Kayıtlar

Evliya etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kaç Çeşit Evliya Vardır?

Kaç Çeşit Evliya Vardır?   Evliyâullah efendilerimizin dört kısım olduğu beyan ediliyor. Şöyle ki: velâyetini (veli olduğunu);   1- Kendi bilir, halk bilmez. 2- Halk bilir, kendi bilmez. 3- Ne kendi bilir ne de halk bilir. Yalnız Allah Teâlâ bilir. 4- Kendi bilir, halk da bilir. Böyle kadri yüce efendilerimiz halkı irşada memurdurlar. Peygamberân-ı izâm efendilerimizin vazifelerini vekâleten devam ettirirler.   Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz buyuruyor ki: “Allah Teâlâ’nın dostları onlardır ki, kendilerine bakıldığı zaman Allah Teâlâ hatırlanır, günahlara pişmanlık duyulur. Onlar konuştuğunda ilminiz artar, güzel amelde bulunduğunuz zaman da ahireti düşünürsünüz.”   Veli, Allah Teâlâ’ya ibadet ve taat işini en güzel yapan kimsedir.   Velinin ibadeti, araya bir isyan hali girmeksizin fasılasız (ara vermeden) devam eder.   Veli, ârif-i billahtır…   Kaynak: Miftâhu’r-Rüşd

Evliya Olmanın Yolu

Evliya Olmanın Yolu   Bişr-i Hafi Kuddise Sirrûh şöyle buyurdu: "- Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemi rüyamda gördüm. Bana dedi ki": "- Ey Bişr! Allâh-u Teâlâ seni akranların arasında ne ile yükseltti biliyor musun?" "- Hayır, bilmiyorum ya Rasûlallah Sallallahu Aleyhi Vesellem!"   "- Sünnetime uyman, sâlihlere hizmet etmen, din kardeşlerine nasihat etmen ve ashabım ile ehl-i beytime muhabbet etmen sebebiyle... İşte seni evliya derecesine ulaştıran şey bunlardır." (Ebu Said Hadimi, Berika; c:1 syf:328) Allâh’ım bu işleri bize de kolaylaştır ve dostlarının meyanına dâhil et âmin yâ Muin...

Bu Da Geçer Yâ Hû!

  Bu Da Geçer Yâ Hû!   Ârif zâtlar, hayatın acı-tatlı sürprizleriyle karşılaştıklarında; “Bu da geçer yâ Hû!” derler. Bu ifade kula şöyle seslenir: “– Ey insan! Sana gelen hüzünler de sevinçler de birer misafirdir. Sakın onları dâimî zannetme! Başına gelen fânî sıkıntılara çok üzülme, çünkü onlar gidicidir. Nâil olduğun fânî lezzetlere de fazla sevinme, zira onların da bekāsı yoktur…” Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerim’de “müslüman ve mü’min” tabirleri yanında başka sıfatlar zikretmiştir. Müttakî (takvâya eren), muhsin (ihsan şuuruyla yani ilâhî kameranın altında olduğunun idrâki içinde yaşayan), muhlâs (ihlâsa erdirilmiş), mukarreb (Cenâb-ı Hakk’a kalben yakınlaşmış), sâbikûn bi’l-hayrât (hayırlarda yarışarak öne geçen) ve benzeri bu sıfatlar, mü’minlere bir ufuk verir. Mânevî terakkî sonsuzdur. Zirvesi, Allah Rasûlü Sallallâhu Aeyhi Vesellem Efendimiz’dir. Mü’minlere; İslâm’ın bu derûnî vasıflarını kazandırmak için tesis edilen dergâhlarda, tezkiye-i nefs ve tasfiye-i kalp eği

Evliya Çocuk

  Adamın birine hanımı balık almasını söylüyor. O da pazara gidip balık alıyor. O sırada bir çocuk yaklaşıp: “- Amca ver onu ben götüreyim”, diyor. Veriyor. Beraberce adamın evine doğru yola çıkıyorlar. Yolda ikindi ezanı okunuyor. Çocuk, beraberce namazlarını mescidde kılmalarını teklif ediyor. Adamla beraber ikindi namazlarını kılıyorlar. Beraberce eve geliyorlar. Adam karısına: “- Bu çocuk, balıkları taşımak istedi, ben de "Peki" dedim. Beraberce geldik”, diye durumu anlatıyor. Karısı: “- Belki çocukcağızın canı istemiştir. Pişireyim de beraberce yiyin!”, diyor. Çocuk, balığı eve bıraktıktan sonra gitmek istediyse de, balığın pişmesini beklemesini ve biraz yemesini söylüyorlar. Çocuk oruçlu olduğunu söylüyor. Bunun üzerine: “- O halde bekle de iftarı bizde yapalım!”, diyorlar. Bekliyor, beraberce iftar yapıyorlar. Beraberce yatsı namazını kılmak için yine mescide gidiyorlar. Döndükten sonra, “- Bu gece bizde kal!" diye teklif edince, çocuk bunu d

Evliyaya Su-i Zan

  Evliyaya Su-i Zan   Beka ibni Batu ki, büyük bir evliyadır. Hal ehli kimse olup, kerametleri vardır.   O devirde üç âlim, bir gün akşam üzeri, Ziyarete geldiler evinde bu veliyi.   Bir miktar sohbet edip, geçince birkaç saat, Yatsı namazı için, yaptılar bir cemaat.   Namazda bu veli zat, onlara imam oldu. Yatsı olduğu için, yüksek sesle okudu.   Lakin kıraatini dinleyip o âlimler, Beğenmeyip, (tecvide uygun değil) dediler.   Su-i zanda bulunup, düşündüler ki: Bu zat, Henüz tecvide göre bilemiyor kıraat.   Gece orada kalıp, yattılar o üç âlim. Sabahleyin üçü de, ihtilam oldu lakin.   Ve gusl etmek üzere, çıktılar dışarıya. Yakındaki nehirde, girdiler hepsi suya.   Onlar nehirde iken, çıktı koca bir aslan. Gelip, elbiselerin üstüne yattı o an.   Onlar, görüp şaşırdı ne yapacaklarını. O anda anladılar dünkü hatalarını.   Hava da, çok şiddetli soğuk idi o günde. Göründü o veli zat birden kapı önünde.   Aslan onu görünc

Eşkiyalıktan Evliyalığa: Fudayl Bin İyad Rahmetullahi Aleyh

  Eşkiyalıktan Evliyalığa: Fudayl Bin İyad Rahmetullahi Aleyh               Tevbekârların medar-ı iftiharı, verâ ve irfan deryası Ebu Ali Fudayl b. İyad Rahmetullahi Aleyh, iki cihandan yüz çeviren şeyhlerin büyüklerinden olup, himmet ve fütüvvet ehli bir sufi...             Fudayl b. İyad, Merv ile Ebiverd arasında eşkiyalık yapan ancak tabiat olarak hayır ve iyiliğe meyilli olan birisidir. Soygun yaptığı kafilede bir kadın bulunacak olsa ona ilişmez, fakirin malını gasbetmezdi. Sahranın ortasında bir çadırı vardı. Bir gün muazzam bir kervan çıkageldi. Kervanın ağası haramilerden gizlemek için yanındaki altınları alıp çöle açılır ve Orada bir çadır görür. Çadırda biri oturuyor. Ona çölde eşkıyaların kervanı soymakta olduklarını altınları ona emanet etmek istediğini sıkıntı geçince dönüp almak istediğini söyledi. Fudayl altınları çadırın içinde bir köşeye koymasını söyledi. Ağa da altınları bırakıp geri döndü.             Kervanın yanına varınca haramilerin bütün kervanı soyd

Evliyanın Duası

  Evliyanın Duası   Dürüstlüğün senet olduğu bir dönemde sözü ilahi aşkın kudretiyle mayalanmış, sözü ve özü bir olan Allah’ın rızasını, sevgisini her şeyden üstün tutan. Yaratılanı sadece yaratandan ötürü seven bir Allah dostu vardı.        Bu veliyullah sabırlı, hoşgörülü, mütevazı, güzel huylu ve iyilik sever biriydi.        Öte yandan bu velinin huysuz, Şükürsüz, çirkin ve bencil bir karısı vardı.        Eşi sürekli kendisine hakaret eder, sen bana layık değilsin. Ben krallara layıkım deyip, adamı   azarlayıp dururdu. Allah’ın bu sadık ve sıddık kulu ise yaratanına şükür eder, sabırla hanımının düzelmesi için dualarda bulunur ona nasihatler ederdi.        Bir gün Allah’ın sadık kulu düşünceli bir şekilde eve gelir. Eşi olup biteni anlamaya çalışsa da evliyanın ağzını bıçak açmaz. Bu durum günlerce, haftalarca devam eder. Karısı artık onun deli olduğunu düşünmüş ve onun için endişelenmeye başlamıştır.        Karısı Allah dostunun karşısına geçmiş ve kendisine

Evliyalardan Üç Nasihat:

Evliyalardan Üç Nasihat: Hasan Basri Kuddise Sirrûh Bir gün Said bin Cebir Kuddise Sirrûh'a nasihat eyledi: "Üç şeyi işleme" dedi: 1- Beyler arasına girme, 2- Avretlerle sohbet eyleme, 3- Rabia Adeviyye Kuddise Sirrûha dahi olursa, kulağını çalgılara verme eğer velilerden dahi olsan afetden kurtulamazsın" Abdullah bin Hubeyk Kuddise Sirrûh: Ümîd üçe ayrılır: 1- İyi amel yapıp kabûl olunmasını umanın ümidi. 2- Kötü işler yapıp, tevbe ederek affını umanın ümidi. 3.Devamlı günah işleyip te, Allah’ü Teâlâ’nın kendisini affedeceğini umanın ümidi. Ali Nebtîtî Kuddise Sirrûh: Hızır Aleyhisselâm, kendisinde üç haslet bulunan kişiyle görüşür. Bunlar yoksa kişi meleklerin ibadetini yapıyor olsa dahi, onunla görüşmez. Bu hasletler şunlardır: 1- Kişinin her haliyle sünnet-i seniyyeye uyması. 2- Kalbinde, Müslümanlara karşı kin, haset, düşmanlık ve diğer kötülükleri beslemiyor olması. 3- Dünyaya düşkün olmamasıdır. Berbehârî Kuddise Sirr

İstanbul’da Evliya Var mı?

İstanbul’da Evliya Var mı? Bir gün Padişah, vezire sorar; – Vezir İstanbul’da evliya var mı? – Aman padişahım, İstanbul evliya yatağı olarak bilinir, evliya olmaz mı hiç! – Öyleyse bir kaç tanesini ziyaret edelim. – Sultanım, arzu ederseniz tebdil- i kıyafet ile şehri dolaşalım. Vezir ve padişah köylü kıyafetine girip, yola çıkarlar. Önce Mısır çarşısına girerler. Orada bir kumaşçı dükkânına girip selam verirler. Dükkân sahibi büyük bir edeple selamı alır ve müşterilerine iltifatta bulunarak; – Hoş geldiniz, safa geldiniz, maşallah Allah’ın ne güzel kulları var, buyurun efendim der. Vezir, biraz kumaş lazım olduğunu ve kumaş almaya geldiklerini söyler. Kumaşçı, hangisinden alacaklarını sorar. Vezir; – Şu topu, şu topu, şu topu indir. Diyerek topların yarısından fazlasını indirir. Sonra da: – Şundan yarım metre, şundan bir metre, şundan iki metre kes. Diyerek indirttiği bütün toplardan kestirir. Kumaşçı: – Allah’ın ne güzel kulları var, ya Rabbi! Sana şükür d