Kayıtlar

ölüm etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Rindlerin Ölümü

  Rindlerin Ölümü   Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış; Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle. Gece; bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış Eski Şiraz'ı hayal ettiren ahengiyle.   Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde; Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter. Ve serin serviler altında kalan kabrinde Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.   Rind: Filozof, kalender, güzel insan ve dünya hırslarından vazgeçen…   Yahya Kemal BEYATLI Rahmetullahi Aleyh

Ölüm Nedir Hocam?

Ölüm Nedir Hocam?   Bir Gün Öğrencileri İmam’ı Gazâli Rahmetullahi Aleyh Hazretlerine: “- “Hocam! Ölüm nedir? Bize özel olarak anlatır mısın?” demişler. Velâyet nûru ile ölümünün çok yakın olduğunu anlayan İmam’ı Gazâli Hazretleri “Men lem yezuk, lem ya’rif” Yani: “- Tatmayan bilmez ki! Önce kendim tadayım! Sonra size anlatırım!” demiş. Öğrencileri: “- Aman hocam! Öldükten sonra sizinle nasıl bağlantı kurarız?” dediklerinde: Gülümseyerek, yalnızca: “- İnşâ Allah!” diye cevap vermiş. Gerçekten aradan çok geçmeden İmam’ı Gazâli Hazretleri ölümü tatmış ve öldüğü gece öğrencilerinin rüyalarına gelerek: “- Allah dostları sözünü tutar. İşte, bugün ölümü tattım ve sözümü tutmak için rüyanıza geldim!” demiş. “- Abdestimi tazeleyip, sabah namazını kıldıktan sonra, yalnızca odama çekildim ve ölüm meleğini beklemeğe başladım. ‘Lâ ilâhe illallah’ diye zikir ederken, bir anda odamı nur kapladı ve bütün hücrelerim nur oldu. Başımı kaldırıp yukarı baktım. O nurun etkisi ile...

Hz. Hızır Aleyhisselâm ve Ölüm Meleği

Hz. Hızır Aleyhisselâm ve Ölüm Meleği             Günlerden bir gün oturmuş, Allah Teâlâ'yı zikretmekle meşgul Hızır Aleyhisselâm’ın canını almak için yanına Ölüm Meleği Azrail Aleyhisselâm gelir.             Hz. Hızır Aleyhisselâm durumu anlayınca hüngür hüngür ağlamaya ve çırpınmaya başlar. Bir Allah Teâlâ dostunun ölüm karşısında gayet metin ve soğukkanlı olmasını bekleyen Azrail Aleyhisselâm:             “- Bu ne telaş, bu ne telaş? Ey Hızır, ne kadar yufka yürekliymişsin! Ne bu gözyaşları? Ölümden mi, yoksa; Dünyadan ayrılacağından mı korkuyorsun?” diye sorunca:             Hızır Aleyhisselâm:             “- Hayır!” der:             "- Tek korkum...

Bir Kapıya Bir Kere Gidersin

Bir Kapıya Bir Kere Gidersin   Bir kapıya bir kere gidersin, ikincisinde utanırsın… Ama bir kapı var her gün gidersin, Lâkin asla DOYAMAZSIN… Çünkü bilirsin, seni KAPISINDAN kovmayacak… Bir tek “O” vardır. “O” da âlemlerin Rabbi, Allah’ü Teâlâ’dır. Hâşa, sümme hâşa! Hem gidecek başka kapı mı var? Her gün, her saat Rabbine içini dökersin… 24 saat açık, hep açık, ömür boyu açık… Bir “O” sıkılmaz senden… Bir “O” affeder seni… Bir “O“ yüzüne vurmaz AYIPLARINI... Binlerce kez tevbe etsen, binlerce kez tevbeni bozsan… Yine “O”na gidersin… Seni yine kovmaz, affeder… O” yüce Yaratan’ın ne sevgisine ne aşkına doyamazsın… Elhamdü lillâh! Elhamdü lillâh! Elhamdü lillâh! Sonsuz kere sonsuz, hamdü senalar olsun… Elhamdü lillâh!

Ey İnsan! Ölümden Sonrasını Düşündün mü?

  Ey İnsan! Ölümden Sonrasını Düşündün mü?   Öldükten yaklaşık 30 dakika içerisinde vücutta refleks diye bir şey kalmıyor. Gevşeyen kaslar dolayısıyla ağız ve göz kapakları açık kalıyor. Boşaltım sistemi tamamen gevşiyor, idrar akıntısı olmaya başlıyor. Ölümün gerçekleşmesinden 24 saat sonra vücut çürümeye başlıyor. Solunumun durması bakteriler için işaret oluyor ve çalışmaya başlıyorlar. İlk çürüyen organlar ise göz, beyin, mide ve bağırsaklar. Ceset şişman ise daha çabuk çürürken, tuzlu suda boğulanlar daha geç çürüyor. En geç çürüyen kısımlar ise kalp, mesane ve böbrek. İlk çürüyen yer olan mide ve bağırsaklarda bakteriler yoğun çalıştıkları için hızla gaz ortaya çıkıyor. Bu gaz, karın bölgesinin şişmesine sebep oluyor. Derinin üstü yanık gibi su toplarken, vücutta biriken sülfür yüzünden renk siyaha dönmeye başlıyor. Günden güne şişen karın patlıyor ve göğüs çöküyor. Bu olay “MEZAR ÜSTÜNDEN” duyulabilecek kadar sesli olabiliyor. Ortalama 4 yıl sonra ins...

Ölüm Meleği Canımızı Nasıl Alır?

  Ölüm Meleği Canımızı Nasıl Alır?   Bir gün İbrahim Aleyhisselâm, ölüm meleğine;   “–   Ey ölüm meleği, ölüm vakti gelen insanların bir kısmı doğuda, bir kısmı batıda olsa yahut kuzeyde ve güneyde aynı anda zelzele olup ölseler yahut da dünyanın çeşitli yerlerinde savaş olsa, aynı anda binlerce, milyonlarca insan ölse, aynı anda bunların hepsinin ruhlarını nasıl alıyorsun?”   Ölüm meleği ise İbrahim Aleyhisselâmın sorusuna şu cevabı verdi:   “–   Allah’ın izniyle onların ruhlarını çağırırım, derhal avucumun içinde oluverirler.”   Süleyman Aleyhisselâm, ölüm meleğine tekrar bir soru sordu;   “–   İnsanların ruhlarını kimini genç yaşta, kimini bebekken, kimini ihtiyarlayınca alıyorsun. Ruhları almada ölçün nedir?”   Ölüm meleği;   “–   Bana eceli gelenlerin listesi verilir. Ben verilen listeyi tatbik ederim. Başka işe karışmam!”. Diye cevap verdi.   Ölüm meleği gelip, Süleyman Aleyhi...

Hayat ve Ölüm

  Hayat ve Ölüm   Prof. Dr. Mahmud Kaya   Hayat ve ölüm, bir hakikatin iki yüzü ya da bir bütünün iki parçası. Birbirini çağrıştıran bu kavram çiftinden hayat, varlık sahnesine önce çıkmakla birlikte doğumdan itibaren ölümün tehdidi altındadır ve bu yüzden de ölüm insanoğlu için daima korku ve endişe kaynağıdır. Özellikle ölmek için doğduğuna inandığı halde bir başka hayata doğmak üzere öldüğüne inanmayanlar açısından ölüm, gerçekten korkunç bir olaydır. Âdeta gölge gibi insandan hiç ayrılmayan ya da amansız bir hafiye gibi gece gündüz onu adım adım takip eden bu korkunç gerçeğin nerede, ne zaman ve nasıl ortaya çıkacağının bilinmeyişi, ölüm karşısında duyulan kaygıyı daha da artırmaktadır. Sözgelimi ozanın şu kaygı ve karamsarlık yüklü dizeleri düşündürücü olduğu kadar ürperticidir de:   “Ecel kolların boynuna, Habersizce dolar bir gün… Şu bastığın kara toprak, Gözlerine dolar bir gün…”   Doğmak gibi ölmek de irade dışı, kaçınılmaz bir kad...

Hz. Hızır Aleyhisselâm İle Ölüm Meleği

Hz. Hızır Aleyhisselâm   İle Ölüm Meleği   Günlerden bir gün; Hızır Aleyhisselâm her zaman yaptığı gibi oturmuş, Allah'ü Teâlâ’yı zikretmekle meşgul olmaktadır. Ölüm meleği Azrail Aleyhisselâm, Hızır Aleyhisselâm’ın canını almak için yanına gelir. Hz. Hızır Aleyhisselâm durumu anlayınca hüngür hüngür ağlamaya ve çırpınmaya başlar. Bir Allah’ü Teâlâ dostunun ölüm karşısında gayet metin ve soğukkanlı olmasını bekleyen Azrail Aleyhisselâm; “- Bu ne telaş, bu ne telaş ey Hızır? Ne kadar yufka yürekliymişsin, ne bu gözyaşları? Ölümden mi, yoksa dünyadan ayrılacağından mı korkuyorsun?” diye sorar. Hızır Aleyhisselâm: “- Hayır!” der: “- Tek korkum, öldüğümde Allah’ü Teâlâ’yı biraz daha fazla zikr etmekten uzak kalışımdır. Çünkü ardımdan insanlar Allah’ü Teâlâ’yı anarlarken, bol bol ibadet ve taatte bulunurlarken, ben bu eşsiz zevkten mahrum kalacağım. Halbuki ben kıyamete kadar Allah’ü Teâlâ’yı anmayı ve Ona gece gündüz ibadet etmeyi diliyorum!” Bunun uzerine Alla...

Gazze Ölüyor!...

  Gazze Ölüyor!...   "Dua da bir ibadettir." Gazze’de bebekler ölüyor… Gazze’de anneler ölüyor… Gazze’de soykırım kol geziyor… Gazze ölüyor ve dünya seyrediyor. Çareler tüketilmiş, çareler çaresizliğe dönüyor… İslam ülkeleri suskun… Vicdanlar suskun… İnsanlık suskun…   Gazze’de çare başka yollarla bulunmalıydı, buna inanıyorum. O başka yolların neler olduğunu herkes biliyor; olmadı, olamadı… Gayretler yetmedi… Belki bir müminin duası yeter diye eski bir dua bahsini, Kırk Güzeller Çeşmesi’nden alarak yeniden sizlerle paylaşıyorum. Amin, amin…   Geceydi… Kurşun sesinde bir cenin duaya durmuştu… Gönülden ve gizlice… Sakınarak ve umarak… Israrla ve devamlı… Söz değil, bir hâl… Söze hükümran mecal… Kelebeklerin kanadı gibi titrek, seher bülbülünce zeyrek… Dünyanın eşiğinden öteye akıştı o dua; gaflet perdelerinden öteye bakıştı o dua. Denizleri dolaşan katreler gibi, tesbih tesbih dökülen taneler gibi. Yıldızlar tutar açılan elleri, ş...

Ölüme Her An Hazırlıklı Olmak

                                                    Ölüme Her An Hazırlıklı Olmak   Vehb bin Münebbih Rahmetullahi Aleyh’in naklettiği şu hâdise, ölüme her an hazırlıklı olmanın lüzumunu ne güzel ifade etmektedir: Hükümdarın biri, bir yere gitmeye hazırlanırken üzerine giymek için sayısız elbiseler içinden en güzelini ve binmek için de birçok at içinden en rahvan ve gösterişli olanı seçmişti. Adamlarıyla birlikte muhteşem bir tavırla, böbürlenerek ve etrafına çalım satarak yola çıktı. Yolda, üstü-başı perişan biri, atının yularına yapıştı. Hükümdar: “– Sen de kimsin, benim karşımda kim oluyorsun, çekil önümden!” diye hışımla bağırdı. Adamcağız ise şakince: “– Sana söyleyeceklerim var! Senin için çok hayatî bir mesele…” dedi. Hükümdar merakla karışık bir hiddetle: “– Söyle bakalım!” deyince; Adam: “– Gizlidir...

Hocam! Ölüm Nedir? Anlatır mısın?

  Hocam! Ölüm Nedir? Anlatır mısın?   Bir Gün Öğrencileri; Îmâm-ı Gazâlî Rahmetullahi Aleyh Hazretlerine: “- Hocam! Ölüm Nedir? Bize Özel Olarak Anlatır mısın?” Demişler. Velâyet nûru ile ölümünün çok yakın olduğunu anlayan Îmâm-I Gazâlî Rahmetullahi Aleyh Hazretleri: “- Men lem yezuk, lem ya’rif… (Yani; tatmayan bilmez ki!) Önce kendim tadayım, sonra size anlatırım…” Demiş. Öğrencileri de: “- Aman Hocam! Öldükten sonra sizinle nasıl bağlantı kurarız?” Dediklerinde gülümseyerek yalnızca, “İnşaallah!” diye cevap vermiş. Gerçekten aradan çok zaman geçmeden Îmâm-I Gazâlî Rahmetullahi Aleyh hazretleri ölümü tatmış ve öldüğü gece öğrencilerinin rüyalarına gelerek: “- Allah’ü Teâlâ dostları sözünü tutar… İşte, bugün ölümü tattım ve sözümü tutmak için rüyanıza geldim…” Demiş ve şöyle devam buyurmuş: “- Abdestimi tazeleyip sabah namazını kıldıktan sonra, yalnızca odama çekildim ve ölüm meleğini beklemeye başladım. “Lâ ilâhe illallah” diye zikrederken, bir ...