Kayıtlar

İngiliz etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bir İngiliz Casusu Hampher’in İtirafları

Resim
  Bir İngiliz Casusu Hampher’in İtirafları (Sadece iki dk. Oku; Ve günümüzde ki olaylara bak)     İngiliz casusu Hemper Diyor ki: 10 sene İstanbul medreselerinde Arapça okudum   hafızlık yaptım. Evlenme tekliflerini kabul etmedim gavurlugum ortaya çıkmasın diye! Beni devletim casusluk yapmak üzere görevlendirdi. * * * * * Osmanlı'da gördüğüm 3 güzel ahlak yüzünden   casusluk yapmayacağımı söyledim! 1- Edirne'den Kars'a giden bir Osmanlı vatandaşı elindeki kıymetli eşyalarını mahalle camisinin arka mahveline koyar 3 ay sonra gelir emanetlerin aynı yerden alır! 2- İstanbul'un belirli semtlerinde hayır dibektaşları konulur buralara zenginler hayır hasenatini dibeğe bırakır, Fakir, akşam evine dönerken bir ekmek parası alır diğerlerine dokunmaz! 3- Satın aldığı tarladan çift sürerken bir küp altın çıkar satan adama bir küp altını vermeye kalkar. “Ben tarlanın altını üstünü sana sattım!” deyip kabul etmez! * * * * * Bu üç sebepten casuslugu ka

İç Ve Dış Düşmanlar

İç Ve Dış Düşmanlar              İslâm düşmanları, geçmişte kaba kuvvetle, sinsi plânlarla İslâmiyeti ortadan kaldırmak için çok çalıştılar. Bunda tam bir başarı sağlayamayınca bu defa açıkça dine saldırmaya başladılar. İslâm kitapları hatta, Kur'ân-ı kerîmler bile yasak edildi. Bu İslâm âlimlerinin yerine, kendileri tarafından yetiştirilen din câhili kimseleri getirdiler...             Sonradan gelen İslâm düşmanları da; “din adamları fen bilmez, din adamları câhildir, gericidir.” diyerek Müslüman yavrularını İslâmiyetten uzaklaştırmaya çalıştılar. İslâmiyete ve Müslümanlara zararlı olan şeylere asrîlik, ilericilik dediler.           Bu vatan hâinleri ile en büyük mücadeleyi yapan Cennet mekân Sultân ll. Abdülhamîd Hân oldu. Bunun için “Kızıl Sultan” ilân edildi. Abdülhamîd Hân, Avrupalı profesörler ve fen adamlarını, çok yüksek maaş vererek İstanbul'a getirtti. Vatanına, milletine, dinine bağlı ilim ve fen adamları yetiştirdi. Kıymetli subaylar yetiştirdi. Fakat Balkan,

İngiliz Askerlerini Marmara’ya Gömen Koca Seyit'in Duâsı

Resim
İngiliz Askerlerini Marmara’ya Gömen Koca Seyit'in Duâsı Çanakkale'de yazılan destanın baş aktörlerinden olan Koca Seyit'in İngiliz gemisini vurma hikâyesi... Çanakkale Harbi’nde, Rumeli Mecidiye Tabyası, korkunç bir düşman saldırısı neticesinde neredeyse tamâmen imhâ edilmişti. Cephâneliğin büyük kısmı havaya uçmuş, on altı topçumuz şehîd olmuştu. Koca tabyadan geriye kalan; bir yüzbaşı, iki Yüzbaşı, etraftaki birliklere durumu haber vermek için uzaklaşmıştı ki, erlerden Koca Seyit, denizin üzerinde ateş ve ölüm püskürerek ilerleyen düşman gemilerine bakarak derin derin içini çekti. Gözleri doldu. Mahzun yüreği, düşman karşısında âciz kalmanın ıztırâbı içinde çırpınırken ellerini yüce Mevlâ’ya kaldırdı ve: “- Yâ Rab! Ey kudret sâhibi Allâh’ım! Bana şu an öyle bir kuvvet ver ki, hiçbir kulun benden daha güçlü olmasın!” Diyerek Rabbine sığındı, O’ndan yardım istedi. Koca Seyit, dünyâ âleminden sıyrılmıştı âdeta... Artık sâdece Rabbinin huzûrunda

İngiliz Fitnesi

İngiliz Fitnesi 1800’lü yıllarda; Hindistan Yeni Delhi’nin bir Hindu mahallesinde iki kişiden biri yularından tutarak, diğeri arkasından sopayla vurarak; bir ineği götürür. Hindular sorar: - İneği nereye götürüyorsunuz? - Kurban keseceğiz! - Siz ineği nasıl kesersiniz? İnek bizim kutsal tanrımız derler… İleri geri tartışma çıkar. Hindular bir anda kalabalıklaşır. İneği götüren adamları kovalarlar. Adamlar sarık ve sakallarını çıkarıp atarak, İngiliz elçiliğine sığınırlar. Daha sonra Hindular, Müslüman mahallesine saldırırlar. 60’tan fazla Müslüman katledilir. Meğer o sakallı sarıklı adamlar İngiliz’miş, sakalları bile takma sakalmış. Amaç fitne çıkarmak…

İngilizlerin “İslâm’ı Nasıl Yıkabiliriz?” Plânı

İngilizlerin “İslâm’ı Nasıl Yıkabiliriz?” Plânı İngiliz Casusu Hempher hatıralarında, kendisine verilen, “iki” devlet sırrından bahseder. Bu sırlardan biri, İslâm’ı yıkma çalışmalarının esaslarını teşkil eden ve az sayıdaki casuslara gizli olarak verilen “İslâm’ı Nasıl Yıkabiliriz?” kitabıdır. Bu kitapta geçen yıkım planlarının birçok maddesi “Dinler arası diyalog ve hoşgörü” prensipleri ile bire bir örtüşüyor. Hempher, bu planları bakınız nasıl anlatıyor: “1- Müslümanların arasında, ırkçılık, milliyetçilik taassubunu körükleyecek ve onların dikkatlerini, İslâmiyet’ten önceki kahramanlıklarına çekeceksiniz. Mısır’da Firavunluğu, Îrân’da Mecûsîliği, Irak’ta Bâbilliği, Anadolu’da eski medeniyetleri ihya edeceksiniz 2- Şu dört şeyi, gizli ve aşikâr yaymak lâzımdır: İçki, kumar, zina ve domuz eti. Bu işi yapmak için, İslâm memleketlerinde yaşayan Hıristiyan, Yahudi, Mecusi ve diğer gayri Müslimlerden azamî derecede istifade edilecek. 3- Çıkardığımız meşgalelerle, Müslümanları

İngiliz’in Biri, Bir İslâm Âlimine Sordu

İngiliz’in Biri, Bir İslâm Âlimine Sordu İslam’da kadının namahrem erkek ile tokalaşması neden haramdır? Âlim dedi; Sen İngiliz kraliçesinin elinden tutabilir misin? İngiliz; Hayır, sadece özel olan, sınırlı bir kesim, kraliçenin eline dokunabilir. Dedi. Âlim; Bizim kadınlarımızın hepsi kraliçedir ve kraliçeler yabancı erkeklere el vermezler dedi. İngiliz tekrar sordu; Sizin kadınlarınız neden saçlarını ve bedenlerini örtüyorlar? Âlim tebessüm ederek iki tane çikolata aldı. Birisinin paketini açtı diğerini ise açmadı ve sonra her ikisini de toprak üstüne attı. Birkaç dakika sonra toprağa bulaşan açık çikolatanın üzerine sinekler kondu. Âlim İngiliz’e dedi; Eğer bunlardan birisini al desem hangisini tercih edip alırsın? İngiliz, paketi açılmayanı alırım dedi. Âlim, İşte Bundan Dolayı Bizim Kadınlarımız Hicaba Riayet Ediyorlar dedi. (Alıntı) …………………………………………………………………. Öğretmenler odasında bir bayan öğretmen: “Neden benimle tokalaş mıyorsun?” diye sordu

Dünyanın En Yürekli Ve Kahraman Askeri Mehmetçik

Resim
25 Nisan 1915 günü Conk Bayırı'nda Türkler ve birleşik kuvvetleri arasında korkunç siper savaşları oluyor. Siperler arasında 8 – 10 metre mesafe var, süngü hücumundan sonra savaşa ara verildi. Askerler siperlerine çekildi. Yaralılar ve ölüler toplanıyor. İki siper arasında açıkta ağır yaralı ve bir bacağı kopmak üzere olan İngiliz Yüzbaşısı avazı çıktığı kadar bağırıyor, ağlıyor, kurtarın diye yalvarıyordu. Ancak hiçbir siperden, kimse çıkıp yardım edemiyordu. Çünkü en küçük bir kıpırdanışta yüzlerce kurşun yağıyordu. Bu sırada akıl almaz bir olay oldu. Türk siperlerinden beyaz bir iç çamaşırı sallandı. Arkasından aslan yapılı bir Türk askeri silahsız siperden çıktı. Hepimiz donup kaldık. Kimse nefes alamıyor, ona bakıyorduk. Asker yavaş adımlarla yürüyor. Siperdekiler kendisine nişan almış bekliyordu. Asker yaralı İngiliz Subayı'nı okşar gibi yerden kucakladı, kolunu omzuna attı. Ve bizim siperlere doğru yürümeye başladı. Yaralıyı usulca yere bırakıp geldiği gibi kend

Bedeli Çanakkale'de Altın Olarak Tesviye Olunacaktır

Bedeli Çanakkale'de Altın Olarak Tesviye Olunacaktır Üç aylık bir tâlimden sonra Mehmed Muzaffer, “zâbit namzeti” olarak Çanakkale'de idi. (Mart 1916). Müttefik İngiliz ve Fransız kuvvetleri, Çanakkale'de uğradıkları mağlûbiyetlerden ve verdikleri yüzelli bin zâyiattan sonra Boğaz'ı aşamayacaklarını anlamışlar, 1915'in son haftasıyla 1916'nın ilk haftasında bütün hatları tahliye edip, çıkıp gitmişlerdi. Muzaffer, Çanakkale'ye vardığında harp durmuştu. Zaman zaman, İmroz-Bozcaada'da üslenmiş düşman gemileri ve uçakları bombardımanda bulunuyorlarsa da, 1915 Nisan'ından Aralık sonuna kadar sekiz ay süren kanlı boğuşmalara kıyasla bu bombardımanlar 'hiç' mesâbesindeydi. Çanakkale'deki birliklerin büyük bir kısmı, Kafkas, Irak ve Filistin cephelerine sevk edileceklerdi. Hazırlanma ve noksanları ikmâl emri aldılar. Muzaffer, birliğinin alay karargâhında vazifeliydi. Alayın kamyon ve otomobil lastiği ile diğer bir takım malzemeye ihtiya