Kayıtlar

eskiden etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bizim İnsanımız, Eskiden Böyleydi…

Resim
Bizim İnsanımız, Eskiden Böyleydi … Hastane tıklım tıklımdır. Yaşlı kadın içeri girer, doktor hanım teyzeyi muayene eder. Fakat hastalığından emin olamaz. Kadına dönüp: “- Teyze şu şu tahlilleri yaptır gel!” der. Yaşlı kadın başını öne eğer. Doktor, yaşlı kadının duymadığını düşünerek tekrar söyler. Yaşlı kadın başını yerden kaldırarak, ağlamaya hazır gözlerle: “- Kızım, benim köye dönecek param yok, tahlilleri nasıl yaptırayım?" der. Doktorun yapacak bir sürü işi olmasına rağmen, bırakır işini, tutar teyzenin elinden koridor dolaştırıp, tahlilleri yaptırır. Tahlillerin sonucunda doktor hastalığı belirler, gerekli ilaçları da alıp, teyzeye verir. Yaşlı kadın tam odadan çıkacakken, doktor hanımın aklına; "YOL PARASI" gelir ve teyzeye köye gitmesine hayli hayli yetecek para uzatır. Yaşlı kadın önce almak istemese de daha sonra mecburiyetten parayı alır. Sonra: “- Allah Teâlâ senden razı olsun kızım. Köye nasıl döneceğim diye kara kara düşünüyordum,...

Şimdi

  Şimdi   Emmi dayı bir arada yaşardık, Gardaş gardaşını görmüyor şimdi... Komşumuzun her derdine koşardık, Bir hatırını bile sormuyor şimdi...   Duvarlar kerpiçti damımız çorak, Evin ortasında isli bir direk, Pişerdi sobada bir kuru çörek, Fakire bir lokma vermiyor şimdi...   Kimi koyun kimi kuzu güderdi, Tuzu bitse komşusuna giderdi, Bacası geç tütse merak ederdi, Komşu komşusunu görmüyor şimdi...   İnsanlar değişti hoş sohbet bitti, İnek dana tavuk ne varsa sattı, Eli ekmek tutan gurbete gitti, Gençlerimiz köyde durmuyor şimdi...   Köyde kalmış üç beş tane ihtiyar, Hatırını sorsan bin bir intizar, Eskiden yağardı dam boyunca kar, Çarık bağına kadar yağmıyor şimdi...   Seher vakti horoz ile uyanan, Geç kalkanı ayıplayan kınayan, GÜCÜOĞLU'yum ne söyleyem ne diyem? Öyle vaktine de kimse kalkmıyor şimdi...   Ali Gücüoğlu

Eskiden Hayat Daha Güzeldi

Resim
  Eskiden Hayat Daha Güzeldi   Televizyon karıncalı, insan netti, Dertlinin derdi, dertsize dertti, Evcilik oyunu, oyundan ibaretti, Eskiden hayat daha güzeldi...   Herkesin evi, herkesin eviydi, Veresiye defteri yoksulun cebiydi, Her semtte yalnız bir kişi deliydi, Eskiden hayat daha güzeldi...   Büyüklere saygı çok büyüktü, Şimdi büyükler boynunu büktü, Elmalar elma, erikler erikti, Eskiden hayat daha güzeldi...   Köyler, şehirlerden farklıydı, Gelinler utangaç, duvaklıydı, Damlar üzümlü, sokak kavaklıydı, Eskiden hayat daha güzeldi...   Her kapıda ikram edilen su vardı, Kavunun, karpuzun kokusu vardı,    Çocuklarda bile Allah korkusu vardı, Eskiden hayat daha güzeldi...   Doyardık, ekmeğe sürülen salçayla Kumaşçı teyzeler gezerdi bohçayla Yastık altını değişmemiştik bankayla Eskiden hayat daha güzeldi...   Eksik olmazdı yatılı misafir, Hasta etmezdi ne çamur, ne kir, ...

Eskiden

Eskiden, yoldan geçen birisi, bahçesinde acâyip hareketler yapan bir adama sorar: “- Niye öyle tepinip duruyorsun?” “- Keçe tepiyorum. Sıkıştırıp pazarda satacağım. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!” “- Başındaki çıngırak ne?” “- Çevredeki bahçelerin ekin ve meyvelerine kuşların gelmemesi için, çıngırakla ses çıkarıyorum. Sâhipleri de bana bunun için biraz ücret ödüyor. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!” “- Peki, sırtındaki yük nedir?” “- Bu yayıktır. Yoğurttan yağ çıkarıyorum. Sonra da götürüp pazarda satacağım. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!” “- O elinde döndürdüğün nedir?” “- Elimdeki kirmen. Komşuların yünlerini eğiriyorum. Onlar da ücretini ödüyor. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!” “- Ağzınla ne mırıldanıyorsun?” “- Hatmi tehlil okuyorum. İsteyenlere hediye ediyorum. Onlar da bana çeşitli hediyeler veriyorlar. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!” “- Gö...

Kader Kıssası

Kader Kıssası           Bir talebeye yolculuğu sırasında kaderin sırrının bilinmezliğini gösteren ibretlik hadise…           Bir talebe köyden şehre ilim öğrenmek için yaya gidip gelmektedir. Yolculuğu sırasında bir ağacın altında abdest alıp namazını kılar ve dua Eder. Sonra ağaca yaslanır ve:           “Ey Rabbim, ben hep senin için namaz kılıyorum, sana dua ediyorum; ama kader sırrını bir türlü anlayamıyorum. O kadar ilim öğrenmeme rağmen kaderi idrak edemiyorum!” diye düşünmeye başlar.           Yarı uyanık bir hâlde kendini karıncaların okulunda bulur. Karıncaların köyünü su basmıştır. Bir kısmı boğulup gitmiş, sadece yüksek kayaların üzerlerine sığınabilenler hayatta kalmıştır. Sağ kalanların içinden toplanan karınca profesörler bu hiç beklemedikleri suyun kaynağını araştırmaktadırlar....

Eskiden!!!...

Eskiden!!!... – Eskiden Bayanlar yediden yetmişe hayâ timsali olarak yetişirdi; usta çırak misali, nine anneye, anne de kızına lisanı haliyle hayânın tüm inceliklerini öğretirdi. Edebiyat yapmasını bilmezdi belki ama! Davranışları, gerekeni çok güzel anlatırdı. Büyük küçüğün örneği, küçükte büyüğün aynasıydı. Büyük küçükte bir kusur görse önce kendi nefsini sorgulardı, acaba nerede yanlış yaptım diye. Küçük büyüğüne bakar onun oturup kalması, yeme içmesi, saygı sevgisinden gereken dersleri alırdı. Kendi hayatına ona göre çeki düzen verirdi. Örnekleri TV, internet, magazin, paparazzi değildi. Üç kuşak beraber sokağa çıktıklarında birbirlerinin parçaları oldukları hemen anlaşılırdı. Nine çarşaflı, anne yarı açık, kız çıplak değildi. Zira terbiyelerini direk Kur’an ve sünnet ten veya Kur’an ve sünnet ten almış atalarından almışlardı. – Eskiden Tesettür gerçekten tesettür, tesettürlü de tesettürlüydü. Tesettür bayanın cazibesini örtmek ve onu nâmahrem nazarlardan kor...

Kaybolan Eşek

Kaybolan Eşek Çok eskiden bir köylü eşeği ile değirmene gitmiş ve buğdayı bırakıp dönmüş. Ama o sırada eşek kaçmış. O gün günlerden cumaymış. Namaz vakti de yaklaşmış. Eşeği mi arasın, cuma namazına mı gitsin şaşkın şaşkın düşünürken, tarla komşusu gelmiş. Demiş ki Tarla sulama sırası bizde komşum benden sonra sen alacaksın suyu. Adam iyice şaşkına uğramış. Şimdi de işler üçlenmiştir, üçü de birbirinden önemli. Eşek önemli, çünkü her işinde hemen hemen onu kullanıyor. Tarla da önemli mahsul iyi çıkmazsa o yılki rızkı kısıtlanır. Cuma namazına gitmese o hepsinden önemli… Allah'ın emri. Kararsızlıklar içinde düşünmüş aklına o ayetler gelmiş. Ayetlerde diyor ki: “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olursanız, elbette bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan isteyin. Allah'ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz. (Cum...