Kayıtlar

Aralık 18, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hacı Bayram-I Veli

Hacı Bayram-I Veli Yıl: 1433, Yer: Edirne. İhtiyar subaşı nefes nefese huzura çıkar, Padişahı selâmlar. “Engürü’deki şeyhi getirdik efendim!” der, “Ama ...”  -Aması ne?  -Bu zat söylendiği gibi etrafına çapulcu toplayan bir fitneci değil. Aksine büyük bir âlim ve gönül ehli.  -Nereden biliyorsun peki?  İhtiyar subaşı bunları değirmende ağartmadık gibilerden sakalını sıvazlar. “Şu kadarını söyliyeyim” der, “kendisi Şeyh Hamideddin-i Veli Hazretleri’nin halifesi!”  -Sen ne diyorsun!  -Geleceğimizi biliyordu. Bizi yolda karşıladı. Boynunu büküp bileklerini uzattı, “Haydi evladım” dedi,  “Zincirleyin beni!”  -N’aptık biz. Bir Allah dostunu zincire vurduk desene.  -Vurmadık efendim. Aksine yol boyu hizmet ettik.  -Gönlünü hoşça tutaydınız.  -Tutmaz mıyız. Buruk Tanışma II. Murat ilim meclislerinin yabancısı değildir. Molla Yegân, Molla Gürâni, Molla Hüsrev gibi büyüklerden çok şey kapar. Hani altının değerini sarraf bilir derler ya, Hacı Bayram Veli hazretl
Er Çilesi  Büyük mutasavvıf Hacı Bektaş Veli'ye müridleri bir gün "Sizinle beraber biz de erbaine (çileye, kırk günlük nefsi terbiye edici perhiz) girelim" dediler Hacı Bektaş kendilerine sordu: - Er çilesine mi, kadın çilesine mi? Müridler bundan bir şey anlamayınca açıkladı: - İsterseniz 40 gün bir şey yemeden riyazet (perhiz) yapalım, bu kadın çilesidir İsterseniz 40 gün tuzlu et yeyip su içmeyelim, bu da er çilesidir Müridler bağış dilediler: - Efendimiz biz bu ikincisine dayanamayız...

Gerçek Zenginlik

Gerçek Zenginlik  Başlangıçta Türkistan taraflarında bir bölgenin hükümdarı yani dünya sultanı iken vâkî olan bazı ikazlarla hükümdarlığını bırakıp maneviyat sultanı olmaya azmeden, bunu da gerçekten başaran İbrahim Edhem (VIII. yüzyıl) dünya malına karşı o kadar tenezzülsüzdü ki kimseden bir şey istemez ve beklemezdi. Nefsini yokluğa ve mahrumiyete o derece alıştırmıştı ki bir benzerine  rastlanamazdı. Birgün büyük velilerden çağdaşı ve hemşehrisi Şakik Belhi ile karşılaştı ve ona sordu: - Ey Şakik nasıl geçiniyorsun? Şakik Belhi cevap verdi: - Bulunca yiyoruz, bulmayınca sabrediyoruz. İbrahim Edhem: - Horasan'ın köpekleri de aynı şeyi yapıyorlar, bulunca yiyorlar, bulmayınca sabrediyorlar, diye karşılık verdi. Belhi sordu: - Peki siz ne yapıyorsunuz? - Biz bulunca dağıtıyoruz, bulmayınca sabrediyoruz. Bizim İbrahim Edhem Hazretleri hakkında söylemek istediğimiz bu değil. İbrahim Edhem'in, amaç edindiği ve ulaşmayı başardığı yokluk ve mahrumiy

Basra’nın Güllerinden Biri... Hasan-I Basri

Basra’nın Güllerinden Biri... Hasan-I Basri Bir gün Basra’da...  Basra’lı Şem’ûn kendi halinde bir mecusidir. Müslümanlarla içli dışlıdır ve bir sürü güzel haslet edinir. Kimseyle uğraşmaz, yalan söylemez, sözünde durur ve cömerttir. Sonra o gülyüzlü komşusunu (Hasan-ı Basri Hazretlerini) çok beğenir, uzaktan bile görse ayağa kalkar, hürmetle yol verir. Hasan-ı Basri, Şem’ûn’un Müslüman olmasını çok ister. Hatta bazı geceler sabahlara kadar yalvarır onun ve onun gibiler için hidayet diler. Rahman ve Rahim olan Rabbimiz bu duaları kâbul eder ve mübareğin tebliğ için beklediği fırsatı önüne çıkarır. Nasıl mı? Anlatalım.  Şem’ûn amansız bir hastalığa yakalanır. Birkaç gün içinde mum gibi erir ki artık öleceğinin farkındadır. Hasan-ı Basri biraz süt, biraz hurma alır, komşusunun kapısını tıklatır. Şem’ûn onu görünce çok duygulanır. Ağlamakla gülmek arasında gidip gelen bir sesle “Ey asil komşum” der “niye zahmet ettin ki?”  -Ne zahmeti, vazifemiz değil mi?  -Biliyor musun b

Bir Farenin Bile Emanet Edilemeyeceği Kişiye İsm-i Azam Hediye Edilir mi?

Bir Farenin Bile Emanet Edilemeyeceği Kişiye İsm-i Azam Hediye Edilir mi? Tasavvuf tarihinin önemli simalarından Zünnun Mısri (IX. y.yıl) kendisine bir yıl mürid olup hizmet ettikten sonra İsm-i Azam'ı (Allah'ın bütün vasıflarını ifade eden en yüce adı) öğrenmek isteyen Yusuf bin Hüseyin'in arzusunu yerine getirmedi. Bu isteğe gülüp geçti.  Aradan tam altı ay daha geçti. Yusuf bin Hüseyin sabırla hizmete devam etti. Bir fırsatını bulup isteğini yine tekrarladı.  Zünnun Mısri bu defa Yusuf bin Hüseyin'e ağzı bir bezle bağlanmış bir testi vererek;  "Bunun içindeki hediyeyi falan yerdeki filan zata götür" dedi.  Dikkatle götürmesini, içindekine bir zarar gelmemesini de ayrıca hatırlattı.  Yusuf, hediyeyi aldı ve yola koyuldu. Yolda kendi kendine söyleniyordu: "Bir buçuk yıldır hizmetindeyim, benim bir dileğimi yerine getirmeyen şeyhim, hizmetinde bulunduğum bir buçuk yıldır bir defa ziyaretine bile gelmemiş olan bir dostunu hediye ile talti

Nefisle Bağlantı Kurma Yolları

Nefisle Bağlantı Kurma Yolları İman sahibi, iman ettikten sonra her şeyin henüz başlayacağını bilir. Yani inanan için, iman etmekle, Allah Celle Celâlüh yolunda ilerleme başlamış olur. Kul için imtihanlar, iman ile başlar. Kulun Allah-ü Tealâ’ya varmasına, tanımasına, bilmesine en büyük engeller de nefisten gelir. İşte nefsin taşkınlıklarına ve kötülüğü emretmesine karşı koyabilmek için; insanın nefsi ile alâkasını koparmaması lâzımdır. Daima nefsinin olduğunun farkında olması ve onun oyunlarından ve hilelerinden haberdar ve bilgi sahibi olması gerekir. Ve de nefsi ile baş edebilmek için, kuvvetli olma ve baş etme yollarını öğrenmesi lâzımdır. İman sahibi, nefisleri ile ilgili olan bu bağlantıyı (murabatayı) ve kontrolü altı türlü yapar: 1) Müşarate: Nefis ile anlaşma yapmaktır. 2) Murakabe: Nefsi denetleme, bakma, gözetmedir. 3) Muhasebe: Nefsini hesaba çekmedir. 4) Muakabe: Nefsi kınamadır. 5) Mücahede: Nefsi ile cihad etmek, terbiyesiyle uğraşmaktır. 6) Muatebe: