Kayıtlar

Hakim etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Mahkeme

Mahkeme Mahkemede hâkim, Necip Fazıl Rahmetullahi Aleyh’e: “– Bak, der. Seni bundan böyle bir daha huzurumda görmeyeceğim, öyle değil mi?” Necip Fazıl Rahmetullahi Aleyh sorar: “– Hâkim Bey, yoksa istifa mı ediyorsunuz!”

İmâm-I A'zam Rahmetullahi Aleyh

İmâm-I A'zam Rahmetullahi Aleyh Kendisi Tabiî'ndendir. Adları aşağıda sayılan 4 sahabe hayatına kavuştu. 1-Enes b. Malik, 2- Abdullah b. ebû Evfa, 3- Sehl b. Saad, 4- Eb'ül-Tufeyl. (Rahmetullahi Aleyhim Ecmaîn) En son ölen Eb'ûl Tufeyl Rahmetullahi Aleyh oldu. Kadılık makamını iyi bulmazdı. Bu yüzden hapsettiler ve sopa attılar. Hatta başına dâhi vurdular. O zaman hilâfet Mervân'da idi. Bütün işkencelere rağmen kabul etmedi. Kabul etmeyeceğini kesin olarak anlayınca; serbest bıraktılar. Serbest bırakılınca hâlini sordular. Şöyle anlattı: "Sopadan çok; annemin üzüntüsü bana ağır geldi." İmâm-ı Ahmed Rahmetullahi Aleyh, onun bu hapsini ve dövülmesini her hatırladıkça ağlar ve içten sızlanırdı. Mervân'dan başka Ebû Cafer de kadılık için İmâm-ı A'zam Rahmetullahi Aleyh'i zorladı. Küfe'den Bağdat'a getirtti, yine kadılığı kabul etmedi ve: Ben kadı olamam, dedi. Bunun üzerine Cafer onu hapsetti. Bundan sonra ha

Hakim-ül Harameyn Değil, Hadimül Harameyn

Hakim-ül Harameyn Değil, Hadimül Harameyn Yavuz Sultan Selim, Mısır'ı fethetmiş ve hilâfet 1516 yılında Abbasilerden Osmanlılara geçmişti. Bir cuma günü Ümeyye Camünde cuma namazı kılınacaktı. Yavuz Sultan Selim de, camide idi. Şam valisi hükümdarın namaz kılacağı yere yeşil atlastan bir seccade sererek namaz kılınacak yeri ayırmıştı. Yavuz, namaz kılacağı yerde diğer cemaattan ayrı olarak serilmiş bu seccadeleri görünce hiddetlenerek: — Burası ibadet yeridir, padişah sarayı değildir, dedi ve atlas seccadelerin kaldırılmasını emretti. Kendisi de, cemaatla beraber camide namaz kılmaya başladı. Sıra Cuma hutbesine gelmişti ki, imam çıkarak hutbeyi okumaya başladı. Hutbenin mukaddimesinde halifelerin ismi zikredilirken imam efendi Yavuz Sultan Selim'i kastederek: — Hakimül harameyniş şerifeyn (Mekke ve Medine'nin hükümdarı) dedi. İmam efendinin bu sözlerini duyan Koca Yavuz hemen oturduğu yerden ayağa kalkarak: — İmam efendi! Okuduğunuz hutbedeki

İmam-I Âzam Ve Kadılık

İmam-I Âzam Ve Kadılık Zamanında İmam-ı Azam ile herhangi bir konuda tartışmaya girip de galip çıkan görülmemiştir. Hem derya gibi ilmi, hem de herkese nasip olmayan zeka ve mantığı sayesinde hepsinden kendisi galip çıkıyordu. Abbasi Halifesi Me'mun İmam-ı Azam'ı Kufe'ye kadı yapmak istiyordu. İmamı çağırdı ve bu niyetini açıkladı. İmam-ı Azam yönetimin yanlışlıklarına alet olmamak için bu teklifi kabul etmedi. - Ben kadılık yapamam, dedi. Halife de herkes de kabul ederdi ki ondan iyi kadılık yapacak bulunamazdı. Bu nedenle Halife sert çıktı: - Yalan söylüyorsun, sen kadılık yaparsın! İmam-ı Azam akan suları durduracak şu cevabı verdi: - Eğer ben yalan söylüyorsam, yalan söylediğim için kadılık yapamam, çünkü yalancıdan kadı olmaz. Eğer "yapamam" dediğim zaman doğru söylüyorsam, sözümün gereği olarak kadılık yapamam. O halde her iki halde de kadılık yapamam...

Osmanlı’da Ok Atışı

Osmanlı’da Ok Atışı Ok atılacağı zaman, büyüklerden birkaç kişi iki fırka olur, karşı karşıya dururmuş. Birinci ok atılınca, birinci fırka;     •    Ok elinden bir! İkinci fırkada;     •    Eresin kemale, olasın pir! Diye yüksek sesle bağırırlarmış. İkinci ok atılınca birinci fırka:     •    Ok elinden iki! İkinci fırka da:     •    Sana lazım olsun peyki! Dermiş. Oklar böyle atıldıkça karşılıklı sözler devam edermiş.     •    Ok elinden üçe!     •    Görmesin pazıların güç!     •    Ok elinden dört!     •    Düşmanının başına dert!     •    Ok elinden beş!     •    Olasın pirelere eş! On ikinci ok atılınca:     •    On iki imamı hürman aşkına! “Ruhları şad olsun!” oklarımız tamam oldu, denilirmiş.