Kayıtlar

hırs etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ey Âciz İnsan!

  Ey Âciz İnsan!   Nefsin on askeri (kötü huy ve isteği) vardır: 1. Hırs. 2. Şehvet. 3. Cimrilik. 4. Aşırı istek. 5. Doğru yoldan ayrılıp uzaklaşmak. 6. Acımasızlık, merhametsizlik, katı kalplilik. 7. Kötü ahlâk. 8. Sonu gelmeyen arzu, istek, emel. 9. Aşırı hırs. 10. Tembellik Hevâ   Tembellik Hevânın da on askeri (kötü huy ve isteği) vardır: 1. Haset. 2. Zulüm. 3. Kendini beğenmek. 4. Kibir, büyüklenmek. 5. Nefret, kin, garaz. 6. Hilekârlık. 7. Vesvese. 8. Doğru şeylere itiraz. 9. Sû-i zan yani insanlar hakkında kötü düşünce beslemek. 10. Münâkaşa.   Şunu iyi bil ki, Allâh Celle Celâlüh sana vücudundaki organları kendisinin yasak ettiği şeylerden onları koruman için verdi. Onlar sana Allâh Celle Celâlüh’ün birer nimeti ve emânetidir. Günâh işlersen onlarla işleyeciğin için, Allâh Celle Celâlüh’ün verdiği nimet ve emânetleri Allâh Celle Celâlüh’e isyânda kullanmış olursun. Öyle yapınca da küfrân-ı nimette bulunmuş, nimete nankörlük ya

Hırs Ve Şehvet

Hırs Ve Şehvet   Bir arı, bir karıncanın bin bir güçlükle taneyi yuvasına götürdüğünü görünce, ona şöyle seslendi:             “- Ey karınca, bu kendine yüklediğin nasıl bir meşakkat, seçtiğin nasıl bir yüktür? Gel de benim yediğim içtiğim yeri bir gör. En güzel ve en hoş yiyecekler benden artmadıkça padişahlara ulaşmaz. İstediğim yere konar, istediğimi seçer ve istediğimden yerim.”             Bu sözleri söylerken uçtu ve kasap dükkânında bir etin üzerine kondu. Kasap elindeki bıçağı o mağrur arının üzerine öyle bir vurdu ki onu iki parçaya böldü ve yere attı. Karınca gelip onu ayağından çekti ve şöyle dedi:             “- Nice bir anlık şehvet vardır ki, sahibini uzun zaman üzüntüde bırakır.” Arı ise: “- Beni istemediğim yere götürme!” dedi. Karınca da: “- Kim hırs ve şehveti sebebiyle dilediği, arzu ettiği yere konarsa, onu istemediği yere götürürler!” diye karşılık verdi. İsmail Hakkı Bursevi’nin Ruhul Beyan kitabında geçen arı ile karıncanın ibretlik hikaye

Bu Hırs Neden, Bu Açgözlülük Neden?

Bu Hırs Neden, Bu Açgözlülük Neden? Kesik baş cinayetleri, bavul cinayetleri, varil cinayetleri… Tarla yüzünden, dükkân yüzünden aile içi katliamlar, tüyler ürpertici olaylar… Artık haberlere bakmaktan korkuyoruz. Maneviyat bitti, iman zayıfladı, toplum bozuldu. Hiçbir şeyin tadı tuzu kalmadı. Sokakta yürüyemez olduk. Hırsızlık, yolsuzluk, kapkaç aldı başını gidiyor. Her gün yeni çeteler çökertiliyor, ardından yeni çeteler kuruluyor… İnsanlar sadece paraya, zevke, sefaya odaklanmış. Sokakların hali perişan müstehcen giyimli kadınlar erkekler… Kadınında-erkeğinde; kulağında, çenesinde, burnunda, kaşında, küpeler… Kolunda, elinde, bacağında, sırtında, ensesinde, yüzünde dizinde dövmeler… Yabancı hayranlığı, gayri millî ahlâk ve yaşayış aldı başını gidiyor… Kimse kimseyi sevmiyor, saymıyor… Ahirete iman, ölüm korkusu, hesap verme korkusu yok… Artık insanlar  “sonsuz mutluluğu”  değil,  “anlık mutluluğu”  düşünüyor. Bediüzzaman Hazretleri ne güzel buyurmuş.  “İman

İçimizdeki Düşman...

İçimizdeki Düşman...   “İyi olamıyorum. Çünkü dünya çok kötü...” Her insan özünde bir yerlerde iyidir ve her insan iyi olması ile orantılı bir şekilde kusurludur... Aslında böyle bir tanım, henüz çözümlenememiş bir dengenin en kestirme tarifidir. Nikola Tesla’ya göre, insanlarda bulunan kusurla erdem, madde ve enerjiye benziyor. Birbirinden tamamen ayrışmaları halinde, insan olmanın anlamının yiteceğini savunuyor. Ön görülü bulduğum bu yaklaşımı gelin hep beraber irdeleyelim; Dünya geneline baktığımızda, tüm kusurlarına ve olumsuzluklarına rağmen, beğensek de, beğenmesek de, bir uyum söz konusudur. Her bireyin hayat yoluna koyulduğunda, kendince hedefleri ve hayalleri vardır. Mesela diyelim ki, dünyayı değiştirmeyi istedik. Ne derler? Evdeki hesap çarşıya uymaz bazen... Biz doğruyduk. Diyelim ki, tüm dünya yapa yanlıştı. Böylece, akıntıya ters yüzen bir yalnızlık içerisinde öylece kala kaldık. Ümitlerimiz, kendini karamsarlığa bıraktı. Tıpkı gün batımı gibi, kaçınılmaz bir

İnsan Bu Dünyada Son Derece Âciz ve Noksandır

İnsan Bu Dünyada Son Derece Âciz ve Noksandır Buraya kadar anlatılanlardan, insanın  kalb  cevherinin  kıymet ini, âczini ve büyü klüğünü anladın. Şimdi bil ki, bu kıymetli cevheri sana verdiler ve sonra seni onun üzerine örttüler! Onu aramaz, zayi eder ve onu unutursan çok aldanırsın ve büyü k ziyanlara duçar olursun. Kalbini yeniden aramaya, dünya meşgalelerinden kurtulmaya ve onu kendi yüksek makamına ulaştırmaya gayret et. Onun şeref ve izzeti, öbür dünyada anlaşılacaktır. Üzüntüsüz neş’e, fenâsız beka, acısız kudret, şüphesiz marifet ve Allahü Teâlâ’yı perdesiz görmek olacaktır. Fakat, bu dünyada onun [yâni insanın] şerefi, kendisinde bulunan istidat [doğuştan gelen sonradan geliştirebilen…] ve liyakat ile hakiki şeref ve izzete kavuşmaktır. Yoksa, bugün ondan daha kusurlu ve zavallı kim vardır. Zira açlığın, susuzluğun, sıcaklığın, soğukluğun, hastalığın, ızdırabın, elemin, sıkıntı nın, hışmın ve hırsın esiri olmuştur. Rahatının ve lezzetinin bulunduğu şeyler, ona zarard