Kayıtlar

gerçek etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Gerçek Mutluluk

Gerçek Mutluluk   TV’de bir programda sunucu, milyoner misafirine sordu: “- Hayatınızda sizi en çok mutlu eden şey ne oldu?” Adam: “- Hayatımda dört mutluluk merhalesi yaşadım.” “- 1) Mala, eşyaya düşkünlüğüm oldu, elde edince, mutluluğun bu olmadığını anladım.” “- 2) Çok pahalı şeylere düşkünlüğüm oldu, elde edince, onların verdiği mutluluğun, zamanla tesirini kaybettiğini gördüm.” “- 3) Büyük şirketler mesela bir futbol takımı veya uluslararası bir şirket sahibi olunca, mutluluğu yakalarım sandım, ama hayal ettiğim mutluluğu onlarda da bulamadım.” “- Hatta gördüm ki; imkânların çoğaldıkça, sorumlulukların artıyor, rahatından fedakârlık yapmak zorunda kalıyorsun.” “- 4) Bir arkadaşım benden engelli çocuklar için tekerlekli araba almada destekleyici olmamı istedi. Hemen yüklü bir bağışta bulundum. Teslim günü gelince arkadaşım ısrarla çocuklara kendi elimle arabaları teslim etmemi ve çocukların sevincine ortak olmamı istedi.” “- Tabii gittim, çocukların arabaları

Ne Güzel, Gerçek Bir Hikâye!

Ne Güzel, Gerçek Bir Hikâye!   Gönenli Hocamız Rahmetullahi Aleyh anlatıyor… “- Bir gün şurada namaz kıldırıyorum. Mihrabtayım… Namazdan evvel birisi geldi:” “- Hocam, dedi. Ben Hacca gitmek istiyorum. Kâbe’ye gitmek istiyorum, Ravza’ya gitmek istiyorum ama hiç bir tutarım yok! Ne olur, elinizden gelirse, bir kolayını bulursanız, bana yol göstericilik yapın! Bana da bir yol açın, imkân açın, filan dedi gitti.” “- Olur, dedim; inşallah, dedim. Allah Teâlâ bir kolayını verirse filan diyerek adamcağızın gönlünü aldım gitti.” “- Sonra. Öğle namazını kıldık, tesbihimizi çektik, dualarımızı yaptık, kalktık…” “- Baktım bir adam geldi, selam verdi:” “- Aleyküm selam! Dedim.” Adam: “- Efendim, dedi. Ben şu taraftaki, deniz kenarındaki bahçelerin bekçisiyim. Hâkim emeklisi filan Bey gönderdi beni. Selam ve hürmetleriyle birlikte bir de ricası var sizden.” “- Aleyna ve aleykümselâm, ricası nedir Hâkim Bey’in? “- Efendim Hâkim Bey’in ricası şu:” “- Ben hac borçlusuyum, am

Gerçek Muhabbetin Alâmetleri

  Gerçek Muhabbetin Alâmetleri   Allâh’ü Teâlâ ve Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem’e itaate götürmeyen muhabbet sözleri, kuru bir iddiadan öteye gidemez. Sevdiği uğruna fedakârlıkta bulunmayanların kalbî beraberlik iddiaları, dört duvar arasındaki kuru beraberlikler gibi, bir kıymet ifâde etmez. Bir sohbet esnâsında Hz. Sevbân Radiyallahü Anh, Habîbullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’e pek derin ve dalgın bir sûrette bakıyordu. Öyle ki onun bu hâli, Âlemlerin Efendisi’nin dikkatini çekti. Merhametle sordular:             “– Yâ Sevbân! Nedir bu hâlin?” Peygamber âşığı Sevbân şöyle dedi: –Anam, babam ve canım Sana fedâ olsun yâ Rasûlallâh! Sen’in hasretin beni öyle yakıp kavurmaktadır ki, nûrundan ayrı geçirdiğim her an bana ayrı bir hicrân olmaktadır. Dünyada böyle olunca âhirette nice olur diye dertleniyorum. Orada siz peygamberlerle beraber olacaksınız. Benim ise, ne olacağım ve nerede bulunacağım belli değil! Üstelik cennete giremezsem, sizi görmekten tamamen mahr

Adil Hükümdar Nuşirevan’ın Çocuktan Öğrendiği Gerçek

  Adil Hükümdar Nuşirevan’ın Çocuktan Öğrendiği Gerçek             Adil bir hükümdar olan Nuşirevan, bir gün ava çıkar. Av peşinde iken, muhafızlardan ayrı düşer. Susayan hükümdar, yakınında bir köy görüp oraya gider.           Bir evin kapısının önünde durup, içmek için su ister. Evden bir çocuk çıkar. Kendisini gördüğünde eve süratle geri döner ve bir şeker kamışı parçasını sıkıp, suya karıştırır, bir bardakla onu hükümdara sunar.           Hükümdar kadehe bakar ki, içinde toprak ve toz bulunur. Yavaş yavaş suyu içer. Sonuna vardığında:           “- Güzel ve tatlı su. İçinde toz toprak bulunmasaydı!” der. Kız çocuğu:           “- Ona toz, toprağı ben kasten koydum!” der. Hükümdar:           “- Niçin böyle yaptın?” diye sorunca, çocuk:           “- Seni çok susamış gördüğümden, suyu birden içersin de sana zarar verir diye korktum!” der.           Nuşirevan kızın zekâ ve anlayışından dolayı taaccüp ederek:           “- Suya kaç şeker kamışı sıktın?” diye sordu. Ço

Hac'dan Yeni Dönen Bir Hacının İbretlik Gerçek Bir Öyküsü

  Hac'dan Yeni Dönen Bir Hacının İbretlik Gerçek Bir Öyküsü   Muhammed kardeşimiz, hac işlemlerini bitirmiş, dönüş için Cidde Havalimanı'nın bekleme salonunda uçağın hareket saatini bekliyordu. Bir ara yanına bir hacı gelip oturdu. Selâm verip Muhammed’e şöyle dedi: “- Ben inşaat sektöründe müteahhitlik yapıyorum. Allah’ın lütfu ile bu sene onuncu defadır hac nimeti bana nasip oluyor... Muhammed, başını sallayarak müteahhide şöyle dedi: “- Maşaallah! Allah haccınızı ve amellerinizi etsin, günahlarınızı bağışlasın.” Müteahhit gülümseyerek Muhammed’e dedi ki: “- Âmin, ecmain... Peki, sen daha önce hacca geldin mi hiç?" Muhammed az düşündü, sonra da şöyle dedi: “- Aslına bakarsan hacım, benim bu hac seferimin uzun öyküsü var, başınızı ağrıtmak istemem...” Hacı güldü, sonra da Muhammed’in omuzuna vurarak dedi ki: “- Gördüğün gibi burada boş oturmuşuz. Uçağın kalkış saatini beklemekten başka bir işimiz yok. Hadi anlat, çok merak ettim.” Muhammed de tebes

Gerçek Şampiyon!

Resim
"Bu hayat sanaldır. Dünyayı dize getirdim bana huzur vermedi. Allah Celle Celâlüh bana bir hastalık vererek; ‘Şampiyon'un kim olduğunu hatırlattı." (This life is not real. I conquered the world and it did not bring me satisfaction. God gave me this illness to remind me that I'm not number one, he is.) Muhammed Ali Rahmetullahi Aleyh (Eski Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonu)

Verdikçe Çoğalan Buğdaylar… (Yaşanmış Gerçek Bir Hikâye)

Verdikçe Çoğalan Buğdaylar… (Yaşanmış Gerçek Bir Hikâye)   85 yaşında bir dedemiz, 14 yaşındayken yaşadıklarını şöyle anlatıyor… Ankara'nın Çubuk ilçesinin bir köyünde babası köyün en zengin kişisiymiş. Annesi tam bir Osmanlı kadını. Babası ölünce annesi ağalığı bırakmamış. Ağalıktan kasıt da köylüye göz kulak olmak, ihtiyacı olanın ihtiyacını görmekmiş. Öyle çok arazi ekerlermiş ki köyde ekini (Buğdayı) olmayan kimse kalmazmış. Çünkü olmayana da annesi verirmiş. İkinci Dünya Savaşı yıllarında kıtlık olmuş. Ambarlar boş kalmış. Annesi köyden ekin isteyenlere de vermeye devam etmiş ama ambarlarının tamamen boşaldığını geç fark etmiş. Öyle ki son isteyen kişiye ekin verirken fark edebilmiş ama yine de boş çevirmemiş. Aynı gün çiftliğe bir yabancı gelmiş ve:   "- Açım! Bana bir ekmek verir misiniz?" demiş. Annesi: "- Ayak üstü olmaz! Siz şöyle oturun, ben size yemek hazırlayıp bir sofra getireyim!" demiş. Sofrayı hazırlayıp gelince bir bakmış

Çok Para Buldu Bakın Sonra Neler Oldu? Cizre'de Bir Yıl Önce Yaşanmış Gerçek Bir Olay

  Çok Para Buldu Bakın Sonra Neler Oldu? Cizre'de Bir Yıl Önce Yaşanmış Gerçek Bir Olay   Fakir kadın ve yaşlı annesi Kırmızı Medrese yolunda ilerlerken kaldırımda kapalı bir poşet bulurlar. Kadın poşetin içine bakar poşetin içi para dolu… kadıncağız olduğu yere oturur ve şok olur. Beklemeye başlar. Belki paranın sahibi parasını aramak için tekrar geri döner diye... Kaldırımda oturmaya başlar. Bir müddet geçtikten sonra; gözünde yaş akan bir adam ağlayarak oradan gelen geçen insanlardan; “- Paramı kaybettim bir poşetin içindeydi. Böyle bir poşeti gördünüz mü?” diye sağa sola kaçışıyor. Kadın kaldırımda oturarak adamı seyrediyor. Artık kadın emin olmuştur. Bu paraların bu adama ait olduğunu… “- Amca diyor poşetin rengi nedir içinde ne varki sen bu kadar üzgün şekilde arıyorsun?” “- Evimi sattım, tapudan gelirken yolda siyah poşetin içinde paramı düşürdüm, paramı arıyorum!” Kadın hemen çarşafının altında poşeti çıkararak adama verir. Adam bu sefer aevincinden göz

Gerçek Bir Vefa Hikâyesi

Gerçek Bir Vefa Hikâyesi   1939 senesinde Filistin'li bir öğretmen, Riyad'da görev yaptığı okulların birinde, öğrencilerinden birisinin yüzünde, büyük bir üzüntü fark etti. Öğrenciye sebebini sordu. Çocuk: “- Okulun bir gezi düzenlediğini, katılım parasının bir riyal olduğunu, ama ailesinin çok fakir olduğu için bu parayı ödeyemeyeceğini için üzüldüğünü…” söyledi. Öğretmen, çok akıllıca bir düşünce ile doğru cevabı bir riyal olan bir yarışma yaptı. Tabii ki soruyu küçük öğrenciye sordu. O da cevabı verip bir Riyali aldı . Öğrenci tarif edilemeyecek kadar sevindi ve geziye katıldı. Haliyle o küçük çocuk, ailesinin şiddetli fakirliği sebebiyle, eğitimini tamamlayamadı. Hamal olarak, günde yarım riyal karşılığında, yük taşımaya başladı. Sonra, o zamanlarda elektrik olmadığı için, gazyağı tenekeleri taşıdı. Sonra bakkalda satıcı olarak, sonra da aşçı olarak çalıştı. Sonunda 400 riyal biriktirdi ve onunla bir Bakkal Dükkânı açtı. Sonra hacıların dövizle