Kayıtlar

Seyyid etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bre Yalancı Fenâ Dünyâ Aldattın Yürüttün Beni

  Bre Yalancı Fenâ Dünyâ Aldattın Yürüttün Beni   Bre yalancı fenâ dünyâ, aldattın yürüttün beni; İnanmak yok imiş sana, aldattın yürüttün beni…   Sanırdım bâkî kalıram, bir gün demezdim ölürem; Şimdi n'olduğum bilirem, aldattın yürüttün beni…   Kala devrânım sanırdım, dünyâyı benim sanırdım; Çıkmaya cânım sanırdım, aldattın yürüttün beni…   Yüzüme güldün yürütdün, her ne ister isem verdin; Ben sana kalırım derdin, aldattın yürüttün beni…   Seyyid Seyfî ölüm vardır, gözün gafletden uyandır; Dünyâ sözün hep yalandır, aldattın yürüttün beni… Seyyid Nizâmoğlu Seyyid Seyfullah Kuddise Sırruh

Seyyid Abdülhâkim Arvasi Kuddise Sirrûh'tan Hikmetli Sözler -1-

001- Abdülhakîm Arvâsî hazretleri siyasete hiç karışmamış, siyasi fırkalara bağlanmamıştır... Müridleri kendisine tekkelerin kapatılması ile ilgili olarak soru sorduklarında: Cumhuriyet, tekkeleri değil, boş mekânları kapattı. Onlar kendi kendilerini çoktan kapatmışlardı. Demiştir. Bu çarpıcı görüş, genel olarak o günlerin tekke ve dergâh tipine ait teşhislerin en güzelidir. Yasalara uymakta çok titiz davranır, konuşmalarında da bunu tavsiye ederdi. 002- Çok mütevazı, pek alçak gönüllü idi. Ben dediği hiç işitilmemişti. İslâm âlimlerinin adı geçtiği zaman: Bizler o büyüklerin yanında hazır olsak sorulmayız, gaip olsak aranmayız. Ve bizler o büyüklerin yazılarını anlayamayız. Ancak bereketlenmek için okuruz. Buyururdu. 003- Abdülhâkim Efendinin yemesi, içmesi, yatması, kalkması, konuşması, susması, gülmesi, ağlaması hep İslâmiyet’e ve Resulullah Efendimizin haline uygundu. Onun yemesini gören sanki adet yerini bulsun diye yiyor zannederdi. Az yer, lokmaları küçük alır ve yavaş ye

Kısmen Müslümanlık Olmaz

Kısmen Müslümanlık Olmaz   İslam âlimlerinin en büyüklerinden Seyyid Abdülhakim-i Arvasi “kuddise sirruh” hazretleri, bir sohbetinde; - Kardeşlerim, Müslümanlık, her an Allahü teâlâyı hatırlamak demektir, buyurdu. Müslüman, her yerde Müslümandır.   Ve daha açıkladı: - Yani kısmen Müslümanlık olmaz. Camide Müslüman, sokakta canavar, olmaz öyle şey. Müslüman, camide de Müslümandır, sokakta da, evde de, işyerinde de Müslümandır.   Ve ekledi: - O, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bir an unutmaz. Bir günah işleyeceği zaman Rabbini hatırlayıp vazgeçer hemen.   - Hadis-i şerifte; (Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle haşrolursunuz) buyuruldu.   Şöyle özetledi: - Yaşarken Allah’ı hatırlayan, ölürken de hatırlar.   Kul ibadet ederse…   Bir günde sohbetinde; - Kardeşlerim, insan Allahü teâlâya ibadet ederse, cenâb-ı Hak, onun dünyada işlerini kolaylaştırır, kabirde ona acır, ahirette affeder, buyurdu.   Ve ilave etti: - Biz yeter ki, Allahü teâlâya ihlasla ibadet edelim.

Seyyid Abdülkâdiri Geylânî Rahmetullahi Aleyh’ten Birkaç Nasihat!

Seyyid Abdülkâdiri Geylânî Rahmetullahi Aleyh’ten Birkaç Nasihat! ·      Emelini kısa yap. Dünyâ hakkında zühd sahibi ol. ·      Zühd, uzun emel sahibi olmamaktır. Kötü arkadaşları terk et. Onlara sevgi duyma. ·      Sâlih kimseleri sev. Yakının bile olsa, kötü arkadaştan uzak dur. Uzak bile olsa, iyi arkadaşlarla beraber ol. ·      Kimi seversen, seninle onun arasında bir yakınlık hâsıl olur. Bu bakımdan, sevgi beslediğin kimsenin kim olduğuna iyi bak. ·      Ey oğul! Yaratılanlar üzerinde tefekkür edersen, onların yaratıcısına varırsın. ·      Hakîkî îmân sahibi mü’minin, iki zâhirî, iki tanede bâtınî gözü vardır. Zâhirî gözü ile Allah’ü Teâlâ’nın yeryüzünde yarattıklarını görür. Bâtınî gözü ile de, Allah’ü Teâlâ’nın göklerde yarattıklarını görür. Sonra, kalbinden perdeler kalkar. Yüksek derecelere kavuşur. Ona çok şeyler ma’lûm olur. Fakat sözü edilen bu perdeler, mahlûklara gönül bağlamaktan, nefisten, onun arzu ve isteklerinden, şeytanın aldatmasından kurtulmuş ola

Seyyid Abdülkâdiri Geylânî Rahmetullahi Aleyh Hazretlerinden Nasihatler…

Seyyid Abdülkâdiri Geylânî Rahmetullahi Aleyh Hazretlerinden Nasihatler… ·      Kader başa geldiği zaman, bu niçin böyle oldu? Nasıl böyle olur? gibi suâllerle Allah’ü Teâlâ’ya i’tirâzda bulunmak îmâna zarar verir, tevhîd inancını sarsar, tevekkülü ve ihlâsı bozar. Çünkü mü’minin kalbi, bu niçin böyle oldu? Nasıl oldu? gibi sözleri bilmez. Bildiği tek şey, “Evet, başüstüne” demek, hiç i’tirâzda bulunmamaktır. Nefs ise, dâima i’tirâz eder ve her başına gelene karşı çıkar. Öyleyse, kim kendisinin iyiliğini isterse, şerrinden (kötülüğünden) kurtuluncaya kadar, nefsiyle mücâdele etsin. ·      Nefs bütünüyle şerdir. Bu bakımdan, nefsle mücâdele edilip, onun itminan hâli te’min edilince, bu sefer nefs, bütünüyle hayr olur ve hayrı ister. Allah’ü Teâlâ’nın râzı olduğu işleri yapıp, Allah’ü Teâlâ’nın yasak ettiği şeyleri terk etmeye dikkat eder. Bunun mükâfatını, Allah’ü Teâlâ’ Kur’ân-ı Kerîmde meâlen şöyle bildiriyor: “Ey mutmainne nefs, râzı olmuş ve râzı olunmuş olarak Rabbine dön