Kayıtlar

Haziran, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Microsoft Ve İşsiz Temizlikçi

Microsoft Ve İşsiz Temizlikçi İşsizin biri, temizlik isleri için Microsoft'a başvurur. İnsan Kaynakları, bir ön görüşmenin ardından test (yeri temizlemek) yaparlar ve "işe alındın, e-mail adresini ver, sana başvuru formunu göndereyim, aynı zamanda, işe başlamak için geleceğin günü bildiririm" der. Adam çaresiz, bilgisayarının ve dolayısıyla e-mail adresinin olmadığını söyler. İnsan kaynaklarından, onun adına üzüldüklerini, fakat e-maili yoksa kendisinin de var olmadığını ve kendisi de olmadığı için işe alınamayacağını söylerler. Adam umutsuzca, ne yapacağını bilmeden, cebinde sadece 10 $ ile çıkar. Ve bir markete girerek 10 kiloluk bir kasa domates alır. Kapı kapı dolaşarak, 2 saat içeresinde sermayesini ikiye katlar. İşlemi birkaç kez daha tekrar eder ve akşam eve döndüğünde 60 $'i vardır. Ve bu şekilde yaşayabileceğini anlar, her sabah erkenden evinden çıkar ve aksam geç saatlere kadar çalışır ve her gün parasını üçe, dörde katlar. Az bir zaman

Padişah Ve İhtiyar

Padişah Ve İhtiyar Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdili kıyafet gezmeye karar vermiş. Yanına baş vezirini alıp yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler. Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş. Padişah, ihtiyarı selamlamış. “Selamünaleyküm ey piri fani..." “Aleykümselam ey Serdarı Cihan...” Padişah sormuş. “Altılarda ne yaptın ?" “Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor...” Padişah gene sormuş. “Geceleri kalkmadın mı ?" “Kalktık. Lakin ellere yaradı.” Padişah gülmüş. “Bir kaz göndersem yolar mısın ?" “Hem de ciyaklamadan..." Padişahla baş vezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar. Padişah baş vezire dönmüş. “Ne konuştuğumuzu anladın mı ?" “Hayır, padişahım...” Padişah sinirlenmiş. “Bu akşama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım.” Korkuya kapılan baş vezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş. Bakmış adam hala orada çalışıyor... “Ne kon

Kadir Gecesinde Nasıl İbadet Edilmelidir?

Kadir Gecesinde Nasıl İbadet Edilmelidir? Kadir gecesini, namaz kılarak, Kur’an-ı Kerim okuyarak, tevbe, istiğfar ederek ve dua yaparak değerlendirmeli… Üzerinde namaz borcu olanların nafile namazı kılmadan önce hiç değilse beş vakit kaza namazı kılmaları daha faziletlidir. Kazası yoksa nafile kılar. Süfyan-i Sevrî: "Kadir gecesi dua ve istiğfar etmek namazdan sevimlidir. Kur’an-ı Kerim okuyup sonra dua etmek daha güzeldir." (Tecrid-i Sarih Tercümesi, VI, 313) demiştir. Aişe Radiyallahü Anha demiştir ki; Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem'e: "- Ey Allah'ın Rasûlü! Kadir gecesine rastlarsam nasıl dua edeyim?" diye sordum. Rasûlüllah Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem: "- Allahümme inneke afüvvün tühibbü'l-afve fa'fu annî: Allah'ım sen çok affedicisin, affı seversin, beni affet." diye dua et, buyurdu (Tecrîd-i Sarih Tercemesi, VI, 314). Kur’an-ı Kerim'de mübarek gecelerden şu şekilde bahsedilmektedir: "Ap

“Baba yetiş! Kötüler geldi! Diye Haykırdım..."

  “Baba… Kötüler geldi! Diye Haykırdım..." “Baba… Kötüler geldi!” diye haykırdım… “Oğlum korkma kötüler hep kaybeder…” “Baba yine masumları öldürüyorlar…” Babam kızdı; “Korkmasana, kötüler hep kaybeder…”    “Baba yine geldiler, ellerinde korkunç bombalar…” “Rastgele herkese ateş açıyor” “Bebeleri, nineleri, öldürüyorlar…” “İnan ki baba bize de sıra gelecek…” Babam yine de çok kızdı… “Biraz da el düşünsün!” “Sadece sen misin, memleketi kurtaracak?” “Baba! Neredeyse, masum kalmadı!” “Bir de… İyi dediklerimiz var ya… Hepsi seyirci…” “Baba biz de bir şeyler yapsak olmaz mı?” “Onlara tuzak kurup; yollarına engeller koysak…” “Masumları örgütlesek, birisinin kolunu kırsak…” “Susss! Seni de öldürürler, kötüler hep kaybeder… “Boş ver oğlum boş ver! Bize dokunmuyor bize ne!” “Hem sade biz miyiz bunları, düşünen? “Baba; yerli-yabancı, dünyanın hepsi seyirci…” “Sadece kınar görünüp; hiçbir şey yapmıyorlar…” “Dedim ya sen üzülme! Bir gün

Ölüm Hakkındaki İlginç Gerçekler

Ölüm Hakkındaki İlginç Gerçekler Amerikan Discover dergisi ölüm ile ilginç bilgiler yayınladı. İşte ölüm hakkında merak edilenler: İlk ölüleri toprağa gömme işlemi, İspanya'nın Atapuerca bölgesinde 350 bin yıl öncesine kadar dayanıyor. Bütün ölümlerin temelinde oksijen eksikliği yatar. Ölümün ilk üç gününde enzimler yemeğe başladığınız gibi sindirilmeye devam ediyor. Parçalanan hücreler bağırsaklarda yaşayan bakterilerin yemeği oluyor. ABD'de gömülen cesetler, toprağa her yıl ortalama 3 milyon litre sıvı bırakıyor. Bir İsveç şirketi, cesetleri çeşitli kimyasal maddelerle donduruyor. Ceset, bir tüpün içinde 6 ila 12 ay arasında ayrışıyor ve tamamen yok oluyor. Böylece çevreye zarar verilmediğini iddia eden şirket, buna 'ekolojik defin' diyor. Hindistan’daki Zerdüştler, cesetleri akbabaların yemesi için açık alana atıyor. İngiliz Kraliçesi Victoria'nın kocası Prens Albert, bornozu ve elinin alçısıyla gömülmek için ısrar etmişti.

İnsanlık Dersi (Gerçek Hikâye)

İnsanlık Dersi (Gerçek Hikâye) Ünlü İtalyan sinema sanatçısı Vittorio de Sica bir TV röportajında anlatıyor: İtalya' da Napoli'nin kenar mahallelerinden birinde, bir Cafe-Bar da, espressolarimizi içiyoruz. İçeri giren müşterilerden biri, barmene "due caffee, uno sospeso" (iki kahve, biri askıda) diyor, iki kahve parası veriyor, bir kahve içip gidiyor, barmen de tezgâhın üzerinde asılı duran çiviye bir küçük kâğıt asıyor. Biraz sonra iki kişi içeri giriyor: "due caffee e un sospeso" (iki kahve ve bir askıda) diyorlar, üç kahve parası verip, iki kahve içip gidiyorlar, barmen gene bir küçük kâğıt daha asıyor tezgâhın üstündeki çiviye... Bunun gün boyu böyle sürdüğü anlaşılıyor. Derken üstü başı biraz eski, püskü, belli ki fakir biri bardan içeri girdi, barmene "un caffee sospeso" (askıdan bir kahve) dedi ve barmenin hazırladığı kahveyi içip, para ödemeden çıkıp gitti. Barmen de tezgâhın üzerine asmış olduğu kâğıtlardan bir tanesini aş

Sevginin Işığı

Sevginin Işığı Otobüs yolcuları elinde beyaz bir baston taşıyan genç ve güzel kadının otobüse binişini içten gelen bir sempati ile izlediler... Basamakları geçti. Boş olduğu söylenen koltuğu el yordamı ile buldu. Oturdu... Çantasını kucağına aldı. Bastonu koltuğa yasladı. 34 yaşındaki Susan, bir yıldır görmüyordu. Bir yanlış teşhis sonucu görmez olmuş, birden karanlık bir dünyanın içine düşmüştü. Öfke... Kızgınlık... Kendine acıma... Hayatta tek dayanağı artık kocası Mark'tı... Mark hava kuvvetlerinde subaydı. Susan'ı bütün kalbi ile seviyordu. Susan gözlerini kaybedince, Mark karısının içine düştüğü umutsuzluğu hemen fark etmişti. Ona yeniden güç kazanması, kaybettiği kendine güvene yeniden sahip olması için yardım etmeliydi. Susan gene kendi kendine yeterli olduğuna inanmalı, kimseye bağımlı olmadan yaşayabilmeliydi. Sonunda Susan'ı işine dönmeye ikna etti. Peki ama evden işe nasıl gidecekti?... Genelde otobüsle giderdi. Ama şimdi koca kenti b

Her Kötülük Bir İz Bırakır

Her Kötülük Bir İz Bırakır Kötü karakterli bir genç varmış. Bir gün babası ona çivilerle dolu bir torba vermiş. "Arkadaşların ile tartışıp kavga ettiğin zaman her sefer bu tahta perdeye bir çivi çak!" demiş. Genç, birinci gün tahta perdeye 37 çivi çakmış. Sonraki haftalarda kendi kendine kontrol etmeye çalışmış ve geçen her günde daha az çivi çakmış. Nihayet bir gün gelmiş ki hiç çivi çakmamış. Babasına gidip söylemiş. Babası onu yeniden tahta perdenin önüne götürmüş. Gence "bugünden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahta perdelerden bir çivi sök!" demiş. Günler geçmiş. Bir gün gelmiş ki her çivi çıkarılmış. Babası ona "Aferin iyi davrandın ama bu tahta perdeye dikkatli bak. Artık çok delik var. Artık geçmişteki gibi güzel olmayacak!" demiş. Arkadaşlarla tartışıp kavga edildiği zaman kötü kelimeler söylenilir. Her kötü kelime bir yara bir delik bırakır. Arkadaşına bin defa kendisini affettiğini söyleyebilirsin ama bu delik aynen

Allah’ü Teâlâ’yı Niçin Göremiyoruz

Allah’ü Teâlâ’yı Niçin Göremiyoruz Önce şunu belirtelim. İman gaybadır. Görünene zaten herkes inanır. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de Bakara Suresi 255. Ayeti kerimede: “Onlar onun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar.” Buyrulmaktadır. 1. Bu dünyadaki yaratılış kapasitemiz, Allah’ü Teâlâ’yı görebilecek bir güçte değil... Allah’ü Teâlâ’nın nuruna hiçbir göz dayanamaz. Yaratılanın gözleri ve her şeyi sınırlı, yaratıcı Allah’ü Teâlâ ise her alanda sınırsızdır. Eğer Rabbimiz görünseydi vücudumuz müsait olmadığından anında erir giderdik. Örnek vermek gerekirse yüksek gerilimdeki cereyanı normal elektrik kablosuna versek kablo anında yanar, gider. 2. Allah’ü Teâlâ’nın benzer ve zıddının olmaması Allah’ü Teâlâ’yı gözümüzle görmememizin nedeni, kudret ve ilmiyle her şeyi kapsamasından ve zıddının yokluğundandır. Bir şey zıddı ile kaimdir. Mesela, soğuk olmazsa, sıcak; gece olmazsa, gündüz anlaşılmaz. “Allah’a benzer hiçbir şey yoktur.” (42-Şura 11)

Tencere Yuvarlanmış Kapağını Bulmuş

Tencere Yuvarlanmış Kapağını Bulmuş Bir zamanlar Bağdad’da çok zeki ve bilgili, Şenn adında bir adam yaşamaktaydı. Bu adam bir gün kendisi gibi bilgin ve akıllı bir kız bulup evlenmek için atına atlayıp yola çıktı. Yolda bir adama rastladı. Adam köyüne gidiyordu. Şenn de adama katılıp birlikte yolculuk etmeye başladılar. Şenn adama sordu: - Ben mi seni yükleneyim, yoksa sen mi beni yüklenirsin? “Bu nasıl söz?” Adam: - Bu nasıl söz? İkimiz de atlıyken birbirimizi nasıl yükleniriz? Diye cevap verdi. Biraz ilerleyip köye yaklaştıklarında, Şenn biçilmiş ekinleri görünce tekrar sordu: - Bu ekinler yenmiş mi yenmemiş mi? - Be cahil adam! Ekini saplarıyla görüyorsun da yenip yenmediğini mi soruyorsun? Köye varınca bir cenazeye rastladılar. Şenn yine sordu: - Bu tabutun içindeki ölü mü, yoksa diri mi? Adam: - Yahu, senin gibi ahmak ve cahil bir adam görmedim! Diye çıkıştı. “O adam ahmak değil” Adamcağız, bu sorularına bir anlam veremediği yol arkadaşını o gün evinde misafir

Uçan Ayakkabılar

Uçan Ayakkabılar DELİKANLI, çalıştığı ayakkabı atölyesinde bölüm şefi olmuş ve aylığına yüklü bir zam yapıldığı için, evlilik hazırlıklarında bulunmak üzere yeni bir apartman dairesine taşınmıştı. İki aydır burada oturmasına ve bazı günler defalarca içeri girip çıkmasına rağmen, apartmandaki komşulardan hiçbiri onunla ilgilenmemişti. Ama dış kapıya bitişik olan zemin kat penceresinde gördüğü beş-altı yaşlarındaki çocuk, onlardan çok farklıydı. Delikanlı, evden her çıkışında onu aynı pencerede bulur ve gülümseyen gözlerle el sallayan çocuğa, avuç dolusu öpücükler gönderirdi. İlkbahar geldiğinde, delikanlı o güne kadar hep buğulu bir cam arkasından görebildiği küçük arkadaşıyla sohbet etme imkânı buldu. Artık havalar ısındığı için pencereler açılmış ve evler çiçek kokusuyla dolmuştu. Anlattığına göre, küçük çocuk annesiyle birlikte yaşıyordu. Babasının ise Almanya’da çalıştığı ve bir gün mutlaka döneceği söyleniyordu. Delikanlı, yaklaşan bayram için çocuğa bir hediye vermek istediği

Bir Zamanlar Böyle İdik 2

Bir Zamanlar Böyle İdik 2 (Bir seyyahın hatıratından) Bu gün kendi eşyamla, yol arkadaşım olan eski bir Macar Zabitinin (subayının) eşyasını taşımak için bir köylünün arabasını kiraladım. Buralarda yatağın hayali bile mevcut olmadığı için, gece üstüne uzanmak için biraz kuru ot satın almak isteyince, son derece nazik bir Türk bana refakat teklifinde bulundu. Arabasını kiraladığım köylü de öküzlerini koşumdan çıkarıp bizi bütün eşyamızla beraber sokağın ortasında bıraktı. Sandıklar, portmantolar, denkler, paltolar, kürkler, atkılar hep açıktaydı. Ben onun uzaklaştığını görünce dedim ki; - “Burada birisi kalmalı…” Yanımdaki Türk hayretle sordu: - “Niçin?” - “Eşyalarımızı beklemek için.” - “A! Ne lüzumu var. Eşyalarınız bir hafta burada kalsa bile dokunan olmaz.” Ben bu sözü kabul ettim ve döndüğümde her şeyi yerli yerinde buldum. Şu noktayı da unutmamalı ki, o sırada İslam askerleri bile mütemadiyen gelip geçmekteydi. Bu vak’a bütün Londra kiliselerinin kürsülerind

Asla ve Asla Kalp Kırmayalım!

                                                                   Asla ve Asla Kalp Kırmayalım! En çok sevdiğim arkadaşım İlhami’yle şakalaşmayı çok severdim. İkimiz de aynı köylüydük, aynı yatılı öğretmen okulunda okuyorduk. Hatta sıramız bile aynıydı. Onun dersleri her zaman benden iyiydi. Yazılılarda bana çok yardım ederdi. O zamanlar sınavlar test tekniği ile değil klasik yazılı ile yapılırdı. Çok zaman sınavlar; A’lı, B’li olurdu. Sıranın sağındakiler A solundakiler B iken bazen de tersi olurdu. A ve B gruplarının soruları ayrıydı. Bilemediğim soruyu hemen kurşun kalemle kâğıdıma hafifçe yazardım. İlhami de hemen cevabını hafif şekilde kendi kâğıdına yazardı. Sorular farklı olduğundan öğretmen de birbirine bakanlara ses çıkarmazdı. İlhami sayesinde; hakkım olmadığı halde tüm sınavlardan en yüksek notları alırdım. Ama arkadaşlık yaparken en ufak şeylerde onu kırar ona küserdim. Çünkü onun notları her zaman benden daha iyiydi. Bir de benim babam zengin, onun babası fakirdi.