Kayıtlar

profesör etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Profesör ve Öğrenci

Profesör ve Öğrenci   Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci tüm yerler dolu olduğundan gidip üniversite profesörünün oturduğu masaya oturmuş. Profesör kaşlarını çatarak: “- Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz!” Öğrenci: “- O zaman ben uçuyorum...” Profesör cevaba çok sinirlenmiş, sınavda öğrenciye takmış ve sınavını başarısız geçmesi için elinden geleni yapmış. Yalnız sınavda öğrenci tüm soruları mükemmel bir şekilde cevaplamış. Profesör öğrenciye: “- Sana son bir soru soracağım!”, demiş. “- Yolda yürürken iki torba bulduğunu hayal et, birinde akıl var, diğerinde ise para var. Hangi çuvalı alırsın?” Öğrenci: “- Para olan çuvalı seçerdim...” Profesör: “- Ben akıl olan çuvalı seçerdim...” Öğrenci: “- Normal! Kimde ne eksikse onu seçer...” Profesör çok sinirlenmiş, öğrencinin not defterini alıp içine "öküz" yazmış. Öğrenci nota bakmadan odadan çıkmış. Bir dakika sonra öğrenci kapıyı aralamış: “- Sayın profesör, imzanızı atmışsınız, f

Hayat İşte Bu...

Hayat İşte Bu... Üniversite mezunu sınıf arkadaşları yıllar sonra buluşurlar ve profesörlerini ziyarete giderler. Profesörün evinde koyu bir sohbet başlar. Kimi işinden memnun değildir, kimi kocasından. Kimi kaç yıldır o arabayı istemektedir.  Bir diğerinin kayınpederi hastadır, "yoruluyorum.", " mutsuzum.", "İşimi değiştirmek istiyorum.", "Ev yetmiyor, bu araba eskidi.",  "Teknem olsa.", "Bu şehri sevmiyorum", "Çocuklar okula başlayacak, o kolej mi, bu kolej mi?" Profesör bu yakınmaları gülümseyerek izler. Sonra seslenir. -"Ben bir kahve koyayım size." Mutfağa gider, koca bir termosa mis gibi bir kahve hazırlar, tepsi alır, içine birbirinden farklı fincanlar dizer. Birinin kulpu kırık, biri çok özel ince porselen, biri daha büyük, biri daha derin, birisi şirket markalı, birisi altınlı. Salona gelir, fincanları ve termosu bırakır. -"Hadi. Fincanlarınızı alın, kahvenizi koyun."

Kader Kıssası

Kader Kıssası           Bir talebeye yolculuğu sırasında kaderin sırrının bilinmezliğini gösteren ibretlik hadise…           Bir talebe köyden şehre ilim öğrenmek için yaya gidip gelmektedir. Yolculuğu sırasında bir ağacın altında abdest alıp namazını kılar ve dua Eder. Sonra ağaca yaslanır ve:           “Ey Rabbim, ben hep senin için namaz kılıyorum, sana dua ediyorum; ama kader sırrını bir türlü anlayamıyorum. O kadar ilim öğrenmeme rağmen kaderi idrak edemiyorum!” diye düşünmeye başlar.           Yarı uyanık bir hâlde kendini karıncaların okulunda bulur. Karıncaların köyünü su basmıştır. Bir kısmı boğulup gitmiş, sadece yüksek kayaların üzerlerine sığınabilenler hayatta kalmıştır. Sağ kalanların içinden toplanan karınca profesörler bu hiç beklemedikleri suyun kaynağını araştırmaktadırlar. Aralarında şu konuşmalar geçer:           - Bu bir seldir, dağlardan gelmiştir!           - Hayır! Sular ılıktı, yer altından fışkırmıştır!           - Hayır hayır! Bu ol

Vallahi Efendim Ben Anlamam!

Vallahi Efendim Ben Anlamam! Bir profesör konferans vermek için bir şehre gitmiş. Belirlenen saatte salona girmiş fakat ne görsün? Salonda yalnızca bir kişi oturmakta... Profesör bir an gururuna yediremeyip gitmeye yeltenmiş... Ancak bunun kendisini dinlemeye gelen kişiye saygısızlık olacağını düşünüp vazgeçmiş. Gidip kürsüdeki yerini almış fakat önce bir sorayım diye düşünmüş; "Acaba bu kişi tek başına beni dinlemek ister mi?". Profesör adama sormuş: - Beyefendi gördüğünüz gibi salon boş. Ama siz bana ve fikirlerime değer verip buraya kadar zahmet etmişsiniz. Siz anlatmamı isterseniz ben konferansı yalnızca sizin için de sunarım. Ne dersiniz? Adam cevap vermiş: - Vallahi efendim ben anlamam! Ben seyisim. Ahıra bir at gelse de yem veririm, yüz at gelse de yem veririm! Profesör mesajı almış. Hatta biraz da aşka gelip kürsüye çıkmış. Anlattıkça anlatmış... Anlattıkça anlatmış... Normalde iki saatlik konuşma hazırlamışken bu hızla üç saat anlatmış... Dört saat anl