Kayıtlar

Temmuz 25, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kol Ve Sakal

Kol Ve Sakal 2. Selim zamanındaki İnebahtı mağlubiyeti’nin üzerimizdeki tesirini anlamak isteyen Venedik Elçisi, Sokullu’yu ziyarete gelmişti. Büyük adam derhal vaziyeti kavradı. Ve Elçi’ye söz sırası bırakmadan hitâbetti: -Siz söylemeseniz de ziyaretinizin hakiki sebebinin anlıyorum. Biz Kıbrıs’ı almakla sizin kolunuzu kopardık, siz de inebahtı’da donanmamızı yakmakla bizim sakalımızı kestiniz. Kesilen sakal çabuk uzar ama, koparılan kol bi daha yerine gelmez!

Sen ki Frençeskosun

Sen ki Frençeskosun Alman İmparatoru Şarlken’le, 24 Şubat 1525′de yaptığı Pavye Savaşı’nda yenilerek esir düşen Fransa Kralı Fransçois ve annesi Düseş Dangolen, büyükelçi Kont Jan de Franjipan ile Kanuni’ye birer mektup gönderirler. Kraliçenin mektubu şöyledir: Şimdiye kadar oğlumun kurtuluşunu Şarlken’in insafına bırakmıştım. Fakat Şarlken oğluma hakaretler etmektedir. Dünyaya geçen hükmünüz, cihanın bildiği azamet ve şanınızla oğlumun kurtulmasını temin etmenizi zat-ı şahanenizden niyaz ediyorum. Bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman Kraliçe ve esir François’ya birer mektup gönderir. Mektupta kısaca şunlar yazılmaktadır: Sen ki Fransa vilayetinin Kralı Françesko’sun. Sarayıma elçin ile mektup gönderip ve bazı ağız haberi dahi ısmarlayıp, memleketinize düşman girip, hala hapiste olduğunuzu bildirerek, kurtulmanız hususunda tarafımdan yardım ve meded istida eylemişsiniz. Padişahların mağlup olması ve hapsolması tuhaf değildir. Gönlünüzü hoş tutup üzülmeyesiniz. Gece gündüz a

Padişahın İşi Ne?

Padişahın İşi Ne? Sultan Murad Han o gün bir hoştur. Telâşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar: - Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var ? – Akşam garip bir rüya gördüm. - Hayırdır inşallah?. . – Hayır mı şer mi öğreneceğiz. - Nasıl yani? – Hazırlan, dışarı çıkıyoruz. Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki, padişah hâlâ gördügü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt’a çıkar, döner Vefa’ya, Zeyrek’ten aşağılara sallanır. Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatle bakınır. İşte tam o sırada yerde yatan bir ceset gözlerine batar, sorarlar; – Kimdir bu? Ahali: – Aman hocam hiç bulaşma, derler. Ayyaşın meyhusun biri işte!. . – Nerden biliyorsunuz? - Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık komşumuz… Bir başkası tafsilata girer; - Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkârdır. Azaplar ç

Traş Edilen Sakal Daha Gür Biter

Traş Edilen Sakal Daha Gür Biter Osmanlı donanmasının ilk defa bozguna uğradığı İnebahtı Deniz Savaşı’ndan sonra, II. Selim’in emriyle yeni bir donanma kurulur. Donanmayı kurmakla görevlendirilen Kılıç Ali Paşa, bahar ayında donanmayı her şeyi ile hazırlamıştı. İnebahtı’da Kıbrıs’ı almak için uğraşan Haçlı Armadası bu amacına ulaşamamıştı. İnebahtı bozgununun sorumlusu olan Sokullu Mehmed Paşa, 7 Mart 1573′de Venedik büyükelçisi Barbaro’ya: “Biz sizden Kıbrıs Krallığı’nı alarak kolunuzu kestik. Siz ise donanmamızı yenmekle bizim sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen kol yerine gelmez ama tıraş edilen sakal daha gür biter. ”

İşte Hak İşte Salahiyet

İşte Hak İşte Salahiyet Yıldırım Beyazit, serkeşlik eden Bulgaristan’ı fethetmişti. Buna içerleyen Macar Kralı Sigismund, başkent Bursa’ya özel elçisini fethi proteto etmek ister. Elçiler Bursa’ya girerler. Geliş çoktan tüm şehirde duyulmuş, gavur görmemiş meraklı halk sokaklara dökülmüştü. Halk süslü koşumlu atlara binmiş elçiyi ve korumalarını izlemekte, bir yandanda gülümseyerek dalga geçiyorlardı: “Vay canına Durak Çavuşum! Görmekte misin ki; koşumlar atlardan, atlar binicilerinden daha değerli… Şu gavurcuklar çok alem vesselam!” “Bunlar niye kadın gibi süslenmişler böyle?” Elçi söylenelerin birkısmını anlar ama bozulduğunu göstememeye çalışır. Zira kral her şart altında diri durmasını emretmişti: “Azametli dur, sert bak, Osmanlı’ların içine korku salmaya çalış! Macar kafilesini görünce yürekleri ürpersin. Padişaha da meydan oku. Hangi hakla Bulgaristan’ı fethetdiğini sor. Üzerine yürü. Yüklenebildiğin kadar yüklen! Beni temsil ettiğini unutma. ” Elçi kralın söyledik

Aydos’u Fetheden Rüya

Aydos’u Fetheden Rüya Orhan Gazi’nin padişah olmasından sonra (726/1326), ilk fethedilen yer Üsküdar’ın doğusundaki Semendire (Samandıra) kalesi olmuştu. 728 (1328) tarihinde Konur Alp ile Abdurrahman Gazi, Semendire’nin güney tarafındaki Aydos hisarı fethine gönderildiler. Bir hayli sarp bir kale olan Aydos hisarının fethine hemen muvaffak olamadılar. Aydos tekfurunun güzel bir kızı vardı. Bir gece rüyasında derin bir kuyuya düştüğünü gördü. “Gördü ki bir civân-i nurânî çıkageldi halâs için ânı. ” Bu haldeyken güzel bir yiğit geldi, elini uzatıp kızı çıkardı. Sabahleyin hisarın burcundan etrafı seyreden kız, Abdurrahman Gazi’yi gördü ve onun rüyada kendisini kurtaran yiğit olduğunu anladı. O anda İslâm dini kalbinde yer etti ve hemen bir kağıda durumunu açıkça yazdı. İslâm dinine gireceğini bildirerek: “Eğer kalenin fethi muradınız ise, firar ediyormuş gibi buradan geçip gidiniz. Falan gece hisar dibine geliniz. Sizin için bu kalenin fethi kolayca mümkün olur. ” diye yazarak,

Biz Seni Uyanık Bilirdik

Biz Seni Uyanık Bilirdik İstanbul’da kenar semtlerden birinde oturan yaşlı bir kadın, padişahın huzuruna çıkmak istediğini saraydaki görevlilere bildirmiş. Bunun üzerine sultanın karşısına çıkarılmıştı. Yaşlı kadın: Evinin soyulduğunu ve bu olaydan padişahın sorumlu olduğunu söyleyerek, şikayette bulunur. Bunun üzerine hiddetlenen Kanuni: -Bana bak kadın, sen niçin bu kadar derin uyku uyudun da evinin soyulduğunu duymadın? deyince, yaşlı kadın: Padişahım! Kusura bakma, biz seni uyanık bilirdik, onun için evimizde rahat uyuyorduk der. Bu cevap üzerine Kanuni utanarak: -Haklısınız diyerek, kadının çalınan mallarının bedelini kendi malından öder.

Osmanlı Donanması

Osmanlı Donanması Osmanlı donanmasıyla Venedik donanması arasında savaş çıkmış. Venedik donanmasının komutanı Andrea Doria imiş. Gözcü Osmanlı donanmasının yaklaştığını fark edince hemen Andrea Doria’ya haber vermiş: - Osmanlı yaklaşıyoor. Andrea Doria sormuş: - Kaç gemi var? Gözcü: - 10-20 kadar. Komutan hemen emir erini çağırmış: Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir. Emir eri şaşırmış: - Niçin komutanım? Andrea Doria: - Savaşırken yaralanacağız. Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti kırılmasın diye… Bu arada gözcüden yine ses gelmiş: Efendim 50 kadar oldular. Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş: - Gömleği boş ver. Sen bana kahverengi pantolonumu getir…