Kayıtlar

Mayıs 1, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir Genç Kızın İbretlik Sonu

Resim
Bir Genç Kızın İbretlik Sonu Şehir içi dolmuşların birinde 20 yaşlarında ince elbiseler giyinmiş genç bir kız, utanma duygusunu parçalar bir şekilde, açılıp saçılmış fitne sergiliyordu. Arkasında saçı sakalı ağarmış ihtiyar, genç kızın halinden dolayı arkasında utançla oturuyordu. Kızın kulağına eğilerek edeple şöyle fısıldadı: “- Ey kızım sana yakışan örtünmektir. Tesettür, insan kurtlarının iştahını kabartan bu şeffaf elbiseden daha faziletlidir. Hem bu hayâyı parçalar fitneye sürükler.” Genç kız şöyle dedi: “- Sana ne? Kabrime benimle beraber mi gireceksin? Cennet’e ve Cehennem’e koymak senin elinde mi?” Kız ahmaklaşmış, adamın üzerine gitmeye başlamıştı. Sonra cüreti ve utanmaz tavırlarını artırdı, adamla alay ediyor şöyle diyordu: “- Al işte cep telefonum. Allah’ü Teâlâ’yı arada, bana Cehennem’de hangi odayı ayıracağını söyle!” Ve çirkin bir kahkaha attı. Adam çekindi. Allah’ü Teâlâ’ya sığındı. “- Allah’ü Teâlâ bana yeter. O ne güzel vekildir!” dedi ve sustu. ...

Abd'nin Hali İçler Acısı

Abd'nin Hali İçler Acısı Büyükelçi Kılıç'ın paylaştığı raporda çarpıcı istatistikler yer aldı. İşte Türkiye'yi kadına şiddet konusunda eleştiren ABD'nin içler acısı hali... -Birleşik Devletler’de ortalama olarak dakikada yaklaşık 20 kişi yakın partnerinin fiziksel istismarına uğramaktadır. Bir yılda bu rakam 10 milyondan fazla kadın ve erkeğe karşılık gelmektedir. -3 kadından 1’i ve 4 erkekten 1’i hayatları süresince yakın partnerleri tarafından(bir tür)  fiziksel şiddet kurbanı olmuştur. -4 kadından 1’i ve 7 erkekten 1’i hayatları süresince eşleri tarafından ağır fiziksel şiddet kurbanı olmuştur. -7 kadından 1’i ve 18 erkekten 1’i hayatları süresince eşleri tarafından sinsice izlenmiştir. Öyle ki kendilerine yakın bir kişinin zarar göreceğinden ya da öldürüleceğinden korkmuş ya da buna inanmışlardır. -Normal bir günde yurt genelinde aile içi şiddet ihbar hatlarına 20.000’in üzerinde arama gelmektedir. -Aile içi şiddet durumunda bir silahın varlığı c...

İmam Gazali ve Ölüm

Bir gün öğrencileri İmam’ı Gazâli Hazretlerine: – “Hocam! Ölüm nedir? Bize özel olarak anlatır mısın?” demişler. Velâyet nûru ile ölümünün çok yakın olduğunu anlayan İmam’ı Gazâli Hazretleri “Men lem yezuk, lem ya’rif” yani: – “Tatmayan bilmez ki! Önce kendim tadayım, sonra size anlatırım” demiş. Öğrencileri: – “Aman hocam! Öldükten sonra sizinle nasıl bağlantı kurarız” dediklerinde gülümseyerek, yalnızca “İnşâAllah” diye cevap vermiş. Gerçekten aradan çok geçmeden İmam’ı Gazâli Hazretleri ölümü tatmış ve öldüğü gece öğrencilerinin rüyâlarına gelerek: – “Allah dostları sözünü tutar. İşte, bugün ölümü tattım ve sözümü tutmak için rüyânıza geldim” demiş. “Abdestimi tazeleyip, sabah namazını kıldıktan sonra, yalnızca odama çekildim ve ölüm meleğini beklemeğe başladım. Lâilahe illallah diye zikir ederken, bir anda odamı nur kapladı ve bütün hücrelerim nur oldu. Başımı kaldırıp yukarı baktım. O nur’un etkisi ile evimin tavanı cam gibi şeffaf olmuştu. ...

Kabirde Yüzleşme

Kabirde Yüzleşme Bütün yaşantım koca bir balonmuş Ta ki patlayınca anladım. Yediklerim yaptıklarım hepsi yalanmış; Ta ki kabre konulunca anladım. Hani evlatlarım eşim dostum nerede? Hepsi bırakıp gittiler beni bu karanlık yerde Kim bir mum yakacak şimdi? Bu kabirde her yer karanlık zindan gibi. Kaldım şimdi kabirde tek başıma Feryadım karıştı gözyaşıma Korkuyorum korkuyorum huzuruna varmaya Medet! Medet ya Rasülallah! Bütün yaşantım koca bir balonmuş Ta ki patlayınca anladım. Yediklerim yaptıklarım hepsi yalanmış; Ta ki kabre konulunca anladım. Hani evlatlarım eşim dostum nerde? Beni bırakıp gittiler bu karanlık yerde… Ah… Çekmek nafile biliyorum. Dönüş var mı acaba geçmişe? Sorgu melekleri gelmeden Kim tutar elimi kurtarır kabirden? Hayatım film şeridi gibi geldi karşıma Ne ahmak adammışım be! Her gün binlerce kişi ölürken Bana da bir gün sıranın geleceğini bilmeden. Ah… Çekmek nafile biliyorum. Dönüş var mı aca...

Hz. Mevlânâ’nın Ölüm Anlayışı

Hz. Mevlânâ’nın Ölüm Anlayışı Şeb-i Arus, düğün gecesi anlamına gelir. Hz. Mevlana, ölüm gecesinin “Şeb-i Arus” olarak anılmasını, ağlama, yas, matem tutulmasını değil, sevinç ve kutlama yapılmasını istemiştir. Çünkü ölüm günü Sevgili’ye, Hakk’a kavuşma günüdür. Hz. Mevlana’nın Sevgili’ye kavuşma günü olan 17 Aralık “Şeb-i Arus Vuslat Törenleri” ile kutlanmaktadır. Vuslat; erişme, kavuşma, buluşma demektir. Hz. Mevlana, ölümü; ten kafesine mahkum edilmiş ruhun tekrar aslına dönmesi,  aşık ile maşuğun kavuşması, ikinci doğum olarak nitelemiştir: “Şu dünya yüzündeki hayat, aslında bir ölümden ibarettir. Bizi korkutan ölüm de hakikatte, hayattır! Bunu ters düşünmek, yani ölümü, bir başka âleme doğmak değil de yok olup gitmek gibi sanmak imansızlıktır! Eğer Hak, ten hanesini yıkarsa, sakın inleme, şikâyet etme! Şunu iyi bil ki aslında sen, ten zindanında mahpussun; ölüm gelip de orası yıkılınca kurtulacaksın!” “Kuşa, kafesi bırakıp uçmak nasıl hoş, tatlı gelirse, ...

Marangoz ve Oğlu

Marangoz ve Oğlu Genç adam, evinin alt katında marangozluk yapıyordu. Kapı ve pencere konusunda uzmandı. Fakat plâstik pencereler çıktığında, ahşap olanlara rağbet azaldı. Bu yüzden işler iyi gitmiyordu. Üstelik de çocukları büyümüş, biri hariç hepsi okula başlamıştı. Masrafları artınca, yanındaki kalfasına yol verdi. İşe biraz daha erken koyulur, yardımcıya ayırdığı parayı, çocukların harçlığına katardı. Adam bir gün çalışırken elektrik kesildi. Ve uzun süre beklediği halde gelmedi. Aksi gibi o akşam, teslim etmesi gereken işleri vardı. Boş kalmayı hiç bir zaman sevmediğinden, sağı solu düzenleyip planyayı yağladı, zemine yayılan talaşları süpürdü. Biraz dinlenmek için evine çıkarken, sigortaya göz attı: Kapatılmıştı. Şalteri kaldırınca, atölye aydınlandı. Adam, bu işe bir anlam veremiyordu. Buna bir şaka dese, böyle bir şeyin şakayla ilgisi yoktu. Kendisini kıskanacak hiç bir düşmanı da bulunmuyordu. Adam işe başlayınca aynı şey tekrarlandı. Fakat bu sefer suçlu...

Hep birlikte dua edelim

Hep birlikte dua edelim   Kelimeler kalpten akan katrelerin kabıdır... Kalpte ne varsa o damlar ve tekrar ait olduğu yere döner damlalar... Kimliğin kilididir kelimeler... Kibar kalpten kelamın kibarı damlar, kem kalpten de kem kelime... Boş değildir kelimeler, boş olanlar bile bir boşluğu ifade eder... Hiçbir kelime de boşlukta kalmaz, bir kalbe konuk olur... Keder kelimeleri kederliler kapar, kimsesizlerinkini kimsesizler tutar, sevinçliler sevinçlileri sevindirir... Yaslıları yaslandırır yaslı kelimeler... Hikmetin kabı, mananın kılıfıdır kelimeler... Mana denizi kabardığında kelime dalgasıyla vurur yürek sahillere... Sahile değişik şekiller verir... Bazen nazlı... Bazen hırçın vuran dalgalar... Engin denizlere yelken açmak da kelime teknelerine binmekle olur... Denizle sahil arasında gelgitleri oynar kelimeler... Kimse kaçamaz kader kelimelerden ve kader olan kelimelerinden... Kem bir kelime kendinin yazdığı yazgıdır ve tekrar sahibine yansır... Hased hasisliktir, sahibin...

Kabirde Sual

Kabirde Sual Berâ  Radiyallahü Anh  şöyle anlatıyor: Ensar’dan bir Müslümanın cenazesinde çıktık, hazırlanmış olan kabre geldik. Cenaze, Kabrin içerisine konulunca, Hz. Peygamber (s.a.v) oturdu. Biz de kendisinin etrafında toplandık. Sanki başlarımızda kuş varmış gibi hepimiz hareketsiz kalmıştık. Resûlullah (s.a.v), elindeki bir sopa ile yeri çiziyordu. Birden başını kaldırdı ve iki yahut üç defa: - Kabir azabından Allah'a sığının, diye söylendikten sonra: Mümin kabre konulduğunda, arkadaşları terk edip gittikleri zaman, onların ayak sesini işitir bir vaziyette, (Münker ve Nekir denilen) iki melek gelir, kendisini oturturlar ve: - Rabbin kimdir? Diye sorarlar. Mümin: - Rabbim Allah'tır, diye cevap verir. Melekler: - Dinin nedir? Diye sorarlar. Mümin: - Dinim İslâm, diye cevap verir. Melekler: - İçinizde Allah tarafından gönderilmiş olan o zât kimdir? Derler. Mümin: - O zât Allah'ın Resulüdür, der. Melekler: - Bunu nereden öğren...

Çoban ve Elma Ağacı

Çoban ve Elma Ağacı Yaşlı çoban sürüsünü otlatmak için yaylaya çıktığında tepeye yakın bir elma ağacının altında dinlenir ve eğer mevsimiyse, onunla konuşarak: "Hadi bakalım evladım, derdi. Bu ihtiyarın elmasını ver artık".    Ve bir elma düşerdi, en güzelinden, en olgunundan. Yaşlı adam sedef kakmalı çakısını çıkartarak onu dilimlere ayırır ve küçük bir tas yoğurtla birlikte ekmeğine katık ettikten sonra, babasından kalan Kur'an'ını okumaya koyulurdu.    Çoban, bu ağacı yirmi yıl kadar önce diktiğinde sık sık sular, bunun için de büyükçe bir güğüme doldurduğu abdest suyundan geriye kalanı kullanırdı.    Elma ağacının kökleri, belki de bu sularla kuvvet bulmuş ve kısa sürede serpilip meyve vermeye başlamıştı.    Çoban o zamanlar henüz genç sayıldığından şöyle bir uzandı mı, en güzel elmayı şıp diye koparırdı. Fakat aradan geçen bunca yıl içinde beli bükülüp boyu kısalmış, ağacınkiyse bir çınar gibi büyüyüp göklere yükselmişti...