Kayıtlar

Aralık 12, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

O Seni Görmüyorsa, Sen Onu Görüyorsun ya!

O Seni Görmüyorsa, Sen Onu Görüyorsun ya! Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Hz. Aişe Radiyallahü Anha’nın evine girmişti. Gözleri görmeyen Abdullah İbni Mektum da Radiyallahü Anh kadınlar arasındaydı. Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem bunu görünce: "Ey Aişe Radiyallahü Anha! Kadınların, mahremi olmayan kimselerin yanında kalmaları helal değildir" buyurdu. Hz. Aişe Radiyallahü Anha: "Ya Rasûlullah! Fakat o kör birisidir" deyince; Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem: "O seni görmüyorsa, sen onu görüyorsun ya!" buyurdular. Ey Müslüman kardeşim! Sakın kendi kendine fetva verip: “Benim kalbim temizdir! Haremlik selâmlığa ne ihtiyaç var? Diyerek fâsıklar gibi yaşama!” İki cihan güneşi Sevgili peygamberimiz Aleyhisselâm’ı her amelinde örnek al. Haramlar Cehennem ateşidir. Bu dünyada haramlardan kaçarsan yarın ahirette yer ile gökyüzü arasını kaplayan kırmızı Cehennem ateşine düşmezsin!

Hz. Musa Aleyhisselâm'a Gelen On Emir Nelerdir?

Hz. Musa Aleyhisselâm'a Gelen On Emir Nelerdir? Hz. Musa Aleyhisselâm'a gelen on emir nelerdir? Bu On Emir konusunu İslam’a göre nasıl değerlendirmeliyiz? Cevap: Değerli kardeşimiz, “Bir zamanlar biz İsrâiloğulları'ndan, "Yalnız Allah'a kulluk edeceksiniz; ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz. İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin" diyerek söz almıştık. Sonra, içinizden küçük bir kesim dışında, sözünüzden döndünüz; hâlâ da sırt çevirmektesiniz. Vaktiyle sizden, birbirinizin kanlanın dökmeyeceğinize, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacağınıza dair de söz almıştık. Siz de kabullene geldiniz. Hâlâ da (buna) şahitlik ediyorsunuz." (Bakara Suresi, 2/83, 84) Bu âyetlerde İsrâiloğulları'nın yükümlü kılındıkları ve Yahudi-Hristiyan literatüründe  "on emir"  diye bilinen dinî ve ahlâkî vecîbelerden bazıları hatırlatılmakta; Allah'ın onlardan bu vecîbeleri ifa edecekleri yönünde

“Aşk Olsun!”

“Aşk Olsun!” Büyük Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın ve büyük aşkı Hürrem Sultan’ın bir kız çocukları gelir dünyaya. Efsane bir aşkın meyvesidir bu çocuk ve bu yüzden belki efsane aşkların en emeline nail olanına, en masalsı olanına ithafen ismi “Mihri Mah” konur. “Mihri Mah” Farsça da “Güneş + Ay” demektir. Zaman hızla geçmiş Mihri Mah Sultan büyümüş 17 yaşına gelmiştir ki o zamanlar için evlendirilmesi uygun olan bir yaştadır.  İki talibi olur; biri Diyarbakır valisi Rüstem Paşa’dır, diğeri ise Saray’ın Baş mimarı Mimar Sinan… Padişah biricik kızını Rüstem Paşa ile evlendirir. Sinan evlidir ve 50 yaşındadır. ama bilinen odur ki Mihrimah Sultan’a deliler gibi âşıktır. Mimar Sinan o derece derin bir tutku ile âşık olduğu Mihrimah Sultan’a kavuşamamıştır, fakat ona olan aşkını olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır. İstanbul’un en güzel yerlerinden birine, Üsküdar’a, Mihrimah Sultan adına bir cami yapması istenir, kendisinden.  1540 yılında inşa etmeye başla

Yapılan İyilik Söylenmemelidir

Yapılan İyilik Söylenmemelidir Vaktiyle bulunduğu küçük yerde geçim sıkıntısı çeken dürüst ve temiz yaratılışlı genç bir adam, bir gün memleketine çok uzakta bulunan bir şehir merkezine giderek iş bulup çalışmaya, kendine yeni bir hayat düzeni kurmaya karar verdi. Bu niyetle vakit kaybetmeden hazırlanıp yola koyuldu. Genç adam bu yolculuğu sırasında yorum ve açıklaması kendisi için imkânsız olan bir takım olaylarla karşılaştı. Bunlardan biri şuydu: Bazı kimseler bir tarlaya buğday ekiyorlar, ekilen buğdaylar hemen yetişip olgunlaşıyor, onlar da hiç vakit kaybetmeden hasat ediyorlar, sonra bunları ateşe verip yakıyorlardı. İkinci olarak şuna şahit olmuştu: Bir adam büyük bir taşı kaldırmaya çalışıyor, kaldıramıyor; ama bu taşa bir tane daha ekleyince kaldırabiliyor, bir üçüncüyü ekleyince daha da rahat kaldırabiliyordu. Şahit olduğu bir başka olay da şu idi: Bir adam bir koyuna binmiş, onun üzerine birkaç kişi daha binmiş koşturuyorlar, arkalarından birileri de onla

“ALLAH” Demek!

“ALLAH” Demek! Hollandalı bir psikolog olan Vander Hoven Kur’an’ı Kerim okumanın ve “ALLAH” Celle Celâlühü kelimesini tekrar etmenin hastalar ve sağlıklı insanlar üzerindeki etkilerini bulduğunu açıkladı. Hollandalı profesör üç yıldan beri birçok hasta üzerinde araştırma ve çalışmasını yaparak yeni buluşuna ulaştığını söyledi. Hastalarından bazılarının Müslüman olmadığını, bazılarının da Arapça bilmediğini belirten Hoven hastalarına “ALLAH” kelimesini öğrettiğini söyledi. Alınan sonucun çok mükemmel olduğunu, özellikle depresyon ve tansiyon hastalarında çok daha iyi sonuçlar verdiğini belirtti. Profesör Haven “ALLAH” kelimesini oluşturan harflerin psikolojik hastaların üzerindeki etkilerini açıkladı. – “ALLAH” kelimesinin ilk harfi olan “A”  harfi solunum sisteminden direk çıkıyor ve nefes almayı düzenliyor. – Damaktan söylenen “L”  harfi ise, (Arapçada çıkarıldığı şekilde) dil hafifçe damağın üst kısmına dokunuyor ve çene kısa bir duraklamayla birlikte aynı i

Ya Fatıma! En Hayırlı Kadın Kimdir?

Ya Fatıma! En Hayırlı Kadın Kimdir?   Medineli kadınlar hayırlı kadının mahiyetini merak etmişlerdi. Hz. Fatıma Radiyallahü Anha’ya sordular.  “Ya Fatıma! En hayırlı kadın kimdir?” Hz Fatıma Radiyallahü Anha cevap verdi: “Başka erkeklerin, hayallerinde gezmeyen kadın!”

Hz. Fâtıma Radiyallahü Anha Validemizin Vasiyyeti

Hz. Fâtıma Radiyallahü Anha Validemizin Vasiyyeti Müslüman hanımların kendilerine "örnek" alacakları şahsiyetlerden biri de Hz. Fâtıma Radıyallahu Anha validemizdir. Bu yazımızda, onun hayâtının son safhasında söylediklerini ve vasiyyetini iffet ve hayâ timsali oluşunun müşahhas bir delili olarak nakledeceğiz. Hz. Âişe Radıyallahu Anha validemiz anlatıyor: "Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, Hz. Fâtıma'ya husûsî iltifat ederlerdi. Başka çocukları da vardı, ama Fâtıma başkaydı. O Peygamberlikten sonra dünyaya gelmişti. Onun soyundan, sulbünden meydana gelen Hasan ile Hüseyin'in pâk nesli bütün insanlığı tenvir edecekti. Rasûlullah, her zaman onu istikbâl eder (karşılar), alnından öperdi. Hz. Fâtıma'nm, yürüyüşü oturup kalkışı, ekseri hâl ve harekâtı ayniyle Resûl-i Ekrem'e benzerdi. "İzâ câe' suresi nazil olduğu zaman Hz. Fâtıma ağlamıştı. Yirmi beş-otuz yaşları arasında olmasına rağmen, o müdrike bir kadındı. Kâinatın Fahr-i Ebedîsi