Kayıtlar

Ocak 19, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ana Hakkı Ödenemez

Ana Hakkı Ödenemez Devri Nebevî'de bir sabah, bir sahabi Resulü Ekrem Efendimizin huzuruna varıp: — Ya Resûlallah! Annem ihtiyarladı... Ben onun ekmeğini kendi elimle hazırlayıp yediriyorum. Abdestini kendim aldırıyor, namaz kılması için seccadesinin üzerine sırtımda götürüyorum. Hatta her istediği yere sırtımda götürüyorum, hiçbir yere yürümeye takati kalmadı. Acaba evlâtlık hakkını yerine getirebildim mi? Diye sordu. Sevgili Peygamberimiz, ona: . — Sen analık hakkının yüzde birini bile ödemiş değilsin, buyurdu. Sahabi hayret etmişti...”Niçin ey Allah'ın Resulü!” Diye sormaktan kendini alamadı... Serveri Kâinat Efendimiz, şöyle anlattılar: — Annen seni karnında taşıdıktan sonra, bir de sen büyüsün Diye elinden gelen hizmeti eksiksiz yapıyordu. Nitekim, senin altını temizleyerek, sırtını yıkayarak, her türlü meşakkata katlanarak seni büyüttü. Yani sen büyüsün Diye sana bakıyordu. Sense annenin ölmesini bekleyerek ona hizmet ediyorsun... Böylece hakkını

Hz. Fatma'da Zuhur Eden Hal

Hz. Fatma'da Zuhur Eden Hal Nübüvvetin sekizinci yılı idi. Sallallahu Teâlâ aleyhi ve sellem Efendimiz, sırtını dayamış oturmakta idi. Arap kadınlarından süslü elbiseler giyinmiş bir kadın ve kız topluluğu yanlarına gelerek:  — Ya Muhammed! Her ne kadar kabilelerimiz ayrı ise de aynı şehirde oturuyoruz, aynı yerdeyiz... Bugün bir toplantı tertip ettik... Arap kadın ve kızları bir araya gelecekler. Sizden ricamız, Kızınız Fâtıma'ya müsaade ediniz de, toplantımızı şereflendirsin. Böylece kopmak üzere olan ülfet bağlarımız da yenilenmiş olur, dediler. Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz Arap kadınlarının bu isteklerini reddetmeyi uygun bulmadı: — Siz gidin, ben Fâtıma'yı gönderirim, buyurdu. Bir müddet sonra, Hazreti Fâtıma validemiz gelmişti. Hazreti Peygamberimiz: — Ya Kızım Fâtıma! Cefa gördükçe vefalı davranmamız, yabancılık gördükçe aşinalık etmemiz, kötülük görünce iyilik etmemiz için bize emir vardır. Ey gözümün nuru! Arap k

Peygamberimizin Mektubunu Yırtan Iran Hükümdarı

Peygamberimizin Mektubunu Yırtan Iran Hükümdarı İran kumandanlarından Finiz Deylemî ve Şehr bin Bâzan, İran hükümdarı tarafından Yemeni istilâ eden Habeşlileri, oradan çıkarmak için vazifelendirilmişlerdi. Muzaffer olduktan sonra orada VAli Radiyallahü Anh olarak kalmışlar ve asil bir soy olarak Asrî Saadete kadar orada yaşamışlardı. Hazreti Peygamberimiz, civar devletlere mektup yazarak İslâmiyete davet ediyordu. Aynı mektuptan bir tane de İran Hükümdarına yazmıştı. İran hükümdarı Kisra, gelen mektubu yırttı ve Yemen VAli Radiyallahü Anhsi Bâzan'a; Hazreti Muhammedi yakalayıp, huzuruna getirmesi için emir verdi. Bâzan, Peygamberimize adamlar gönderip, hükümdarın; kendisini huzuruna çağırdığını bildirdi. Peygamberimiz gelenlere: — Bâzan'a selâm söyleyin, îmana gelsin, hükümdar öldü... Pek yakında, İran ve havalisi de müslüman olacak! Siz de îslâmiyeti kabul edin, dedi ve elçileri geri gönderdi. Birkaç gün sonra da Bâzan'a, îran hükümdarının öldüğü ve y

Abide Bir Kadınla Hibal'in Konuşması

Abide Bir Kadınla Hibal'in Konuşması Büyüklerden Hayyan b. Hibal'in bulunduğu meclise; arif-i billah hatunlardan bir kimse gelerek: — Benim soracağım suallere içinizde cevap verecek kimse var mı? Diye sordu. Oradakiler, Hibal'i göstererek: — İstediğinizi bu zata sorabilirsiniz, dediler. Kadın: — Size göre cömert lik nedir? Diye sordu. Hibal: — Bol bol ihsan etmektir, Diye cevap verdi. Hanım bu sefer: — Bu anlattıklarınız dünya ile ilgili cömert liktir. Ben sana dindeki sahadan soruyorum, onu bana söyle? dedi. Hibal: — Gönül arzusu ile Allah'a Celle Celâlüh ibadet etmektir, Diye cevap verdi. Kadın: — Bu ibâdetinizde Allah'tan karşılık bekler, birşey ister misiniz? Diye sorunca, Hibal: — Tabii bekleriz, ... Allahü Teâlâ bize en azından bire on sevap vaadediyor. Niçin beklemeyelim, Diye cevap verdi. Kadın: — Ne acaip şey! Hem bire on bekliyor, hem de kendinizi ibadette cömert lerden sayıyorsunuz, Diy

Cüneyd-İ Bağdadî Hazretleri Ve Gıybet

Cüneyd-İ Bağdadî Hazretleri Ve Gıybet Cüneyd-i Bağdadî Hazretleri, bir gün bir camide iken, bir genç gelip: — Allah rızası için bana yardım edin. Ben yardıma muhtaç bir kimseyim, der. Cüneyd-i Bağdadî hazretleri bakar ki genç sapa - sağlam bir insan, bu genç bu haliyle dilencilik yapmaya utanmaz mı ? Niye çalışıp kazanmaz da dilencilikle kendini küçük duruma düşürür,, Diye düşünür. O gece Cüneyd-i Bağdadî hazretleri bir rüya görür... Rüyasında; camide gördüğü gencin vücûdu bir kebap yapılıp bir tepsiye konmuş, önüne getirilir. Cüneyd-i Bağdadî hazretlerine: — Bunu yiyeceksin, derler. Hazret, “o insan etidir, yenir mi?” Diye karşılık verdiğinde: — Ya dün camide nasıl yiyordun... Yine öyle yiyeceksin! ., derler. Daha sonrasını Cüneyd-i Bağdadî hazretleri şöyle anlatıyor: — Meğer gıybet etmişim! Hemen korku ile uyandım. Abdest alıp iki rek'at namaz kıldım... Tevbe istiğfar ettim... Sabah olunca, hakkkında konuştuğum genci aramak için dışarı çıktım... Arad

İlk Yıllarda İslâmiyet

İlk Yıllarda İslâmiyet Hazreti Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz ve Ebu Bekir Sıddık Radiyallahü Anh hazretleri, bir gün, Mekke sokaklarından giderken; müşrikler mahallesinde kafirlerin saldırısına uğradılar. Mütecavizlerden bilhassa, Utbe bin Rabia, Hazreti Ebu Bekr'e, öyle bir tokat attı ki, yüzü tanınmayacak hale geldi. Bu hale şahit olan Beni Temim kabilesinden bir grup; Hazreti Ebu Bekir'i, evine götürdüler. Hazreti Ebu Bekir bayılmıştı... Biraz sonra kendine gelir gibi olunca ilk sözü: — Muhammed nasıl acaba? Diye sormak oldu. Orada bulunanlardan bazıları Ebu Bekir Radiyallahü Anh’ın bu halini ayıplamak istediler... Onlara göre, onun yüzünün gözünün şişmesine Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem sebeb olmuştu. Fakat Hazreti Ebu Bekir, arzusunda ısrar ediyordu. Biraz sonra annesi Ümmü Hayr, bir miktar yiyecek getirdi, Oğluna şunları ye! Bir miktar kendine gelirsin... Ondan sonra Muhammed'in durumunu öğreniriz” dedi. Hazreti Ebu Bekir ısrar