Kayıtlar

Bil etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sen seni Bil Sen Seni!

  Sen seni Bil Sen Seni!   Kim bildi ef'âlini, Anda gördü zatını. Ol bildi sıfâtını, Sen seni bil, sen seni!   Bayram özünü bildi Bulan ol kendi oldu, Bileni anda buldu, Sen seni bil, sen seni!   Anı gören zâtındır Sen seni bil, sen seni! Nura müstağrak oldu, Sen seni bil, sen seni!   Can içre ara canı, Sen seni bil, sen seni! Görünen sıfâtındır, Gâyri ne hâcetindir?   Kim ki hayrete vardı, Tevhîdi zâtı buldu; Bilmek istersen seni Geç canından bul anı;   Hacı Bayram Veli Kuddise Sirrûh

Sen, Seni Bil; Sen Seni

  Sen, Seni Bil; Sen Seni   Bilmek istersen seni, Can içre ara cânı. Geç çanından bul ânı, Sen seni bil, sen seni...   Kim bildi efâlini, Ol bildi sıfatını, Anda gördü zatını, Sen seni bil, sen seni...   Görünen sıfatındır, Anı gören zatındır, Gayri ne hacetindir, Sen seni bil, sen seni...   Kim ki hayrete vardı, Nura müstağrak oldu, Tevhîd-i zâtı buldu, Sen seni bil, sen seni...   Bayram özünü bildi, Bileni anda buldu, Bulan ol kendi oldu, Sen seni bil, sen seni...   Hacı Bayram Velî Kaddesallahu Sırrahu'l-Âlî

Bil ki Bir Yolum Var Ölmeye Değer

Bil ki Bir Yolum Var Ölmeye Değer Hakkını helal et, yolum var daha, Dağlara sor beni gelmezsem eğer… Ant içtim bu aşka, döndüm Allah’a, Bayrağa sar beni gelmezsem eğer… Dert etme, üzülme gelmezsem eğer, Bil ki bir yolum var ölmeye değer… Elbet tükenecek yol gide gide, Dualar ederek hakkımı öde! Nasıl olsa kavuşmak var ötede, Beklerim yar seni gelmezsem eğer… Dert etme, üzülme gelmezsem eğer, Bil ki bir yolum var ölmeye değer… Söz, müzik: Uğur Işılak

Bilesin ki, Ben Nuşirevan’dan Daha Az Adil Değilim...

Bilesin ki, Ben Nuşirevan’dan Daha Az Adil Değilim...           Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın halifeliği döneminde Şam valisi olan ve Hz. Peygamber  Sallallahü Aleyhi Vesellem ’in arkadaşlarından olan Sad b. Ebi Vakkas Radiyallahü Anh Şam’daki bir camiyi genişletmek ister.           Bu nedenle de caminin civarındaki arsaları kamulaştırır. Herkes arsasının bedelini alır ve isteyerek arsasını camiye devreder. Ancak Şam’da yaşayan bir Yahudi, camiye bitişik olan arsasını satmak istemez. Vali arsasının değerini fazlasıyla verse de Yahudi vatandaş arsasının kamulaştırılmasına rıza göstermez. Bunun üzerine vali arsaya el koyar ve bedelini adama gönderir.           Arsasını kaybeden Yahudi, komşusu olan bir Müslüman’a derdini anlatır. Sızlanır. Bana zulmedildi, der. Müslüman vatandaş da kendisine, Medine’ye git. Orada halife Hz. Ömer Radiyallahü Anh vardır. Derdini anlat. Ömer Radiyallahü Anh, son derece adildir, elbette seni dinler, der. Şamlı Yahudi Medine’nin yolunu tutar. Yoru

Hatem-ül Esam Soruları Bilince Yahudi Müslüman Oldu

Hatem-ül Esam Soruları Bilince Yahudi Müslüman Oldu Rivayete göre; Hatem-ül Esam Kuddise Sirrûh Bağdat’a gitmişti. Kendisine bir Yahudi’nin (Müslüman) âlimlere galip geldiği söylendi. “Ben onunla tartışırım!” dedi. Yahudi geldiğinde Hatem’e şu soruları sordu: a- Allah’ın bilmediği şey nedir? b- Allah indinde bulunmayan şey nedir? c- Allah’ın hazinelerinde olmayan şey nedir? Hatem şöyle dedi:   “-   Eğer suallerini cevaplarsam Müslüman olur musun?” Yahudi:   “-   Evet olurum!” dedi. Hatem şöyle cevap verdi: a- Allah’ın bilmediği şey; ortağı ve çocuğudur. Zira Hazreti Allah’ın hiç bir ortağı ve çocuğu yoktur. b- Allah’ın indinde bulunmayan şey zulümdür. c-Allah’ın hazinelerinde bulunmayan şey; fakirlik ve (başkasına) ihtiyaç duymaktır.   Bu cevapları alan Yahudi Allah’ın izniyle Müslüman oldu. Sözlükçe: Müneccim: Yıldızların hareket ve vaziyetlerinden ahkam çıkaran, yıldız falına bakan kişi, falcı.

Kıymetini bilemediğimiz iki büyük nimet: Sıhhat ve Boş Vakit

Kıymetini bilemediğimiz iki büyük nimet: Sıhhat ve Boş Vakit بِسْمِاللَّهِالرَّحْمَنِالرَّحِيمِ Selamünaleyküm Değerli Kardeşlerim; Bu haftaki Hadis Sohbetleri dersimiz başladı. Buyurun beraber mütalaa edelim, anladıklarımızı paylaşalım inşallah... “İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.”   (Buhârî) İnsanın Cenab-ı Haktan hiçbir hakkı talep etmeye hakkı yoktur. Bilâkis dâima şükretmeye medyundur. Çünkü mülk O’nundur, insan O’nun memluküdür. Eğer Mâlik-i Mülke memlûk isen, Onun mülkü senindir, gör. Bizi düşmanın attığı taş değil Dostun attığı gül yaralar Ve aleykümselam... Rahman ve Rahim olan ALLAH'ın adıyla. Bu kutsi Hadis-i Şerife binaen; Yüce Rasulümüz, “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır!” buyuruyor. Rasulullah Efendimiz her gece yatarken “Allah’ım, beni bir an, bir andan da kısa bir zaman nefsime bırakma!” buyururdu. Bizlerin bu karmakarışık ortamda yapacağımız şey, el

Mezara Gireceğini Bildiği Halde

Mezara Gireceğini Bildiği Halde Akil, baliğ olup imanı olan erkek, kadın her Müslümana, “Mükellef” denir. Mükellef olanların ise, ölümü çok hatırlaması sünnettir. Çünkü ölümü çok hatırlamak, emirlere sarılmaya, günahlardan sakınmaya sebep olur ve haram işlemeye cesareti azaltır. Zira Peygamber efendimiz; (Lezzetleri yıkan, eğlencelere son veren ölümü, çok hatırlayınız!) buyurmuştur. İslam âlimlerinden ve evliyadan bazıları, ölümü, her gün bir kere hatırlamayı âdet edinmişlerdi. Bahaeddin-i Buhari hazretleri, her gün yirmi kere, kendini ölmüş, mezara konmuş düşünürdü. Bişr-i Hafi hazretleri, sevenlerine hep; “Ölümü hatırladığın zaman, dünyanın güzelliği ve şehvetleri senden gider” buyururdu. Ebu Hamza Horasani hazretleri de; “Bir kimse ölümü unutmaz devamlı düşünürse, baki devamlı olan her şey ona sevdirilir ve fani, geçici olan her şeyden nefret ettirilir” buyurmuştur. Ölmek, yok olmak değildir. Varlığı bozmayan bir iştir. Mevt, ruhun bedene olan bağlılığının sona er

Her Günü Son Günün Bil

Her Günü Son Günün Bil Gökşen Özden Keskin Adam, telaşlı, öfkeli bir halde hanımına bağırıp, çağırıyordu. Babalarının sesini duyan iki çocuk ise yataklarından kalkıp salona gelmişti. Babalarının öfkesini görünce, korkmuş, sinmiş halde birer koltukta sessizce oturup kalmıştı. Adam, çocuklara, hanımın üzüntüsüne aldırmadan söylenip duruyordu: -Söyledim değil mi, söyledim. Bu gün toplantı olduğunu, açık mavi gömleği ütülemeni söyledim. “Kahverengi gömlekle gidiversen ne olur!” muş. Bugün sunum yapacağım, karamsar bir görüntü mü vereyim, dinleyenlerin içi kararsın, bu da projeye verecekleri oyu etkilesin! Bunu mu istiyorsun? -Tamam bey, bitti işte.             Adam açık mavi göleği hışımla aldı; -Bitti, tabi bitti ama ben geç kaldıktan sonra bitmiş neye yarar. Hanımı çocukların korkmuş yüzlerine baktıktan sonra, yine eşini sakinleştirmeye çabaladı; -Dün bundan da geç çıkmıştın, vakit var, yetişirsin. -Anlamıyor ki, anlamıyor ki. Bu gün sunumu ben yap

Hizmeti Nimet Bilmeli

Hizmeti Nimet Bilmeli Sual: İnsanlara da hizmet etmek sevap mıdır? Sevapsa, bazı kâfirlerin hizmetleri pek çoktur. Onların da Cennete gitmesi gerekmez mi? Cevap: İmanı olmayanın hiçbir amelinin kıymeti yoktur. İbadetler ve bütün iyi işler kıymetli ise de, bunları yapmak, imanın yanında ikinci derecede kalır. İman temel, iyi işleri yapmak, fürû’âttır, yani ikinci derecededir, imandan sonra gelir. İmanın ve iman ile birlikte olan iyi işlerin dünyada da, ahirette de faydaları vardır. İnsanı saadete ulaştırırlar. İmansız olan iyi işler, insanı, dünyada saadete kavuşturabilir. Ahirette faydası olamaz. İyi işlere, ibadetlere sevap verilebilmesi için düzgün iman sahibi olmak gerekir. Bir kâfirin yaptığı hiçbir iyiliğin Allah katında kıymeti yoktur. Hatta cami, çeşme yaptırsa, namaz kılsa, oruç tutsa hiç kıymeti olmaz. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (İmansızların yaptıkları faydalı işler, fırtınalı bir günde rüzgarın savurduğu kül gibidir. Ahirette o işlerin hiçbir fa

Akşama Kadar Yaşayacağımı Bilemezdim

Akşama Kadar Yaşayacağımı Bilemezdim Mekke… Yaşlı bir adam ve genç bir delikanlı bir köşede oturup konuşmaktalar. Önlerinde iyi giyimli bir adam belirir. Genç olanın önüne bir kese altın koyar. Genç: – Sağol, paraya ihtiyacım yok. – Olsun, ben sana veriyorum, ister sen harca, ister fakirere ver. Genç fazla ısrar etmez. Keseyi alır hemen hepsini ihtiyacı olduğunu bildiklerine dağıtır. Yaşlı adam aynı akşam genci bir başkasından yardım isterken görür ve sorar: – Niçin o bir kese altından kendine ayırmadın? Genç: -Akşama kadar yaşayacağımı düşünemezdim. Kaynak, dini hikâyeler.

Haddini Bilmek

Haddini Bilmek  Bir mülâkat sınavına girmişti. Altı değişik bakanlığın temsilcilerinden oluşan sınav komisyonu tarafından sorulan soruları cevaplamaya çalışıyordu.  Sıra Diyanet İşleri Başkanlığı temsilcisinin sorusuna gelmişti. -İslam’ın şartı kaç?  Böyle bir soruyu hiç beklemiyordu. Belki fetva verecek durumda değildi ama kendisine yetecek kadar dinî bilgilere de sahipti. Biraz kızardı ve yavaş bir sesle; -Beş dedi. Peşinden başka sorular soruldu, cevapladı ama kafasına takılmıştı bir kere, kendi kendine soruyordu; “Otuz beş yaşındayım, benim gibi birine hem de çok ciddi bir sınavda böyle soru sorulur muydu”? Mülâkat sonucunda başarılı olmuştu. Ama o soruyu bir türlü unutamıyordu. Aradan yıllar geçmişti, bir sohbet esnasında birisi; -İslam’ın şartı beştir, ama bana sorarsanız altıncısı da haddini bilmektir, dedi. Evet, haddini bilmek çok çok önemli bir erdemdir. Âlime sormuşlar; -Efendim en iyi neyi bilirsiniz? Âlim cevap vermiş; -Haddimi bilirim.

Eşini Kazanmayı Bil, Yoksa…

Eşini Kazanmayı Bil, Yoksa… Şimdilerde iki genç insan birbirlerini sevip evleniyorlar. Bir zaman sonra çocukları da oluyor, ne güzel. Fakat iki taraftan da kaynaklanan bazı nedenlerden dolayı, bir zaman sonra birbirlerinde aradıklarını bulamamaya başlıyor; haramı güzel ve lezzetli gösteren şeytanın oyununa geliyorlar. Birbirlerine söyledikleri güzel aşk sözcükleri, yerini hakaretlere bırakınca maalesef herkes bu duygularını, başka yerlerde başka kişilerle gidermenin peşine düşüyor. Birliktelikleri işkenceye dönüşüyor, birbirini seven iki insanın. Öyle bir raddeye geliyorlar ki bir zaman devam eden zoraki birliktelikten sonra, evlilik hayatları hüsranla sonuçlanıyor… Toplum olarak, ne oldu böyle bize? Böyle değildik biz! Bir kadın, kendi erkeğinden başka erkeği bilmezken, aileler çok daha mutlu ve uzun ilişkiler sürdürebiliyordu. Şimdilerde ise şeytan, insanlara haramı cazip gösterip mutluluğu ve tatmini dışarıda aramaları konusunda telkin veriyor. Bir erkek, hanımından esirg