Kayıtlar

Tek etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Anladım ki Bu Dünyada Tek Hak Din İslâm!

Resim
  Anladım ki Bu Dünyada Tek Hak Din İslâm! Moldavalı Natalia internette araştırıp bilgi edindiği İslam dininden etkilenerek 3 oğluyla birlikte Müslüman oldu. Kendi adını Deniz, oğullarının İsimlerini de; Ömer, Yusuf, Mustafa olarak değiştirdi. Dördü de Bursa’nın İznik ilçesinde Müftünün huzurunda Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldular. Natalia (Deniz): “Çok mutluyum, duyguluyum. İnternetten araştırdım; anladım ki bu dünyada tek hak din İslâm! Allah izin verirse bayramdan sonra çocuklarımın sünnetini de yaptıracağım. Kendimi yeniden doğmuş gibi hissediyorum!” dedi. Ya Rabbi bizleri İslâmiyet’i en iyi yaşayan, yeryüzünün her noktasına yaymak için cihad eden kullarından eyle!

Ebû Rigal Ve Akıbeti

Ebû Rigal Ve Akıbeti    Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm; Tebük seferinde Hicr'den geçerken, Semud kavminden, ancak, Harem'in korumuş olduğu bir tek adamın sağ kaldığını haber vermişti.             Eshab-ı kiram: "- Ey Allah'ın peygamberi Sallallahü Aleyhi Vesellem! Kimdi o adam?" diye sordular. Peygamberimiz: "- Ebû Rigal'dır!" buyurdular. Ebû Rigal, Sakıtların atasıydı. Salih Aleyhisselamın da, kölesi idi. Onu, Mekke tarafına, sadaka, zekât tahsildarı olarak göndermişti. Ebû Rigal; sütü çekilmiş yüz koyunu, ayrıca bir koçu ve bir de, akşamleyin annesi ölmüş bir oğlan çocuğu bulunan bir adamın yanına vardı. Ona: "- Beni, sana, Resûlullâh gönderdi!" dedi. Adam: "- Resûlullah'ın Elçisi, hoş geldi, safa geldi. İstediğini, al!" dedi. Ebû Rigal, koyunlardan, sütlü olanı, aldı. Adam: "- O, annesinin ölümünden sonra, sağ kalan şu çocuğundur. Onun yerine, on koyun al!" dedi. Ebû Rigal:

Ortada Müflis Kalan Bir Tek Sensin...

              Ortada Müflis Kalan Bir Tek Sensin...   Bir adam hadis dersi yapan şeyhe gelerek şöyle demiş: “- Batılılar Ay'a ulaştı siz hâlâ “Buharî” okuyorsunuz!” Şeyh: “- Mahl’ûk mahlûka ulaşmış, biz Hâlık Celle Celâlüh'e ulaşmak istiyoruz. Ortada müflis kalan bir tek sensin. Ne onlarla beraber Ay'a ulaştın; ne de bizimle Allah'ü Teâlâ’nın rızasını talep ettin!”

Bencillik Yapılan Tek İyiliği De Kötülüğe Dönüştürdü

  Bencillik Yapılan Tek İyiliği De Kötülüğe Dönüştürdü   Vakti zamanında, hayatını boş işlerler geçiren, insanlara devamlı kötülük eden bir adam yaşıyormuş...   Bu adam da her canlı gibi vakti olunca ölüp ahirete göç etmiş...   Dünyada herhangi bir iyilik yapmadığı sevap işlemediği için ahirette cehennemin kapısına gelen bu adamı bir melek karşıladı...   Melek, bu günahkâr adama; “- Hayatta iken tek bir gün birisine küçük bir iyilik yaptıysan bile bu kapıdan içeriye girmeyeceksin.” Dedi. Adam uzun uzun düşünmeye başladı...   Onca günah işlemişti ama en ufak bir iyilik yapmamıştı...   Sonra aklına bir anısı geldi...   Gözleri parladı ve hemen meleğe anlatmaya başladı; “-   Bir gün balta girmemiş bir ormanda dolaşıyordum...   Karşıma bir örümcek ağı çıktı ve ben örümceği ezmemek için yolumu değiştirdim...   Acaba bu bir iyilik sayılır mı ?” dedi...   Melek, adama gülümsedi ve elini şaklattı...   Hemen bu sesten sonra gökten bir örümcek ağı indi...   Adam bu ağa tutunu

“Tek Bildiğim şey bir şey bilmediğimdir!” – “Scio me nihil scire!”

  “Tek Bildiğim şey bir şey bilmediğimdir!” – “Scio me nihil scire!”   Sokratese ait olan bu söz Sokrates’in Savunması’nda karşımıza çıkmakta. Sokrates bu paradoksal söz ile ne demek istemişti?   Peki, bildiği nedir?   Sokrates, bilginin insanda doğuştan aklında var olduğunu ve onun dışarıya çıkarılması gerektiğini söylüyor. Dolayısıyla bildiği şey, bilgi aklımızda bir ruh tarafından verilmiş ve hep vardı. Hiçbir şey bilmeyişinin nedeni de. “Biz nesneler dünyasında bilgi edinmeyiz, nesneler sanılardır ve onlar hakkında hiçbir şey bilinemez!” diyor. Bilmeyişimizin nedenini “Nesnelerin bilgi veremeyeceğine ve bilginin akılda zaten var olduğuna dayandırıyor.” başka bir soruyla karşılarsak, bu bilgiyi var olan ve bir ruhun yüklediği bu akıldan nasıl çıkartacağız? Tabii ki doğurtma/ebelik (maieutike) yöntemiyle…   Sokrates ile ilgili ilk muhabbetimizde, size buraya kadarını anlatmış ve düşünmeniz için sizlere Bab Aziz filminden bir söz ile muhabbetimizi sonlandırmıştık. Yad

Nübüvvet Mührü’nü Öpen Tek Sahabe: Hz. Ukkaşe Radiyallahü Anh

Nübüvvet Mührü’nü Öpen Tek Sahabe: Hz. Ukkaşe Radiyallahü Anh Türbesi bugün Gaziantep-Nurdağı’nda bulunan Hz. Ukkaşe’nin asıl adı Ukkaşe b. Mihsan el-Esedi Radiyallahü Anh’dır. Hazreti Ukkaşe Radiyallahü Anh, kimi zaman Ökkaşe ve Ökkeşiye Hazretleri olarak da anılmaktadır. Hz. Ukkaşe Radiyallahü Anh ashabın ileri gelenlerindendir. Hicrete katılmış; Bedir, Uhud ve Hendek Savaşlarında bulunmuştur. Bedir Savaşı’nda kılıcının kırılması üzerine Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem ona bir hurma dalı vermiştir ve bu hurma dalını kılıç yerine kullanmıştır. Hz. Ukkaşe Radiyallahü Anh hayatı boyunca İslam Dinine hizmet etmiş ve yılmadan mücadelelerde bulunmuş bir sahabedir. Hz. Ukkaşe Radiyallahü Anh, Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in cennet ehlinden olması için dua ettiği ve yaşarken cennetle müjdelenen sahabelerden olma şerefine nail olmuştur. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem bir gün ; “– Ümmetimden yetmiş bin kişi tertemiz olarak cennet

Tek Ayakkabı

Resim
Tek Ayakkabı Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama küçük bir dükkân için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle... Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkândan dışarı fırlayıp: – Küçük! Diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika! Çocuk, ona dönerek: – Gerçekten çok güzeller! Diye tebessüm etti. Ama benim bir bacağım doğuştan eksik. – Bence önemli değil! Diye, atıldı adam. Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki! Kiminin eli eksik, kiminin de b

Tek bir ayetten etkilendi, Müslüman oldu

Resim
Tek bir ayetten etkilendi, Müslüman oldu Japonya’da bulunan Keio Üniversitesi Siyasal Sistemler Profesörü Dr. Atsushi Kamal, okuduğu bir ayetten etkilenerek Müslüman olmuş. Dr. Kamal, ''Bazı öğrencilerim de inşallah Müslüman olacak'' diyor. Elhamdülillah Japonya’da da Kur’ân’ın hidayetine şahit olduk. Şu an Fujisawa / Japonya’da bulunan Keio Üniversitesi Siyasal Sistemler Profesörü Dr. Atsushi Kamal Okuda ile birlikteyiz. Adım Atsushi Okuda. Keio Üniversitesi Shonan Fujisawa Kampüsü’nde öğretim görevlisiyim. (Spiker izleyiciye sesleniyor) Japon toplumunda önemli bir konuma gelene kadar kariyer merdivenlerini hızla tırmandı. Prof. Kamal Okuda’nın yönlendirmesiyle birlikte Müslüman bir nesil yetişmeye başladı. Güzel tavırları ve ilmî yetkinliğiyle pek çok kişi için rol model hükmünde olan Okuda’yı şimdi hep birlikte tanıyalım. Profesör Okuda’nın hayatı İslâm’dan önce nasıldı? Hayatın İslâm’dan önce nasıldı? Hayatını nasıl geçiriyordun? Hayattaki amacı

O Kadın 30 Yıldır Bizdedir Tek Gözlü Olduğunu Bilmiyorum

O Kadın 30 Yıldır Bizdedir Tek Gözlü Olduğunu Bilmiyorum Yine Şeyh Ebû Abdullah Hazretlerinin evlerinde tek gözlü bir kadın, 30 yıl hizmet ve ibadet etmiş, bir gün Hz. Şeyhin huzurunda, o kadının sözü geçer. Şöyle saliha, böyle zahide diye vasfederler. Hz. Şeyh; “Söylediğiniz kadın nerededir?” diye sorar. Onlar da: - Efendim, sizin evinizde olan tek gözlü kadından bahsediyoruz, derler. Bunun üzerine Hz. Şeyh yemin ederek: - 30 senedir o kadın bizdedir. Bir gözlü olduğuna vakıf değilim, buyurur. Demek ki, onda şevk ve muhabbet-i ilâhî o derece imiş ki, başka hiçbir eşyayı görmüyor. (Alıntı)

Huzura Ulaşmanın Tek Yolu

Huzura Ulaşmanın Tek Yolu Huzura ulaşmanın tek yolu vardır; o da huzura durmaktır. İşte her şey burada bitiyor. Bazı insanlar mutluluğa yoga ile ulaşmaya çalışırken bizim secdelerimiz var O yüce makama ulaşma hazzı ile bizleri mutluluğa ulaştıran. Huzuru bulmak için önce yaratana varmak gerekir ki yaratana varmanın tek yolu da secdedir. O secde ki yaratanına en yakın olduğun an. Tam teslimiyetin ifadesidir o an. O an ki rabbinin huzurunda acizliğini haykırmaktır. - “Rabbim! Ben yaratılanım sen ise yaratan. Ben fani olanım sen ise baki olan” demektir. Nasıl ki küçük bir çocuk suç işlediğinde korktuğunda annesine sığınır ondan yardım ister. Hatta annesinden dahi korksa annesine nazlanır ona cilve yapar ve sonunda annesinin gönlünü alır ve yine ona sığınır. Tıpkı böyle bir yavrunun annesine sığınması gibi kulun da rabbine sığınmasıdır sığınağıdır secde. Bir günah işlediğinde secde et ki rabbin bağışlasın. Hayır, işlediğinde de secde et ki rabbine şükret Rabb

Karşılıksız Sevgi Veren Tek Varlık... Analarımız…

Karşılıksız Sevgi Veren Tek Varlık... Analarımız… Doğum odasında bir küçük el saçlarına tutununca değişti her şey… Ve o el, o saçtan hiç eksik olmasın istedin. Kim bilir kaç geceyi karyola başuçlarında derin iç çekişler dinleyip hüzünlenerek uykusuz geçirdin, kaç emzirme seansında bitkin uyuyakaldın. O gün bugündür hayatı, bir toprakla çiçeği kadar ortak üretiyor, tüketiyoruz. Nasıl da zalim bir çark bu değil mi? Doğuyor, doğuruyor ve günün birinde yuvadan uçacağını bile bile koca bir ömrü karşılıksız veriyorsun... ... Ve hayat birden ıssız bir adaya dönüşüveriyor. Sonrası kâh bir kapı zili beklentisi, kâh bir mektup, kâh bir telefon sesi... Gizliden gizliye özlenen bir torun müjdesi... Fotoğraflar sarardıkça solan bir yaşam ve uzaklaştıkça yakınlaştığımız bir mazinin geri dönmez anıları... Yazılarla konuştuk öyle zamanlarda... Bakışlarla anlaştık. Ağlaştık birbirimizden gizleyerek acılarımızı... Bir mimikle özleştik, bir gülüşle kavuştuk. Ben büyürken seni de büyüttüm.