöbetçilerin geleneksel olarak geceleyin bir seslenişleri yankılanırdı etrafta: - Kimdir o? - Kim var orda?.. Hiç kimse yoktur ama onlar sanki birilerini görüyormuş gibi, belli aralıklarla hep seslenirlermiş... Böylece devamlı uyanık durduklarını ve vazife başında olduklarını duyururlarmış. Ayrıca bu askerler her saat başı nöbeti başka arkadaşlarına devrederlermiş. Bir gece, yine nöbet yerinden sesler duyar Padişah: - Kimdir o? - Kim var orda?.. Aradan 1 saat geçmesine rağmen, yine aynı ses bağırır: - Kimdir o? - Kimdir var orda?.. Padişah'ın dikkatini çeker. Bu ses, bir saat geçtiği halde değişmemiştir. Halbuki her saat başı nöbetçi değişmelidir. Bir müddet bekler ve tekrar sese dikkat kesilir. Hayret, ses önceki sestir. Nöbetçi niçin değişmemiştir? Sultan Abdülhamid Han, hemen ilgilileri çağırtır ve durumu öğrenmek istediğini

Abdestin Ehemmiyeti

Abdestin Ehemmiyeti Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz.” (Mâide, 6) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Her kim namaz kılmak amacıyla abdest almaya kalkar da ellerini yıkarsa, ilk damlayla beraber elleriyle yaptığı günahlar akar gider. Ağzına su verip çalkaladığında diliyle ve dudaklarıyla işlediği günahlar ilk damlayla beraber akar gider. Yüzünü, dirseklere kadar ellerini ve topuklara kad

Abdestsiz emzirilen süt

Abdestsiz emzirilen süt Muhammediye kitabının yazarı Yazıcıoğlu Muhammed Efendi, Edirne ve Gelibolu civarında yaşamıştır. Bu muhterem zatın bir de Ahmed-i Bîcan olarak bilinen kardeşi vardır. Ahmed-i Bîcan hazretleri, aynı zamanda Envar-ül Aşıkın kitabını Farsça’dan tercüme eden zattır. İki kardeşten biri olan Ahmed-i Bîcan, bir gün bir camide vaaz etmekte iken ağabeyi Muhammed Yazıcıoğlu camiden içeriye girer ve küçük kardeşinin sohbetini dinlemeye başlar. Kardeşi ağabeyinin camiye geldiğinin farkındadır. Fakat bir de bakar ki, ağabeyi biraz sonra camiyi gülerek terk eder. Kürsüde nasihat etmekte olan Ahmed-i Bîcan hazretleri, ağabeyinin bu halinden bir şey anlayamaz ve akşam eve geldiği zaman olayı annesine anlatıp durumu öğrenmesini ister. Anne, büyük oğlu Muhammed eve geldiği zaman, (Oğlum, kardeşin camiden niçin gülerek çıktığını soruyor, bir hata mı işledim diyor. Kardeşinin dersinden niçin gülerek çıktın) diye sorduğunda şöyle cevap verir: “Anneciğim, ben kardeşimin

Abdestin Alınışı (Sesli)

Abdestin Alınışı

Sesli Dini Bilgiler

Sesli Dini Bilgiler

Otuz İki Farz

Otuz İki Farz İmamın Şartları (6) 1- Allah’ü Teâlâ’nın varlığına, birliğine; eşi, benzeri ve ortağı olmadığına inanmak. 2- Allah’ü Teâlâ’nın meleklerine inanmak. 3- Allah’ü Teâlâ’nın kitaplarına inanmak. 4- Allah’ü Teâlâ’nın Peygamberlerine inanmak. 5- Ahiret (kıyamet) gününe inanmak. 6- Kadere, yani hayır ve şerrin (iyilik ve kötülüğün) Allah’ü teâlâdan geldiğine inanmak. İslam’ın Şartları (5) 1- Kelime-i şehadet getirmek. 2- Her gün beş vakti namaz kılmak. 3- Malın zekâtını vermek. 4- Ramazan ayında her gün oruç tutmak. 5- Gücü yetenin ömründe bir kerre hac etmesidir. Namazın Farzları (12) A- Dışındaki farzları altıdır. 1- Hadesten tehâret (Vücudumuzun temiz olması, abdestli olmak). 2- Necasetten tehâret (Elbiselerimizin ve namaz kılacağımız yerin temiz olması). 3- Setr-i avret. (Erkeklerin diz kapağı ile göbek arasının kapalı olması. Hanımların yüzü, elleri ve topuktan altı hariç her taraflarının kapalı olması). 4- İstikbâl-i Kıble (Namaz

Ölüm Anı! Gitmek İstemiyorum!

Ölüm Anı! Gitmek İstemiyorum! Hayatımda hiç yaşamadığım bir olaydı ne olduğunu anlayamıyordum. Üzerimde bir örtü vardı. Ve etrafımda insanlar hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Ne olduğunu hala anlamış değildim. Neden üzerimde örtü vardı ve neler oluyordu. Ellerimi oynatamıyor kımıldayamıyordum. Allah’ım neler oluyordu, bana neler olmuştu. Ayağa kalkmak istiyordum ama kalkamıyordum. Anne neredesin, sesini duyuyorum ama seni göremiyorum. Neden ağlıyorsun anne... Yanıma gel üzerimdeki örtüyü al. Ben alamıyorum anne... Bir ara bir el üzerimdeki örtüyü aldı. Bu babamdı ve gözleri ağlamaktan şişmişti. Neden ağladın baba... Ben neredeyim. Neden konuşamıyorum. Annemde orda, annem yıkılmıştı sanki. Ağlıyordu hem de hıçkıra hıçkıra. Ağlama anne! Aman Allah’ım! Eyvah! Ben ölmüştüm. Evet, ben ölmüştüm ve bu etrafımdaki insanlar benim cesedimin üzerinde ağlıyorlardı. Ağlama anne! Ağlama baba! Allah’ım! Bana yardım et, bana dayanma gücü ver. Annem üzerime yattı ve ağlamaya devam etti. Bi