Kayıtlar

Haziran 16, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hazreti Ömer Ve Devlet Malı

Hazreti Ömer Ve Devlet Malı kul hakkı yemeyin dediğim için ekip halinde bana saldıran, papağanlıkla suçlayan arkadaşlara gelsin.. siz her dakka kul hakkı yerken papağan olmuyorsunuz da ben size sürekli bunları anlaınca mı papağan oluyorum... buyrun okuyun ibret alın... Hazreti Ömer (r.a.). Halife. Bir gece. Makamında. Ashabtan biri ziyaretine gelir. Selam verir. Selamı alınmamıştır. Oturur. Ömer işiyle meşgul. Sahabe bekler. Ömer çalışır. Selam alınmamış, yüzüne bile bakılmamıştır. İş biter. Ömer mumu söndürür. Bir başka mumu yakar. O anda selamını alır. Konuşmaya başlar. Sahabe sorar: - Ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve niçin bir mumu söndürüp diğer mumu yaktın ve ondan sonra benle konuşmaya başladın? Hazreti Ömer (r.a.): - Evvelki mum devletin hazinesinden alınmışdı.O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mes'ul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra seninle meşgu

Vakıf Zerdalisi

Vakıf Zerdalisi Ahmed Câmî hazretlerinin bir zaman canı zerdâli istedi. Nefsine; "Bir yıl oruç tutarsan zerdâli veririm." dedi. Nefsi bunu kabûl etti. Bir yıl oruç tuttu. Bir yıl, tamam olunca nefsi seslenip; "Ben hizmetimi bitirdim. Sen de verdiğin sözü yerine getir!" diyordu. Babadan miras kalan bir bağı vardı. Oraya gitti. Bağda bir hayvan öldürülmüş ve karnı deşilmişti. Mîdesinde çiğnenmeden yutulan zerdâliler vardı. Onlardan bir tane alıp temizledi. Nefsi feryad edip; "Senin bana vermeyi söz verdiğin zerdâli böyle hayvan mîdesinden çıkarılan zerdâli değildi." dedi. "Bu da zerdâlidir. Eğer îtirâz edersen, bunu da vermem." dedi. Nefsi kabûl etmedi. "Tek bana bunu verme! Başka bir şey istemem." dedi. Sonra birkaç tâne zerdâliyi daldan kopararak eline aldı. Dostu Ebû Tâhir'in yanına varınca, zerdâlileri önüne koydu. - Ahmed! Bize vakıf zerdâlisi mi getirdin? Dedi. - Vakıf değildir. Kendi ağacımdan, kendi elimle to

Yolculuğa Çıkarken Riayet Edebileceğimiz İslâm’ı Ölçüler!

Yolculuğa Çıkarken Riayet Edebileceğimiz İslâm’ı Ölçüler! Allah Resulü Sallallahü Aleyhi Vesellem;  “es-Seferu kıt’atün mine’l-azâbi, yemneu ehadeküm taâmehu ve şerâbehu ve nevmehu. Fe izâ kadâ ehadeküm nehmetehu fe’l-ya’cel rucûahu ilâ ehlih.” “Sefer(yolculuk), azaptan bir parçadır. Size, yemenizden, içmenizden, uykunuzdan (bir nebze) alıkoyar. Sizden biriniz, seferiyle kastettiği hacetini bitirince ehline dönmede acele etsin.” buyruluyor. Bu hadis-i şerif doğrultusunda, seferle kastettiğimiz ihtiyacımızı bitirdikten sonra ailemize, işimize dönmede acele etmeliyiz. Bu da bize bildirilen sefer adaplarından biridir. Her şeyin, dozunda ve kararında olması herhalde evlâdır.  Yolculukta, münkerât dediğimiz yasaklanmış şeylerden ve mekrûhât dediğimiz çirkin şeylerden kesinlikle uzak durmalıyız. Zaten ister seferde, ister hazerde bunlardan uzak durulması ebetteki zorunludur... Ancak sefer çeşitli yönleri itibariyle günahlara daha da açıktır. Orada biraz daha hassas olunmalıdır.