Kayıtlar

Mart 23, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Helâl Rızık Duası

Helâl Rızık Duası Hanzala Radiyallahü Anh’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “Cibrîl, bana her geldiğinde, mutlaka bana şu iki (duayı yapmamı) emretti. Dedi ki: اَللّٰهُمَّ ارْزُقْنِي طَيِّبًا وَاسْتَعْمِلْنِي صَالِحًا Okunuşu: ‘Allâhümme’r-zugnî tayyiben ve’s-te‘milnî sâlihan! Anlamı: Allah’ım! Beni temiz (ve helal) olanla rızıklandır. Ve beni sâlih (amel yapmak hususunda) çalıştır!’ dersin.” (Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru’l-Usûl, 160. Asıl, s.202) Âmin! (Alıntı)

Kalbi Hurma İle Mutmain Oluyormuş

Kalbi Hurma İle Mutmain Oluyormuş Vehb bin Munebbih Radiyallahü Anh’den rivayet olundu. Buyurdu ki: — Beni İsrail'den bir âbid vardı. Uçyüz sene ibadet etmişti. Üçyüz sene sonra: — Ya Rabbi! Bana vahiy gönder, Diye dua etti. Rabbülâlemin o âbid'e bir hurma ağacı ihsan etmiş, bütün rızkını o ağaçtan verirdi. Böyle dua etmesi üzerine Allah tarafından: — Senin kalbin benden başkasıyle mutmain olduğu için sana vahiy göndermem, Diye bir nida geldi. O âbid, rızkını temin ettiği hurmanın kendisine yettiğini düşünmüştü. Bu yüzden vahiy gelmiyordu. — Ya Rabbi! Benim kalbim senden başka neyle mutmain oluyor? Diye iltica ettiğinde Allah tarafından şöyle nida geldi: — Senin kalbin o yediğin hurma ile mutmain oluyor. Bunun üzerine âbid hurmayı kökünden kesti ve “Ne olursa olsun, isterse aç kalayım” deyip tam tevekkülle ibadete başladı. Ondan sonra da Allah tarafından vahiy gelmeye başladı. Ve bir vahiyde: — Ey kulum! Benim kullarıma ihsan ettiğim bir ka

Fatih'in Sünnet Düğünü

Fatih'in Sünnet Düğünü Fatih Sultan Mehmed Edirne'de büyük bir sünnet düğünü tertiplemiş ve düğüne zamanın ileri gelen ilim adamlarını da davet etmişti. Alimler arasında Fatih'in hocaları; Molla Güranî ve Molla Hüsrev de vardı. Hazreti Fatih, yemekte Molla Güranî ile beraber sofraya oturdu. Yemek esnasında Hocası Molla Güranî Fatih'e şu nasihatta bulundu — Haramdan perhiz eyle! Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmed: — Hocam, bu sözünle eğer sarayda haram lokma yendiği fikrini söylemek istiyorsanız, şu anda siz de o haramdan yiyorsunuz, dedi. Molla Güranî cevabı yapıştırdı: — Benim önüme helâli, sizin önünüze haramı isabet etmiştir! dedi. Bu söz karşısında diyecek bir şey bulamayan Fatih, bu sefer yemek arasında hocası görmeden önlerindeki tabağı değiştirdi. Hoca yemeğe devam ediyordu ve Fatih'in bu hareketini görmemişti. Biraz sonra Fatih: — Hocam, artık haram yediğinizde şüphe kalmadı. Çünkü ben biraz evvel tabakları değiştirmi

Habbab'ın İntikamı

Habbab'ın İntikamı Ümmü Ammar isminde bir müşrikin, Habbab isminde bir kölesi vardı. Bu köle îslâmiyeti kabul etmişti. Ümmü Ammar her ne kadar ona dininden dönmesi için baskı yaptı ise de kabul etmiyordu. Hattâ işkencede o kadar ileri gitti ki, başını ateşle dağlamaya başladı. Artık işkenceye dayanamayan Habbab, durumu Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem'e bildirdi. Hazreti Resul: — Ya Rabbi Habbab'a yardım eyle, Diye dua etti. Bu duadan sonra çok geçmeden müşrik Ummü Ammar hastalandı. Doktorlar başının ateşle dağlanmasını, aksi takdirde hastalıktan kurtulmasının imkânsız olduğunu söylediler. Ummü Ammar'ın başka kölesi olmadığı için Habbab'a başını ateşle dağlatmaya başladı... (Alıntı)

Hazreti Hamza'nın İmanı

Hazreti Hamza'nın İmanı İslâmın baş düşmanlarından Ebû Cehil, bir gün Hazreti Resûlüllah'ı tenha bir yerde buldu, bir hayli hakaret ettikten sonra hırsını alamayarak başına taşla vurup yardı. Resûlüllah'ı, başının kanlar içinde eve gitmekte olduğunu gören bir Müslüman kadın oturup sokak ortasında ağlamaya başladı. Hazreti Hamza, o zamana kadar henüz İslâmiyeti kabul etmemişti. Sokaktan geçerken bir kadının ağlamakta olduğunu görüp, niçin ağladığını sordu. Kadın gördüklerini ona bir bir anlattı. Kadını sonuna kadar dinleyen Hazreti Hamza, doğru Ebû Cehil'in bulunduğu meclise gitti. Hazreti Hamza, pehlivan yapılı ve cüsseli bir vücuda sahipti. Onun heybetinden herkes korkar ve saygı duyardı. Ebû Cehil, Hamza'nın geldiğini görünce şüphelendi ve korkuya düştü. Çünkü Hazreti Hamza'nın yüzü gülmüyordu. Doğru, yaptıklarını avenelerine böbürlenerek anlatan Ebû Cehil'in üzerine yürüdü ve elindeki yayıyla vurmaya başladı. Bir hayli hırpaladıktan, hatta b

Mısırlı Zünnün Kuddise Sirrûh

Mısırlı Zünnün Kuddise Sirrûh Mısır'da müthiş bir kuraklık olmuş ve millet susuzluktan müşkül durumlara düşmüştü. Hatta Nil Nehrinin bile kurumasından korkuluyordu. Halk yağmur duasına çıkmaya karar verdi. Fakat günlerce yağmur duası yapıldığı halde yağmur yağmıyordu. Halktan bir zat, zamanın mânevi reislerinin Zünnün-ü Mısrî Hazretlerinin huzuruna çıkıp: — Ya üstad! Görüyorsun ki, günlerce yağmur duasına çıktığımız halde bir türlü yağmur yağmadı. Bizim duamız kabul olunmuyor, siz bir himmette bulunsanız da yağmur yağsa. Büyüklerin duası her zaman makbuldür, dedi. Kendisinden yağmur duasına çıkması istenen Zünnün Hazretleri Mısır'ı terkedip Medyen'e gitti. Aradan çok geçmeden yağmur da yağmaya başladı. Mısır'a bol miktarda yağmur yağdığını duyan Zünnün Hazretleri geri geldi. Kendisinden neden Mısır'ı terkettiği soruldu. O: — Kötülerin işlediği günahlar yüzünden kurtların, kuşların rızıkları darlaşır, yağmur yağmaz olur, kıtlık başlar. Benden ya