Kayıtlar

Sakal etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kösenin Sakalı...

Kösenin Sakalı...   Vaktin birinde, Anadolu'nun bir yerinde bir bey yaşarmış... Geniş tarlaları, sürü sürü koyunları varmış. Ekilir biçilir, sağılır süzülürmüş ama yetmezmiş... Doğrusu, yanında çalışanlar iyi değillermiş... Dalıp kırpan, çalıp çırpan olursa, bereket mi olur orda… Bey, bakmış ki böyle gitmeyecek... Adamlarını çekip çevirecek, işini alıp devirecek biri gerek... Helâl süt emmiş bir kâhya bulsa, işler yoluna girecek... Haber salmış dört bir yana... Kâhya arandığını duyanlar sökün etmişler... Biri gelmiş, beşi gitmiş, şehlâ gelen şaşı gitmiş... Bey, öyle olur olmaz adama kâhyalık mi verir? Derken, bir akşamüzeri, kösenin biri girmiş içeri... Gençten biri... Selâm vermiş, beyin elini öpmüş ve işe talip olduğunu söylemiş... Bey, köseyi tartıp teraziledikten sonra gözü tutmuş. Ama iyi bir sınavdan geçirmeden de işe almak istememiş... Bey demiş ki köseye: “- Bak oğul... Sen iyi bir delikanlıya benziyorsun Ama kâhyalık zor iştir... Ha demeyle haylanmaz, kur

Kol Ve Sakal

Kol Ve Sakal 2. Selim zamanındaki İnebahtı mağlubiyeti’nin üzerimizdeki tesirini anlamak isteyen Venedik Elçisi, Sokullu’yu ziyarete gelmişti. Büyük adam derhal vaziyeti kavradı. Ve Elçi’ye söz sırası bırakmadan hitâbetti: -Siz söylemeseniz de ziyaretinizin hakiki sebebinin anlıyorum. Biz Kıbrıs’ı almakla sizin kolunuzu kopardık, siz de inebahtı’da donanmamızı yakmakla bizim sakalımızı kestiniz. Kesilen sakal çabuk uzar ama, koparılan kol bi daha yerine gelmez!

Traş Edilen Sakal Daha Gür Biter

Traş Edilen Sakal Daha Gür Biter Osmanlı donanmasının ilk defa bozguna uğradığı İnebahtı Deniz Savaşı’ndan sonra, II. Selim’in emriyle yeni bir donanma kurulur. Donanmayı kurmakla görevlendirilen Kılıç Ali Paşa, bahar ayında donanmayı her şeyi ile hazırlamıştı. İnebahtı’da Kıbrıs’ı almak için uğraşan Haçlı Armadası bu amacına ulaşamamıştı. İnebahtı bozgununun sorumlusu olan Sokullu Mehmed Paşa, 7 Mart 1573′de Venedik büyükelçisi Barbaro’ya: “Biz sizden Kıbrıs Krallığı’nı alarak kolunuzu kestik. Siz ise donanmamızı yenmekle bizim sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen kol yerine gelmez ama tıraş edilen sakal daha gür biter. ”

Unutulan Sünnetler

Unutulan Sünnetler Bir hadis-i Şerif’te; “Terk edilip, unutulmuş bir sünnetimi meydana çıkarana, yüz şehid sevabı verilecektir.” buyuruluyor. Günümüzde terk edilen sünnetler hangileridir? Bilirsek başkaları yapmasa da biz yapıp şehid sevabına kavuşuruz. Özellikle şu sünnetler daha çok terk ediliyor: ·         Müsafeha etmek, yani sünnete uygun tokalaşmak unutulmuştur. ·         Sakal, sünnet üzere bırakılmıyor. ·         Namazlarda başı örtmeye önem verilmiyor. ·         Abdestte eller ve ayaklar üç defa yıkanmıyor. Parmak araları üç defa hâllenmiyor. ·         Aksıran (Elhamdülillah) demiyor. Başkası, dinde öyle bir şey olmadığı halde, “çok yaşa” diyor. Hâlbuki elhamdülillah demesi sünnet, bunu duyan Müslümanın da (Yerhamükellah) demesi farzdır. ·         Yalnız tanıdıklara selam vermek, kıyamet alametidir. Selam sünnete uygun verilmiyor. Bir odada oturulurken, bir kimse o odaya on kere girip, on kere çıksa, her giriş ve çıkışta selam vermesi sünnettir. Bu sünnet