Kayıtlar

oğul etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ey Oğul!

  Ey Oğul!   İmam-ı Rabbanî Kuddise Sirrûh’tan   Ey oğul!   Bu dünya bir imtihan ve ele geçmez tutkuların peşinden koşulduğu bir sıkıntı yeridir. Dışı çeşitli süslerle bezenmiştir. Yüzü, beneklerle, çizgilerle renklendirilmiş, saç örgüleriyle ve makyajla zoraki güzelleştirilmiş çirkin bir kadının yüzüne benzer. İlk bakışta hoş gözükür. Güzel, taze, körpe ve parıltılı olduğu sanılır. Gerçekte ise üzerine güzel koku serpilmiş bir leş, kurtların ve sineklerin üşüştüğü bir çöplüktür. Susuz insanın su zannettiği bir serap ve şeker görüntüsünde bir zehirdir. Bir harabeden ve kısa bir andan ibarettir. Bu çirkinliği ve kaba-sabalığına rağmen kendine râm olanlara karşı muamelesi de, söylenenlerden ve anlatılanlardan çok daha şerlidir. Ona aşık olan, sefih ve büyülenmiş gibidir. Fitneye düşmüş, çıldırmış ve aldatılmıştır. Her kim ona meftun olursa, onun yüzüne ebedi hüsran damgası vurulur. Hayranlıkla onu seyredip ondan tad alanın nasibi sonsuz bir pişman...

Mahşer

  Mahşer   Ne sana ne bana kalır bu dünya! Bir karış kefene sarılacağız… Zengin yok fakir yok mezar taşına; Bir vakit mutlaka yazılacağız…   O güzel bu çirkin farketmeyecek; Şu uzun bu kısa ölçülmeyecek; Bir daha geriye dönülmeyecek; Bir avuç toprağa karışacağız…   Sur ile mahşere dizileceğiz; Saç teli köprüden yürüyeceğiz; Karınca hakkını ödeyeceğiz; En hassas hesaba tutulacağız…   Ne mutlu haramsız ekmek yiyene; Fitnesiz yalansız ömür sürene; Haklının hakkını önce verene; Alınmış ahlara vahlanacağız…   Duygu Hacıosmanoğlu

Oğula Nasihat

  Oğula Nasihat   Yıllardır anlattım sana sırrımı, Onu yâd ellere bildirme oğul... Bırakır giderim servet varımı, Sahip ol elinden aldırma oğul...   Babanın sözüne ne olur küsme, Fırtına misali dağlarda esme, Hısım akrabayı kapıdan kesme, Dostluğu aradan kaldırma oğul...   İnşallah olursun iyi bir insan, Beyhude dolanma görürsün ziyan, Gaflette yatarsan çok erken uyan, Düşmanı üstüme güldürme oğul...   Doğru çalış helâl kazan helal ye, Sana ne söylersem dinle deki e, Ne olduğun deme ne olurum de, Kem söz ile yürek deldirme oğul...   Eğer yapmıyorsan bir gönül yıkma, Kendine sahip ol ahlâktan çıkma, Kendini bilmezle oturup kalkma, Ölmeden sen beni öldürme oğul...   Çok güvenme gençliğine varına, Kem göz ile bakma elin yârine, Çünkü kanat germiş yavrularına, Onu yuvasından aldırma oğul...   Yarani boş lafla halkı aldatma, Aldanan kendinsin kendin avutma, Aslın Türk ve Müslümandır un...

Ey Oğul!

  Ey Oğul!   Ey oğul, artık Bey’sin! Bundan sonra; öfke bize, uysallık sana. Güceniklik bize, gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize, hoş görmek sana. Anlaşmazlıklar bize, adalet sana. Haksızlık bize, bağışlamak sana...   Ey oğul, sabretmesini bil, Vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma; İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.   Ey oğul, işin ağır, İşin çetin, gücün kula bağlı. Allah yardımcın olsun... Güçlüsün, kuvvetlisin, Akıllısın, kelâmlısın! Ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen! Sabah rüzgârında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını yener. Daima sabırlı, sebatlı ve İradene sahip olasın!   Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi değildir. Bütün bilinmeyenler, feth edilmeyenler, görünmeyenler, Ancak sen faziletli ve ahlâklı olursan Gün ışığına çıkacaktır.   Ey oğul! Ananı, atanı say! Bereket büyüklerle beraberdir. İnancını kaybedersen, yeşilken ...

Ey Oğul!

  Ey Oğul!   Atadan nasihat, sözlerim sana, Mihenk al, özüne yazdır be oğul... Sabırla, hizmet et sen bu vatana, Yoluna ölsen de azdır be oğul...   Dürüst ol, sapma ha, yalan dolana, Tenezzül buyurma, sakın talana, Bir adım fazla git, sana gelene, Metanet, kavgadan uzdur be oğul...   Namertten isteme olsan da muhtaç, Merde minnet etme, kalsan bile aç, Yetimi yoksulu kolla, kucak aç, Onları başında gezdir be oğul...   Herkes ettiğini mutlaka bulur, Ana, baba hakkı deyince bir dur! Ola ki, yanında yaşlanmış olur, Onların yokuşu düzdür be oğul...   Helal lokma kazan, harama dikil, Sanatın bilezik, tecrüben okul, Şiarın dürüstlük, sermayen akıl, Senedin, verilen sözdür be oğul...   Kibirden uzak dur, ben benim deme, Kimsenin ardından gıybet eyleme, Öfkene kapılıp kem söz söyleme, Kötü söz yürekte izdir be oğul...   Mecliste sükut et, haddini aşma, Kapanmış ayıbın üstünü eşme, Kitabı u...

İşleri Bitmeyen, Hayırsız Evlât…

Resim
  İşleri Bitmeyen, Hayırsız Evlât…   Baba: “- Evlâdım seni çok göresim geldi, nerelerdesin?” Evlât: “- Baba çok işim var...   Baba: “- Evlâdım seni arıyorum, ama ulaşamıyorum. Evlât: “- Baba toplantılarım var.   Baba: “- Evlâdım seni bugün yemeğe bekliyoruz. Evlât: “- Baba arkadaşlarla önceden yaptığımız bir program var.   Baba: “- Evlâdım bir sesini duyayım dedim. Evlât: “- Babacığım şimdi kapatmak zorundayım, ben seni ararım.   Baba: “- Evlâdım seni ne zaman göreceğiz? Evlât: “- Baba çok işim var, bir ara uğrarım.   Baba: “- Evlâdım dün gece rüyalarıma girdin, iyi misin? Evlât: “- İyiyim baba iyiyim... Şimdi araba kullanıyorum, seni sonra ararım...   Baba: “- Evlâdım ne zaman arasam işin var, yoğunsun, seni çok özledim, ne zaman görüşeceğiz? Evlât: “- Of baba yaaa!”   Bir zaman sonra Evlât babasına telefon eder… Telefonu açan babasının komşusudur. Evlât: “- Babamla görüşeceğim...

Unutma Oğul

  Unutma Oğul   Şu altı konuyu sakın unutma, Birincisi sırdır, talan olmasın! Dostuna güvenip nefsin avutma, Rabbinden başkası bilen olmasın!   En başta Mevla’nın rızası için, Sonra da babanın rızası için, Derdine yananın rızası için, Gayretin ve çaban yalan olmasın!   Sıkıntı, musibet olsa da yığın, Sabırla, Namazla Rabbine sığın! Dert yükü olsa da aşılmaz dağın, Hırs ile fikrini çalan olmasın!   Rızkını Yaratan veririm derse Azı da çoğu da bilirim derse! Emaneti bir gün alırım derse, Korkudan aklını alan olmasın!   Anlatma hayrını geçse de bini, Def eyle içinden nefreti, kini! Havalet Allah’a kullanma dini, Özünü kemiren yılan olmasın!   Pir-î Fâni der ki hasat zamanı, Ahiretten kopma vasat zamanı! Rabbin karşısında hesap zamanı, Mahsulü tarlada kalan olmasın!   Mehmet Şahan (Pir-Î Fâni)

Oğula Nasihat

  Tüm Oğullara Nasihat!   Sevildiğin yere sık gidip gelme, Bal olsan tadına doyarlar oğul! Güvenip kimseye sırrını verme, Tutamaz dilini yayarlar oğul!   Diyardan diyara edilsen sürgün, Doğru ol eğilme, dövülsen her gün, Güçlü sandıkların sarsılır bir gün, Sırtlarını sana dayarlar oğul!   Denizler taşırsan gözün selinden, Bekleme bir fayda kızla, gelinden, Hasta olsan kimse bilmez hâlinden, Ancak öldüğünde duyarlar oğul!   Gittiğin yol eğer doğru bir yolsa, Aşarsın kolayca engeller dolsa, Mâzinle övünme temiz de olsa, Bir anda karaya boyarlar oğul!   Kıymet verme sakın, çaputa çula, Güvenme cebinde paraya pula, Gözü aç olanla çıkarsan yola, Sonunda seni de soyarlar oğul!   Babamdan aldığım nasihat şöyle, Yaratanın bize emridir böyle, Bildiğin ne ise doğruyu söyle, Elbet bir gün sana uyarlar oğul!   Zararı olmaz baharda yelin, Kapanmaz yarası bir acı dilin, Ne kadar bol olsa sofras...

Bir Şehit Annesinden Şehit Oğluna Mektup

  Bir Şehit Annesinden Şehit Oğluna Mektup   Canım Oğlum, Nereden, nasıl başlasam bilmiyorum. O kadar özledim ki seni… Canım yavrum, sen bizim ilk göz ağrımızdın... Dört gözle beklemiştik babanla doğumunu… Dokuz ay sonra hastanede seni kucağıma bıraktıkları ilk gün vuruldum sana… Ne güzel gözlerin vardı, ışıl ışıl… Öyle güzel kokuyordun ki… Evimize neşe getirdin. Bir de hep uslu çocuktun, hiç üzmedin beni… Ne sık sık ağladığını bilirim, ne de yok yere huysuzlanmanı… Uyurken bile gülümserdin, meleklerle oynadığını düşünürdüm. Hastalanırsan başından ayrılmazdık, babanla nöbet tutardık sabaha kadar… İlk adımını unutamam, sonra ilk; ‘Anne!’ deyişini… Hep üstüne titredik. Sonra büyüdün… Zaman su gibi geçiyor. Her dışarı çıkışında, her seyahatinde sana belli etmedim ama yüreğimden neler koptu. Bir tek seni askere uğurlarken rahattım. Komutanlarının sana gözü gibi bakacağından emindim. Bir süre sonra Güneydoğu’ya gideceğini haber ettin. O kadar heyecanlıydın ...