Kayıtlar

günler etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sizler O Günleri Bilemezsiniz…

  Sizler O Günleri Bilemezsiniz…   Tepelerden kanlı aylar doğardı, Dev ömürler bir namluya sığardı, Saçlarımız bir gecede ağardı, Siz o günleri bilemezsiniz…   Eğilir de yıldızları içerdik, Sizler o günleri bilemezsiniz… Bilemezsiniz, bilemezsiniz, Sizler o günleri bilemezsiniz…   Gökler, yağlı duman gibi pusardı, Dağlar hançerlenmiş gibi susardı, Yedi yönde yedi boran eserdi, Sizler o günleri bilemezsiniz…   Orhan Seyfi Şirin

Ne Günlere Kaldık?

  Ne Günlere Kaldık?   Kalmadı dünyanın ne tuzu tadı, Gömüldü insanlık tek kaldı adı, Alim sanık oldu, cahilde kadı, Ne günlere kaldık haberin var mı?   Fesbuka dalmış; genci, yaşlısı, Esnafı tüccarı garson aşçısı, Fena bir hastalık yoktur aşısı, Ne günlere kaldık haberin var mı?   Zenginin fakirden yoktur haberi, Nesil yoldan çıktı, çoğu serseri, Yaşlılar edildi kapı dışarı, Ne günlere kaldık haberin var mı?   Kurudu ekinler vermiyor başak, Çarşaflı kadınlar evinde tutsak, Şeriat istemek temelden yasak, Ne günlere kaldık haberin var mı?   Bölündük, dağıldık, yüzler parçaya, Yama tutmaz dibi delik bohçaya, Aldandık bir fincan kahveye çaya, Ne günlere kaldık haberin var mı?   (Şairi bulunamadı…)

Peygamberimizin Sallallahu Tealâ Aleyhi Vesellemin Son Günleri

Peygamberimizin Sallallahu Tealâ Aleyhi Vesellemin Son Günleri Resûl-i Ekrem Sallallahu Tealâ Aleyhi Vesellem, hastalığının en şiddetli olduğu bir günde ashabıyla helâlleşmeyi arzu etti. Yine bir taraftan Hz. Ali’ye, diğer taraftan da Fadl b. Abbas Radiyallahü Anh Hazretlerine dayanarak güçlükle ayağa kalktı ve mescide gitti. Minbere çıkıp oturdu. Hz. Bilâl Radiyallahü Anh’e de şu emri verdi: “Halka nidâ et; mescide toplansınlar. Onlara vasiyet etmek isterim. Bu, benim son vasiyetim olacaktır!” Hz. Bilâl Radiyallahü Anh, emri yerine getirdi. Bir anda toplanan halkı, mescit almaz oldu. Resûl-i Kibriya Efendimiz Sallallahu Tealâ Aleyhi Vesellem, Allah’a hamd ve senâdan sonra ashab-ı kirama şöyle hitap etti: “- Ey insanlar! Sizden ayrılma vaktim oldukça yaklaşmıştır! Sizden birine vurmuşsam, işte sırtım, gelsin vursun! Birinizin malını almışsam, gelsin, hak­kını alsın! Sakın hak sahibi, şayet kısas talebinde bulunursam, ‘Resûlullah bana darılır’ diye düşünme

Cuma Günlerini En İyi Değerlendirmek İçin

Cuma Günlerini En İyi Değerlendirmek İçin 01-   Cuma gününe Perşembe gününden hazırlanmalı; “Rabbim beni bir Cuma gününe dahi kavuşturdu!” diye şükretmelidir. Kur'an-ı Kerim ve Yasin-i Şerif suresini okumalı. Bir hadis-i şerifte, “Cuma gecesi Yasin suresini okuyanın günahları affedilir!” buyurulmaktadır. (İsfehani) “Cumaya perşembe gününden hazırlanın!” (Hatib) “Cuma günü günah işlemeden selametle geçerse, diğer günler de selametle geçer.” (İmam-ı Gazali) 02-   Cuma gecesi ehli ile gusletmeli. Peygamber efendimiz, “Cuma günü gusledenin günahları affolur!” buyurmaktadır. (Taberani) 03-   Cuma günü sabah namazından önce, “Estağfirullahelazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh” okuyanın, denizköpüğü kadar da olsa, bütün günahları affolur.” (İbni Sünni) 04-   Müslümanların Cuma Bayramını tebrik etmek iyi olur. “Cuma günü iyiliklerin hazinesidir ve güzel şeylerin menbaıdır.” (Ey Oğul İlmihali) Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Cuma günü, kuşlar ve vahşi

Allah’ü Teâlâ’ya Tevekkül Edin

Allah’ü Teâlâ’ya Tevekkül Edin Moğolların Anadolu umumi valisi Baycu Noyan Konya'yı muhasara etti. Konyalılar gayet sıkıntılı ve ıstıraplı günler yaşadı. Muhasaranın kaldırılması için Mevlânâ hazretlerinin huzuruna çıkıp; "Efendim! Bize merhamet ediniz. Baycu Noyan bildiğiniz gibi Konya'yı muhasara etti. Çoluk-çocuğumuzla gayet sıkıntıya düştük. Korku içinde yaşıyoruz. Şayet bize yardım etmezseniz sonumuz felâket olur. Çünkü Baycu Noyan hangi şehri fethettiyse halkı kılıçtan geçirip mallarını yağmaladı. Bu işe bir tedbir istirham ediyoruz." dediler. Mevlânâ; "Siz Allah’ü Teâlâ’ya tevekkül edin. Doğru bir itikat ile Cenab-ı Hakk'ın evliyasını vesile ederek dua edin. İnşallah sıkıntınız def olur." buyurdu. Sonra şehirden dışarı çıkıp meydanın ortasında durdu. Kıbleye dönerek namaz kılmaya başladı. Etrafta binlerce Moğol askeri vardı. Baycu Noyan'a kocaman bir çadır kurmuşlardı. Askerler hemen komutanlarına koşup; "Şehirden yaşlı bir

Kaybolan Eşek

Kaybolan Eşek Çok eskiden bir köylü eşeği ile değirmene gitmiş ve buğdayı bırakıp dönmüş. Ama o sırada eşek kaçmış. O gün günlerden cumaymış. Namaz vakti de yaklaşmış. Eşeği mi arasın, cuma namazına mı gitsin şaşkın şaşkın düşünürken, tarla komşusu gelmiş. Demiş ki Tarla sulama sırası bizde komşum benden sonra sen alacaksın suyu. Adam iyice şaşkına uğramış. Şimdi de işler üçlenmiştir, üçü de birbirinden önemli. Eşek önemli, çünkü her işinde hemen hemen onu kullanıyor. Tarla da önemli mahsul iyi çıkmazsa o yılki rızkı kısıtlanır. Cuma namazına gitmese o hepsinden önemli… Allah'ın emri. Kararsızlıklar içinde düşünmüş aklına o ayetler gelmiş. Ayetlerde diyor ki: “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olursanız, elbette bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan isteyin. Allah'ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz. (Cum

Arkadaş Böyle Olmalı

Resim
Arkadaş Böyle Olmalı Savaşın en kanlı günlerinden biri. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu ve: - Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim? Delirdin mi? Der gibi baktı teğmen... - Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile... Kendi hayatını da tehlikeye atma sakın... Asker ısrar etti ve teğmen "Peki " dedi... "Git o zaman..." İnanılması güç bir mucize... Asker o korkunç ateş  yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Teğmen, kanlar  içindeki askeri muayene etti... Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü: - Sana değmez, hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim. Bu zaten ölmüş... - Değdi teğmenim. Dedi asker... - Nasıl değdi? Dedi teğmen. Bu adam ölmüş görmüyor musun? - Gene de değdi k