Kayıtlar

Nisan 17, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İnsanlar Bedeni Ölenlere Ağlıyorlar da Kalbi Ölenlere Ağlamıyorlar!

  İnsanlar Bedeni Ölenlere Ağlıyorlar da Kalbi Ölenlere Ağlamıyorlar! İnsan en çok; zelzele, tsunami, savaş, yangın gibi can kaybının fazla olduğu maddî felâketlerden korkar. Fakat esas korkulması gereken şey, kalbî hayata zehir serpen günahlardır. O günahlar sebebiyle kabir ve âhirette karşılaşılacak dehşetli manzaralardan korkulmalıdır. İnsanlar bedeni ölenlere ağlıyorlar da kalbi ölenlere ağlamıyorlar! Mevlânâ Hazretleri buyurur: “İnsanların çoğu, bedenlerinin ölümünden korkarlar. Asıl korkulması gereken husus, kalplerin ölümüdür.” Kur’an’ı Kerim’de bir ayette mealen, “Allah sizlerin mallarınıza, güzelliğinize bakmaz ancak sizlerin kalplerine bakar. Gönlünüzdekini bilir.” buyuruyor. Yani bir Müslüman için önemli olan Allah’a yakınlaşmak için çırpınan ve Muhabbetullâh’ı barından bir kalp her şeyden önce gelir. En büyük korkusu ise kalbin kararması yani ölmesidir. İnsan en çok; zelzele, tsunami, savaş, yangın gibi can kaybının fazla olduğu maddî felâketlerden korkar. Fakat

Hazret-İ Ebû Bekir’in Kefeni

  Hazret-İ Ebû Bekir’in Kefeni   Bilâl-i Habeşî Radıyallahü Anh Hazretleri, Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in vefâtından sonra, mü’minlerin annesi Âişe-i Sıddıka Radıyallahü Anhanın evinin önüne gidip kapısını çalar. Âişe-i Sıddıka Radıyallahü Anha vâlidemizin içerden ağlayarak şöyle dediğini işitir: “- Ayrılık ateşiyle yanan kalbin kapısını çalan kim?” “- Resûlullahın hizmetçisi Bilâl Radıyallahü Anh... Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in ayrılığı ile nasılsınız?” “- Ey Bilâl! Sudan uzakta kalan balığın hâli nasıl olur? Bu gece rüyada gördüm ki, Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem gökyüzünde meleklerle dolaşıyordu. Nereye gittiğini sordum. Babam Ebû Bekr-i Sıddık’ın rûhunu karşılamaya gittiğini buyurdu!”. Hazret-i Bilâl Radıyallahü Anh, Ebû Bekr-i Sıddık Radıyallahü Anh’ın yanına giderek, Âişe Radıyallahü Anha vâlidemizin rüyâsını anlatır. Hazret-i Ebû Bekir Radıyallahü Anh buyurur ki: “- Allahü Teâlâ’ya yemin ederim ki, dün gece ben de aynı rüyayı görd

Üzerimizdeki Nimetin Devamı İçin Okunacak Dua

  Üzerimizdeki Nimetin Devamı İçin Okunacak Dua   اللَّهُمَّ أَلِّفْ بَيْنَ قُلُوبِنَا، وَأَصْلِحْ ذَاتَ بَيْنِنَا، وَاهْدِنَا سُبُلَ السَّلَامِ، وَنَجِّنَا مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ، وَجَنِّبْنَا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ، وَبَارِكْ لَنَا فِي أَسْمَاعِنَا، وَأَبْصَارِنَا، وَقُلُوبِنَا، وَأَزْوَاجِنَا، وَذُرِّيَّاتِنَا، وَتُبْ عَلَيْنَا إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ، وَاجْعَلْنَا شَاكِرِينَ لِنِعْمِكَ مُثْنِينَ بِهَا عَلَيْكَ، قَابِلِينَ لَهَا، وَأَتِمِمْهَا عَلَيْنَا Okunuşu: Allâhümme ellif beyne kulûbinâ. Ve aslih zâte beyninâ Vehdinâ sübüle’s-selâm Ve neccinâ mine’z-zulümâti ile’n-nûr Ve cennibne’l-fevâhışe mâ zahara minhâ ve mâ batane Ve bârik lenâ fî esmâ’ınâ ve ebsârinâ ve kulûbinâ ve ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ. Ve tüb ‘aleynâ inneke entet-tevvâbür-rahîm. Vec’alnâ şâkirîne li-ni’amike müsnîne bihâ ‘aleyke kâbilîne lehâ ve etimmehâ ‘aleynâ.   Anlamı: Allah’ım! Kalplerimizi birleştir, aramızı ıslah et, bize kurtuluş yollarını göster, biz

İstanbul Şehri

  İstanbul Şehri   Erenlerin kalbi burada atar, Bir âb-ı hayattır İstanbul şehri, Sayısız evliyâ içinde yatar, Bir mâneviyattır İstanbul şehri.   Burası kıymetli zatlar diyarı, Sahâbeden Halid Eyüp Ensari, İstanbul’un medârı iftiharı, Nurlara deryadır İstanbul şehri.   Eyüp Sultan adlı mübârek mekân, Burayı ziyâret etmez mi insan? Onları tarife yeter mi lisan? Tasavvuf yoludur İstanbul şehri.   Büyük bir âlimdir, hem de bir velî, Kaşgari dergâha komşudur kabri, Muhterem hocamız Hüseyin Hilmi, Saçtığı ışıktır İstanbul şehri.   Edirnekapı’da dervişler piri, Orada yatıyor velînin biri, Adına diyorlar Murad Münzâvi, Himmetle doludur İstanbul şehri.   Zeyrek yokuşunu çıkınca yeri, Ağaçlar altında mübârek kabri, Çoğu tanır Mehmet Emin Tokadi, Dilek kapısıdır İstanbul şehri.   Dini için çekmiş nice çileyi, Üsküdar’da Aziz Mahmut Hüdâi, Kadılığı atmış, olmuş fedâi, Bize yadigârdır İstanbul şehri.   Üsküdar’ın şöyle biraz

Arkadaşlık

  Arkadaşlık   İyi bir arkadaş, hem dünya hem de âhıret için büyük saâdettir. İyi kimselerle görüşen âhırette pişmanlık çekmez. İnsanın başına gelen her felâket, kötü arkadaş sebebiyle gelir. Ondan çok uzak durmalıdır. İyi arkadaş yaptığı iyiliği, akrabâlık sebebiyle veya menfaat sebebiyle yapmaz. Yaptığını sırf Allah rızası için yapar. İyi arkadaş insanı, yüksek derecelere kavuşturur. Kötü arkadaş da insanı en aşağı yerlere düşürür. Bunun için, rastgele herkes ile arkadaş olmamalıdır. Herkese sır söylememelidir. Herkesin sözüne kanmamalıdır. İnsanların sözüne değil, işlerine bakmalıdır. Kendisine faydası olmayan kimseden çok sakınmalıdır. Kendisine faydası olmayanın başkasına faydası olamaz. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “İnsanın dîni, arkadaşının dîni gibidir. Herkes kiminle arkadaşlık ettiğine baksın!”

İhtiyar Oduncu

  İhtiyar Oduncu   Bir miktar odunu, vurup sırtına, İhtiyar bir adam, çıkar yoluna.   Hava gâyet sıcak, yol ise uzun, Adamda başlamış, büyük bir hüzün.   Alnından akıyor, şıpır şıpır ter, Dizinde mecâl yok, gözlerinde fer.   Düşe kalka biraz daha yol alır, Velâkin çok geçmez, tıkanır kalır.   Şöyle der: “Çekilmiyor artık bu hayat, Görmedim ömrümde hiçbir gün rahat.   Şöyle yatsaydım ocak başında, Odun taşımak zor, yetmiş yaşında.”   Sonunda odunu yerlere atıp, Haykırır yürekten, etrafa bakıp:   “Nerdesin Azrâil, gelsene artık! Çekilmez oldu bu ihtiyarlık!”   Etrafa yayılan sesi işitip, Gelir hemen biri, oldukça muzip.   “Beni çağırdın der, bir derdin mi var? Dileğin nedir ki, söyle ihtiyar!”   İhtiyar bakar iş tehlikelidir, Beti benzi solar, lâfı çevirir:   “Dileğim, yükümü kaldır sırtıma! Yavaşça gideyim, eski yoluma!”   (Türkiye Gazetesi Takvimi)

Cennetteki Arkadaş

  Cennetteki Arkadaş   Bir gün, Süleyman Aleyhisselâm Allahü Teâlâ’ya şöyle niyâzda bulundu: “- Yâ Rabbî, fakirlerin sâlih olanlarını çok seviyorsun. Âhırette onlara ne mükâfat vereceksin? “- Yâ Süleyman! Fakir ve sâlih olan kullarıma neler ikram edeceğimi ben bilirim. Onların bâzılarını Cenette Peygamberlerle arkadaş edeceğim. Her fakir bir Peygamberle aynı tahta oturacaktır. Onunla beraber yiyip içecektir. “- Yâ Rabbî, Cennette benim arkadaşım olacak fakir kimdir? “- Yâ Süleyman! Eğer Cennet arkadaşını öğrenmek istersen, ikindi vakti şehrin kuzey tarafına çık, oradaki kimse senin Cennetteki arkadaşın olacak kimsedir. Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm, emredilen vakitte o tarafa gitti. Orada ihtiyar bir fakir gördü. Sırtında odun yükü vardı. Dinlenmek için biraz oturdu. Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm yanına varıp selâm verdi. İhtiyar selâmını aldı: “- Ve aleykümselâm yâ Nebiyyallah! Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm sordu: “- Ey ihtiyar! Sırtındaki bu odun nedir? “-

Şeytan ve Zararları

  Şeytan ve Zararları   Sual: Şeytanın çeşitleri var mıdır, zararları nelerdir? CEVAP Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeylere, şeytan denir. Şeytan üç çeşittir: İblis, nefs ve kötü arkadaş. 1- İblis ve avaneleri: Bu şeytanlar, cin sınıfından ve İblis’in soyundandır. İblis çok âlim idi. Âdem aleyhisselama karşı secde etmesi emredilince, kibirlenip, secde etmedi. Daha önce meleklerin hocasıyken, sonra ebedi olarak lanetlendi ve şeytanların reisi oldu. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Öfke şeytandandır. Şeytan ateşten yaratıldı. Ateş suyla söner. Öfkelenen abdest alsın!) [Nesai]   (Öfkelenen otursun, otururken öfkelenen de yatsın.) [Ebu-ş-şeyh]   (Aksırmak Rahmandan, esnemek şeytandandır.) [Tirmizi]   (Kuvvetli aksırmak da şeytandandır.) [İbni Sünni]   (Namazda esnemek şeytandandır.) [Buhari]   (Acele şeytandan, teenni Rahmandandır.) [Tirmizi] (Teenni, temkinli, ihtiyatlı olmaktır.)   (Şu beş şey hariç, acele şeytandandır. Kızını evlendirmek, borcunu ödemek, cenaze