Kayıtlar

İle etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hz. Ali Radiyallahü Anh İle Yahudi’nin Mahkemesi

Hz. Ali Radiyallahü Anh İle Yahudi’nin Mahkemesi   "Hz. Ali Radiyallahü Anh, Sıffîn Savaşı’na giderken yolda zırhını kaybetmişti. Harp bitip Kûfe’ye döndüğünde, zırhını bir Yahudi’nin elinde gördü. Yahudi’ye şöyle dedi:             “- Bu benim zırhımdır. Onu ne birine sattım, ne de hediye ettim.” Yahudi: “- Bu benim zırhımdır ve benim elimdedir.” dedi.             Hz. Ali Radiyallahü Anh, isteseydi zırhı ondan hemen alabilirdi. Fakat kesin olarak kendisi haklı da olsa, meselenin hâkim önünde halledilmesini teklif etti: “- O hâlde hâkime gidelim!” dedi. Birlikte hâkime gittiler. Hâkim, adaletiyle tanınan Kadı Şureyh Radiyallahü Anh idi. Hz. Ali Radiyallahü Anh huzura girdiğinde, hâkimin yanı başına geçip oturdu ve bu hareketinin sebebi olarak da: “- Hasmım Yahudi olmasaydı elbette onunla aynı yerde otururdum. Fakat ben Rasûlullah Sallalllallahü Aleyhi Vesellem’den, ‘Allah Teâlâ’nın onları küçülttüğü yerde siz de onları küçültün!’ buyurduğunu işittim.” dedi. Kâ

Allah Dilerse Kâfir, Münafık Ve Fâsık Bir Adamın Eli İle

  Allah Dilerse Kâfir, Münafık Ve Fâsık Bir Adamın Eli İle   Allah dilerse kâfir, münafık ve fâsık bir adamın eli ile de dinine hizmet ettirebilir!   Facir: Kelime olarak "Haktan sapmış, haram ve günaha dalmış kötü ve günahkâr insan" demektir. Facir ifadesi burada mutlak bırakıldığı için, biz âcizane bu kelimeye birkaç mana daha ilave edeceğiz.   Şöyle ki:   Facir burada kâfir, münafık, fâsık olmak üzere üç anlama gelebilir. O zaman mana şöyle olmuş oluyor: "Allah dilerse kâfir, münafık ve fâsık bir adamın eli ile de dinine hizmet ettirebilir."   "Pekâlâ, bunun gerçek hayatta örnekleri var mı?" denilirse, bunun örneklerinin hem Asr-ı Saadet'te hem de günümüzde olduğunu görüyoruz.   Mesela Ebu Talip kâfir olmasına rağmen Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'e ve Müslümanlara büyük hizmetlerde bulunmuş, onları himaye ederek İslâm’ın kuvvet kazanmasına büyük katkısı olmuştur.   Medineli münafıklar zahirde de olsa

Hz. Hızır Aleyhisselâm İle Ölüm Meleği

Hz. Hızır Aleyhisselâm   İle Ölüm Meleği   Günlerden bir gün; Hızır Aleyhisselâm her zaman yaptığı gibi oturmuş, Allah'ü Teâlâ’yı zikretmekle meşgul olmaktadır. Ölüm meleği Azrail Aleyhisselâm, Hızır Aleyhisselâm’ın canını almak için yanına gelir. Hz. Hızır Aleyhisselâm durumu anlayınca hüngür hüngür ağlamaya ve çırpınmaya başlar. Bir Allah’ü Teâlâ dostunun ölüm karşısında gayet metin ve soğukkanlı olmasını bekleyen Azrail Aleyhisselâm; “- Bu ne telaş, bu ne telaş ey Hızır? Ne kadar yufka yürekliymişsin, ne bu gözyaşları? Ölümden mi, yoksa dünyadan ayrılacağından mı korkuyorsun?” diye sorar. Hızır Aleyhisselâm: “- Hayır!” der: “- Tek korkum, öldüğümde Allah’ü Teâlâ’yı biraz daha fazla zikr etmekten uzak kalışımdır. Çünkü ardımdan insanlar Allah’ü Teâlâ’yı anarlarken, bol bol ibadet ve taatte bulunurlarken, ben bu eşsiz zevkten mahrum kalacağım. Halbuki ben kıyamete kadar Allah’ü Teâlâ’yı anmayı ve Ona gece gündüz ibadet etmeyi diliyorum!” Bunun uzerine Allah’ü T

Tesettür İle İlgili Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerifler 97

Tesettür İle İlgili Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerifler 97 Tesettür İle İlgili Ayet-i Kerimeler 01- "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, dışarı çıkarken üstlerine cilbablarını alsınlar. Bu, onların tanınmasını ve bundan dolayı incitilmemelerini sağlar. Allah, Gafûrdur, Rahîmdir." (Ahzab Sûresi, 59) 02- "Mümin kadınlara da şöyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zinet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesnadır. Başörtülerini yakalarının üstüne koysunlar. Zinet yerlerini kendi kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmas

Kâbe-i Şerif Aşkı İle Yanıp Tutuşan Çocuk

Kâbe-i Şerif Aşkı İle Yanıp Tutuşan Çocuk   Salihlerden biri şöyle anlatmıştır: Allah’ü Teâlâ dostlarından birisi hacca gitmeye niyet etmişti. Bir oğlu vardı. Oğlu ona: “- Nereye gidiyorsun?” diye sordu. O da: “-Allah’ü Teâlâ’nın evine!” dedi. Çocuk, kim evi görürse evin sahibini de görür zannederek: “- Babacığım niye beni de yanında götürmüyorsun?" diye sordu. “- Sen buna hazır değilsin!” dedi. Çocuk ağlamaya başlayınca onu da yanına aldı. Mikat yerlerine gelince ihrama girdiler ve “Lebbeyk!” deyip Harem-i Şerif’e girdiler. Çocuk, Kâbe-i Muazzama’yı görünce şaşkınlıktan yere düşüp vefat etti. Babası bundan dehşete düştü ve: “- Çocuğum, ciğerimin parçası nerede?” demeye başladı. O sırada Kâbe’nin bir köşesinden nida edildi. “- Sen Kâbe’yi görmeyi istemiştin, onu buldun. O ise Kâbe’nin sahibini görmeye gelmişti ve Onu da buldu.” Sonra çocuk ortadan kayboldu. Yine bir ses nida etti. “- O şimdi ne bir boşlukta, ne yerde, ne de Cennet’te bir yerde

Bir Yahudi İle Bir Münafık

Bir Yahudi İle Bir Münafık   Bir Yahudi ile bir münafık, münakaşa ettikleri bir konuda Hz. Peygambere Sallallahü Aleyhi Vesellem gelip aralarında hükmetmesini istediler. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem de aralarında hükmetti. Hükmün aleyhinde verildiğini gören münafık: “- Bizi Ömer Radiyallahü Anh’a gönder, o aramızda hükmetsin.” dedi. Rasulullah Peygambere Sallallahü Aleyhi Vesellem de “- Tamam, haydi ona gidin.” diye buyurdu. Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın yanına vardıklarında, hüküm lehinde verilmiş olan Yahudi: “- Ya Ömer! Resulullah aslında aramızda hükmünü verdi. Fakat bu arkadaşım -hüküm aleyhinde olduğu için- sana gelmemizi istedi ve Resulullah da izin verdi.” Deyince; Hz. Ömer Radiyallahü Anh, diğer adama da bunu doğrulattıktan sonra: “- Bekleyin, şimdi aranızda hükmü vereceğim.” dedi. Gidip kılıcını alıp geldi ve Rasulullah Peygambere Sallallahü Aleyhi Vesellem’in hükmünü kabul etmeyen münafığı öldürdü. Yahudi: “- Beni de öldürür!” korkusuyla kaçıp

Halife İle Köle Allah’ü Teâlâ Katında Birdir

  Halife İle Köle Allah’ü Teâlâ Katında Birdir   Hz. Ömer Radiyallahü Anh Çok âdil, abid, çok merhametli, mütevazı, fakirlikle yaşar bir zat idi. Hz. Ömer Radiyallahü Anh Muğire adlı bir kölesiyle beraber Kudüs’e gitmektedir.   Halifenin bir deveden başka bineği yoktu. Deveye nöbetleşe biniyorlardı. Allah’ü Teâlâ’nın hikmeti tam Kudüs’e girecekleri vakit deveye binme nöbeti kölesi Muğire’ye gelmişti. Muğire, Hz. Ömer Radiyallahü Anh’a: “- Efendim, sıra bana geldi ama Kudüs’e yaklaştık. Benim deve üstünde, sizin yaya olmanız doğru olmaz. Şehre girerken devenin üzerinde siz olunuz!”, dedi. Hz Ömer Radiyallahü Anh itiraz etti: “- Biz Müslümanız. Ben her ne kadar halife isem de, seninle benim aramda Allah’ü Teâlâ indinde hiçbir fark yoktur. Sıra senindir, deveye sen bineceksin!”, dedi. “- Bugün Kudüs’ün bütün eşrafı zat-ı alinizi karşılayacaklardır. Onlar atlı, siz ise halife olduğunuz halde yaya yürüyeceksiniz. Bu hiç münasip değildir. Lütfediniz de istirhamımızı reddetmey