Kayıtlar

Dahi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Komşu Komşuya Seslenirken Dahi Zikir Eden Bir Toplumduk Biz...

Komşu Komşuya Seslenirken Dahi Zikir Eden Bir Toplumduk Biz... “- Hu! Hu!” diye seslenirdik komşumuza... “- Eyvallah!” dilimizin pelesengi idi... “- Hay”dan gelip “Hu”ya giderdik... “- Hay, Hay” Efendim!" diye kabul ederdik tekliferi... “- Allah, Allah, Allah, Allah ” diyerek şehadete koşardık Tuna boylarında... “- Allah Allah”, “Sübhanallah”, “Allahu ekber “ idi hayretlerimiz.   “- Şimdilerdeki gibi “Vaaaauuv” diye ya da “ohaa” diye gayri müslim kırması çığlıklar atmazdık. “- Tövbe estağfurullah” “fesubhanallah” zikri anlatırdı kızgınlığımızı. “- Aman Allahım” derdik “oh my god” girmeden dilimize... “- Salavat-ı Serife” anlatırdı bazen yanlış bir iş yapıldığını... “- Neûzubillah” çekmek idi istemediğimiz bir şey görünce zikrimiz... “- Bismillah”ile başlarlardı her hayrın başı. “- Hay Allah” iyiliğimizi vermeye devam edeydi... “- Allah Allah İllallah, Muhammedun Resulullah” sonrası derdik alkışlarla yiğitlere… “- Maşallah” "Ya sabır” öfkemizi

Bir Karıncayı Dahi İncitme

Bir Karıncayı Dahi İncitme Şâir Firdevsî de Şehnâme adlı eserinde, bir karıncanın bile hukukunu koruyacak kadar hassas bir gönle sahip olmanın lüzumunu ne güzel ifade eder: “Bir yem tanesi çeken karıncayı dahi incitme! Çünkü onun da canı vardır. Can ise, tatlı ve hoştur.” Velhâsıl bu imtihan dünyasında, âdeta bir mayın tarlasında yürüyormuşçasına büyük bir dikkat ve rikkatle hareket ederek, Cenâb-ı Hakk’ın rızasının bazen büyük, bazen orta, bazen de küçük bir şeyde gizli olduğunu unutmamak lâzımdır. Gazabı için de aynı durum geçerlidir. Bu sebeple Cenâb-ı Hakk’ın rahmetini celbedecek en ufak bir hayrı bile ifaya gayret göstermeli; Allah’ü Teâlâ muhafaza buyursun! O’nun kahrını tecelli ettirecek en küçük bir yanlış hareketten de şiddetle kaçınmalıyız. Cenâb-ı Hak, bizleri, gönüllerini “tâzim li-emrillah” ve “şefkat alâ halkıllah” düsturuyla tezyin ederek Hakk’a vuslat yolunda mesafe kat eden kâmil müminlerden eylesin! Âmin… KAYNAK: Osman Nûri TOPBAŞ, 40 Soru 40 Cevap,

Hakaretlere Tek Kelime Dahi Cevap Vermedi

Hakaretlere Tek Kelime Dahi Cevap Vermedi Muhammed Hâşim-i Kişmî şöyle anlatmıştır: "Bir gün camilerden birinin yanında talebelere ayrılmış bir odada oturuyordum. Bir talebe diğer bir talebe ile evliyanın halleri üzerine konuşuyordu. Bir ara bu talebelerden biri, Muhammed Bâkibillâh Kuddise Sirruh hazretlerinden bahsedip, "Bugüne kadar çok yerler gezdim. Bu zamanda onun gibi nefsini terketmiş, cefalar çekmiş kimse yoktur" diyerek şöyle anlattı: "Hâce Kutbüddin hazretlerinin mübarek mezarlarının basındaydım. Aniden, 'Muhammed Bâkibillâh hazretleri geliyor' dediler. Mezara hizmet eden hizmetçi, mezara yakın bir yere, onlar için bir sandalye ve üzerine minder, örtü koydu. Orayı Muhammed Bâkibillâh Kuddise Sirruh hazretleri için hazırladı. Muhammed Bâkibillâh hazretleri daha teşrif etmeden önce, kendinden habersiz biri içeriye girdi. Gözü sandalyeyi ve üzerindeki örtüyü görünce, "Bu nedir ve kimin içindir?" dedi. Hizmetçi, Muhammed Bâkibillâh

Bana Bin Tane Söylesen Bir Tane Dahi Cevap Alamazsın!

Bana Bin Tane Söylesen Bir Tane Dahi Cevap Alamazsın! İki kişi sokak ortasında ağız dalaşı yaparak tartışıyorlardı. Biri dedi ki: -Bana bak! Ben öyle bir adamım ki, bana bir söylesen bin tane cevap alırsın! Oradan geçmekte olan Mevlânâ, bu sözü söyleyen adamın yanına varıp çenesi altına kadar sokularak şöyle dedi: -Ben de öyle bir adamım ki, bana bin tane söylesen bir tane dahi cevap alamazsın! Bir söze bin cevap vereceğini söyleyen adam, bu defa bir tane dahi cevap veremedi...