Kayıtlar

Şehitler etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Şehitler Tepesi Boş Kalmayacak

Şehitler Tepesi Boş Kalmayacak Şehitler tepesi boş değil, Biri var bekliyor. Ve bir göğüs, nefes almak için; Rüzgâr bekliyor. Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye; Yattığı toprak belli, Tuttuğu bayrak belli, Kim demiş meçhul asker diye? Destanını yapmış, kasideye kanmış. Bir el ki; ahretten uzanmış, Edeple gelip birer birer öpsün diye fâniler! Öpelim temizse dudaklarımız, Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız. Rüzgârını kesmesin gövdeler Sesinden yüksek çıkmasın nutuklar, kasideler. Geri gitsin alkışlar geri, Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri! Ona oğullardan, analardan dilekler yeter, Yazın sarı, kışın beyaz çiçekler yeter! Söyledi söyleyenler demin, Gel süngülü yiğit alkışlasınlar Şimdi sen söyle, söz senin. Şehitler tepesi boş değil, Toprağını kahramanlar bekliyor! Ve bir bayrak dalgalanmak için; Rüzgâr bekliyor! Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin; Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye Yattığı toprak belli, Tut

Şehitlere Gazel

Şehitlere Gazel Hıyabandan geçip semt-i cânâna vardı onlar, Cennet vatandan firdevs-i âlâya erdi onlar… Kimi onbeşlik fidan, kimi asırlık çınardı, Selâ-yı şerifle Kur'an'ı öptü onlar… Bezm-i Elest'te de kesişmişti yolları, Bir takdîr-i ilâhîyle yollara düştü onlar… Dediler: "Altı da bir üstü de birdir yerin!", Şerbet-i şehâdeti bir lâhzada içti onlar… O gül yüzlerinde güller açmıştı, Ola ki bûs-ı nebîye mazhar oldu onlar… Nermin ERCAN

Şehitlerin Âhiretteki Sevabı

Şehitlerin Âhiretteki Sevabı Hadisler: Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Şehitler beş kısımdır: Bulaşıcı hastalığa yakalanan, ishale tutulan, suda boğulan, göçük altında kalan ve Allah yolunda savaşırken şehit olanlar." Buhârî, Cihâd 30; Müslim, İmâre 164. Ayrıca bk. Buhârî, Ezân 32; Tirmizî, Cenâiz 65 Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre,   Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: – "Siz kimleri şehit sayıyorsunuz?" diye sordu. Sahâbîler: – Yâ Resûlallah! Kim Allah yolunda öldürülürse o şehittir, dediler. Peygamber Efendimiz: – "Öyleyse ümmetimin şehitleri oldukça azdır!" buyurdu. Ashâb: – O halde kimler şehittir, yâ Resûlallah! Dediler. Resûl-i Ekrem: – "Allah yolunda öldürülen şehittir; Allah yolunda ölen şehittir; bulaşıcı hastalıktan ölen şehittir; ishalden ölen şehittir; boğularak ölen şehittir" buyurdu.

Çanakkale Şehitlerinden Muallim Hasan Ethem Merhumun Annesine Yazdığı Mektup...

Çanakkale Şehitlerinden Muallim Hasan Ethem Merhumun Annesine Yazdığı Mektup... Valideciğim, Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi, Nasihatamiz mektubunu Divrin Ovası (Niğde) gibi, güzel,  yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım. Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti. Okudum,  okudukça büyük dersler aldım. Tekrar okudum. Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim. Gözlerimi açtım,  uzaklara doğru baktım. Yeşil yeşil ekinlerin rüzgâra mukavemet edemeyerek eğilmesi,  bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi. Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni annenden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı. Gözlerimi biraz sağa çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı. Nazarlarımı sola çevirdim çağıl çağıl akan dere,  bana validemden gelen mektuptan dolayı gülü

Güle Sevdalı, Gül Yiğit’e Elveda

Güle Sevdalı, Gül Yiğit’e Elveda (Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’na yazılmıştır. Allah’ü Teâlâ rahmet eylesin!) Ey gülü çok seven, gül yüzlü yiğit, Şehitler yoluna güller döşedi. Gül sevdalısı olduğun, gül sözlerinden belli, Efendimiz gül kokardı, gül gibiydi, gül tenli... “Ruh bir anlıktır, nerede çıkacağı bilinmez!” derdin, Son nefesini karlı dağlar başında verdin. “Dünya çok kısa, fırıldak yapılmaz!” dedin, Dünyayı, parayı, değil; Allah’ı sevdin. Teslim olduğun dağlar, kayalıklar beyazdı, Durmadan kar yağıyordu gökler bembeyazdı, Nur saçarken kâinat, senin tenin üşüyordu, Fakat kalbin aşk ile yanıp, tutuşuyordu. “Ölümüm, düğün günüm!” demiş bir büyüğümüz, Bizim de şehadet olsun ölümümüz… Senin düğününde ne yazık ki ağlıyoruz. Ayrılığın çok acı karalar bağlıyoruz, Ey sonsuzlukların sahibi Yüce Mevlâ’mız: Emanetini aldın, merhamet et, O’na gani gani Rahmet et, Cenneti âlâna kabul et, Ruyetullah’ına davet et… Amin, amin, Velh