Kayıtlar

Aralık 14, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ben Gülmeyeyim De, Kim Gülsün?

Ben Gülmeyeyim De, Kim Gülsün ? Hz. Osman Radiyallâhu Anh abdesti bitiriyor, kurulanıyor, gülmeye başlıyor. Yanındakiler, “— Hayırdır inşaallah!”. Diyorlar. Hazret-i Osman Radiyallâhu Anh Anlatıyor: “— Bir gün, benim şu abdest aldığım yerde Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz abdest alıyordu. Biz de oradaydık. Resulullah abdestini aldı, gülmeye başladı. Sonra, ‘Neden güldüğümü, niye sor muyorsunuz?’ buyurduğu hatırıma geldi!”. “— Peki efendim, ne oldu?” “— Biz de, ‘Ya Resulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem niye güldünüz?’ diye sorduk.”. Cevaben buyurdu ki: “— Bir müminin abdestte, yüzünü yıkarken, bütün (küçük) günahlarının, suyla beraber aktığını görüyorum. Elini yıkarken, başına mesh ederken, ayaklarını yıkarken, bütün günahlarının döküldüğünü görüyorum. Ümmetim kurtuluyor diye seviniyorum, ben gülmeyeyim de, kim gülsün?” Nebiyy-i Ekrem Sallallâhu Aleyhi Vesellem’e içinde (pek az) su bulunan bir taş tekne getirdiler. Tekne ise içinde avuç açılamayacak kadar küçük idi. Orad

Kıble Yönü

  Kıble Yönü   Adam, bineceği otobüsün kalkmasına bir saatten fazla süre olduğu için, otogarın yarı aydınlık koridorlarını arşınlıyordu. Ellerini yıkamak üzere biraz ilerideki lâvaboya yanaştığında, iş tulumları giymiş bir genç ona doğru gelerek: “- Herhâlde namaz kılacaksınız, dedi. Abdest alma yerimiz de mevcuttur. Adam, elindeki sigaranın külünü delikanlının ayakları dibine silkelerken: “- Sen herhâlde görevlisin. Ne iş yaparsın burada?”. “- Temizlikçiyim efendim. Lâvabo ve tuvaleti temizliyorum!”. Adam, alaycı gözlerle sü-zerek devam etti: “- Ben, namazı senin gibi çulsuzlara bıraktım. Bu iş size öyle yakışıyor ki!”... Temizlikçi genç, adamın hakaretine aldırmayacak kadar olgundu. Fakat namaza karşı yapılan saygısızlık, canını çok sıkmıştı. Vereceği cevabı bir süre düşündükten sonra, susmayı tercih edip işine döndü. Adam, mağrur adımlarla oradan uzaklaşırken, başının döndüğünü hissetti. Sırtından çıkartarak koluna aldığı kaşe paltonun ağırlığını da ilk defa fa

Vah Almancım Vah!

  Vah Almancım Vah!   Almancılar ev yaptırdı köyüne, kapalı kapısı. Oturanı bakanı yok çürüdü yapısı. Ha çöktü ha çökecek tavanı çatısı Oturmaya ömrü yetmedi! Vah Almancı vah!   İki senede bir ay izine gider. Eşe dosta borç verir parayı çar çur eder. Parası biter gönlüne düşer elem keder. Dönüşün hüzünlü olur! Vah Gurbetcim vah!   Almancı izine gelir gelmez uğraşır evin tamiriynen. Elektrikcisiyle sucusuyla uğraşır her biriynen Elinde evrak, dilekce çekişir dairede amirinen. İzinin biter işin bitmez! Vah Almanci vah!   Kimi köyüne ev yaptı kimi kayseride ev aldı. Kesin dönüş yaparım diye hayale daldı. Kendi geldi çocuklar gurbetde kaldı. Hayallerin boşa çıktı! Vah Gurbetcim vah!   Evine hırsız girer kapıyı peceyi söker. Bakımı olmaz suyu patlar çatısı çöker. Komşular çöplerini kapısının önüne döker. İzinin tamirinen geçer! Vah Almancim vah!   Güve düşer yıllar önce aldığı öteberiye. Kurban keser sözde hayırcılar üşüşür deriye Bo

Şikâyetname

  Şikâyetname   Fuzuli “Şikâyetname” (Selâm verdim rüşvet değildir deyi almadılar)   Halk arasında selâm için “Allah’ın selâmı” derler. -Yahu Allah’ın selâmını verdik, onu bile almadı diye serzenişte bulunurlar. Şair Fuzuli de ünlü mektubu Şikâyetname’ye “Selâm verdim, rüşvet değildir diye almadılar” şeklinde başlamış. Gelin geçmiş zamanın bu ünlü hikâyesini dinleyelim. 16. yüzyılın büyük Divan şairi Fuzuli, yalnız bir insandır. Onun şu beyitini çoğunuz bilirsiniz.   “Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge Ne açar kimse kapım bad-ı sabâdan gayrı” Demiştir.   Yani şair o kadar yalnız birisidir ki evinin kapısından içeri sadece sabah rüzgârı girmektedir. Çileli geçen bir ömür… Yalnızlık, yoksuzluk, kimsesizlik onun için kader olmuştur. Hâlbuki Fuzuli, ana dili Türkçe dışında Arapçaya ve Farsçaya o derece hâkimdi ki üç dilde de divan sahibi olacak kadar… Her üç dilde de oldukça güzel şiirler yazıyordu ama bunlar, o devirde onun geçim sıkıntısını aşmasına yetmedi