Kayıtlar

Olup etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Gel Ey Gurbet Diyârında Esîr Olup Kalan İnsân

Gel Ey Gurbet Diyârında Esîr Olup Kalan İnsân   Gel ey gurbet diyârında esîr olup kalan insân, Gel ey dünyâ harâbında yatup gâfil olan insân…   Gözün aç perdeyi kaldır duracak yer mi gör dünyâ, Katı mecnûn-dürür buna gönül verüp duran insân…   Kafesde tûtîye sükker verirler hiç karâr etmez, 'Aceb niçün karâr eder bu zindâna giren insân…   Ne müşkil hâl olur gafletde yatup hiç uyanmayup, Ölüm vaktinde Azrâil gelince uyanan insân…   Kararmış kalbin ey gâfil nasîhat neylesin sana, Hacerden katıdır kalbi öğüt kâr etmeyen insân…   Bu derdin çâresin bul sen elinde vâr iken fırsat Ne ıssı sonra âh ü zâr edüp hayfâ diyen insân…   Niyâzî bu öğüdü sen ver evvel kendi nefsine, Değil gayriye andan kim tuta her işiten insân…   Niyâzî Mısrî Kuddise Sırruh

Gel Ey Gurbet Diyarında Esir Olup Kalan İnsan

  Gel Ey Gurbet Diyarında Esir Olup Kalan İnsan   Gel ey gurbet diyârında esir olup kalan insan, Gel ey Dünya harâbında yatıp gâfil olan insan.   Gözün aç perdeyi kaldır duracak yer mi gör Dünya, Kati mecnun durur buna gönül verip duran insan.   Kafeste bülbüle şeker verirler, fakat hiç durmaz, Acep niçin karar eder, bu zindana giren insan!   Ne müşkül hâl olur gaflette yatıp hiç uyanmayıp, Ölüm vaktinde Azrâil gelince uyanan insan.   Kararmış kalbin ey gâfil nasihat neylesin sana, Hacerden katıdır kalbi öğüt kâr etmeyen insan.   Aklını başına topla, elinde var iken fırsat, Sonsuz azap çekecektir, (Adam sen de) diyen insan.   Niyazi bu öğüdü sen ver evvel kendi nefsine, Değil gayriye andan kim tuta her işiten inşan.   Niyazi Mısrî Kuddise Sirrûh

Seyyâh Olup Şu Âlemi Ararsan

Seyyâh Olup Şu Âlemi Ararsan Seyyâh olup şu âlemi ararsan, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz. Ceddi Muhammed’dir eğer sorarsan, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz. Çevre gelip dervişleri derilir, Erkân ile usûlleri sürülür, Kudretinden nasipleri verilir, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz. Mevlâ’m yüce devlet vermiş başına, Meşgul olmuş Yaradan’ın işine, Mevlâ’sının Rasûlü’ne aşina, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz. Giderler gazâya çalarlar satır, Daima yaparlar hoş gönül-hatır, Bağdat’ta türbesi nur olmuş yatır, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz. Kâdir Mevlâm yeri-göğü düzeli, Hoş nazar eylemiş O’na ezeli, Evliyalar serçeşmesi güzeli, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz. Cümle hâs u âmı Hakk’a götürür, Nice müşkilleri anda bitirir, Muhammed’in sancağını götürür, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz. Derviş Yûnus! Biz çekelim zahmeti, Üstümüzde hazır ola himmeti, Oğlum demiş O’na Rasûl Hazreti, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz. Yun

Öğrendiği Ayetin Dehşet ve Heybetinden Hasta Olup Öldü

Öğrendiği Ayetin Dehşet ve Heybetinden Hasta Olup Öldü Ebû Bekir Verrâk Hazretleri’nin küçük bir oğlu vardı. Kur’ân-ı Kerîm öğrenmek için bir hocadan ders okumaktaydı. Bir gün mektepten benzi sararmış bir vaziyette, titreyerek ve erkenden döndü. Ebû Bekir Verrâk Hazretleri, bu duruma şaşırarak sordu: “–Hayırdır evlâdım, bu hâlin ne, niçin mektepten erken döndün?” Oğlu, o küçücük yüreğine yerleşmiş bulunan Allâh korkusu netîcesinde sonbahar yaprağına dönen bir çehre ile: “–Ey babacığım! Bugün hocamız bana Kur’ân’dan bir âyet öğretti, onun mânâsını idrâk edince korkumdan bu hâle geldim!” dedi. Bu defa babası: “–Evlâdım, o hangi âyet-i kerîmedir?” dedi. Küçük çocuk okumaya başladı: “Eğer inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl koruyacaksınız?” (el-Müzzemmil, 17) Daha sonra küçük yavru, bu âyetin dehşet ve heybetinden hasta olup ölüm döşeğine düştü, çok geçmeden de rûhunu teslîm etti. Babası bu hâdise karşısında ç

Yahudi Cömertlik Yapınca Müslüman Olup Peygamberimize Komşu Oldu

Yahudi Cömertlik Yapınca Müslüman Olup Peygamberimize Komşu Oldu Fakir bir zat vefat etmişti. Oğlu ne kefen parası, ne de ödünç kefen alamadı. Oğlu Müslüman bir mağazacıya geldi ve borca kefen istedi. O da vermedi. Çocuk ağlayarak eve geliyordu. Babası kefensiz gömülecekti. Bir Yahudi mağazacı çocuğu gördü ve niçin ağladığını sordu. Çocuk meseleyi anlattı. Yahudi kefeni verdi, borcunda yok yazmıyorum dedi.  Babasını kefene sarıp defnettiler. O gece Yahudi bir de borca kefen vermeyen Müslüman mağazacı aynı rüyayı gördüler. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) mahşer yerinde idi. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) Yahudi’yi çağırdı ve kendisine Cennet’i ve Müslüman olursa Cennet’te alacağı makamı gösterdi ve kendisine ebediyen cennette komşu edeceğini söyledi. Yahudi uyandı ki evin içi nurla dolmuştu derhal bir hocaya gitti ve Ben Müslüman olacağım dedi. Şehadet kelimesi getirdi ve Müslüman oldu. Yine aynı gece Müslüman mağazacı bir rüya gördü. Rüyasında Peygamberimiz