Kayıtlar

konferans etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Vallahi Efendim Ben Anlamam!

Vallahi Efendim Ben Anlamam! Bir profesör konferans vermek için bir şehre gitmiş. Belirlenen saatte salona girmiş fakat ne görsün? Salonda yalnızca bir kişi oturmakta... Profesör bir an gururuna yediremeyip gitmeye yeltenmiş... Ancak bunun kendisini dinlemeye gelen kişiye saygısızlık olacağını düşünüp vazgeçmiş. Gidip kürsüdeki yerini almış fakat önce bir sorayım diye düşünmüş; "Acaba bu kişi tek başına beni dinlemek ister mi?". Profesör adama sormuş: - Beyefendi gördüğünüz gibi salon boş. Ama siz bana ve fikirlerime değer verip buraya kadar zahmet etmişsiniz. Siz anlatmamı isterseniz ben konferansı yalnızca sizin için de sunarım. Ne dersiniz? Adam cevap vermiş: - Vallahi efendim ben anlamam! Ben seyisim. Ahıra bir at gelse de yem veririm, yüz at gelse de yem veririm! Profesör mesajı almış. Hatta biraz da aşka gelip kürsüye çıkmış. Anlattıkça anlatmış... Anlattıkça anlatmış... Normalde iki saatlik konuşma hazırlamışken bu hızla üç saat anlatmış... Dört saat anl...

Bay Necatinin Ölümü

Bay Necatinin Ölümü Onk. Dr. Haluk Nurbaki Rahmetli babam o zamanlar Konya’nın tek gazetesi olan "Babalık" gazetesinin başyazarı idi.  Ondan işittiğim şu olayı aynen naklediyorum: "Devrin ilk Maarif Vekillerinden (Milli Eğitim Bakanı) Necati Konya'ya gelmiş ve Latin harflerinin üstünlüğünü(!)  Anlatmak üzere bir konferans düzenlemişti.  Şehrin her tarafına yapıştırılan ilanlarda: "Eski Harflerle Birlikte Kuran’ı da Tarihe' Gömdük" yazıyor ve konferansın ertesi gün saat 10'da verileceği belirtiliyordu. Akşam, mükellef bir ziyafet verildi.  Yemekten sonra Bay Necati, ani bir apandisit krizine yakalandı.  Ve hemen hastaneye kaldırılarak ameliyat edildi.  Gösterilen itinayı anlatmaya lüzum yok, bütün hastane hatta Konya ayakta idi.  Bay Necati kurtulmuş, fakat ne çare ki haddini aşarak Kur'an'a dil uzatmıştı.  Gece yarısı, imkânsız denebilecek bir şey oldu.  Ve  Bay Necati'nin yata...

İmam-ı Azam Rahmetullahi Aleyh

İmam-ı Azam Rahmetullahi Aleyh Zengin bir tüccar ailenin çocuğu olan ve kendisi de ticaretle uğraşan İmam-ı Âzam, ilim öğrenmeye başlayışını şöyle anlatır: “Bir gün âlimlerinden Ebu Amr eş-Şa’bî’nin yanından geçiyordum. Beni çağırdı ve: – Nereye devam ediyorsun, dedi. – Çarşıya, dedim. – Maksadım o değil, âlimlerden kimin dersine devam ediyorsun, dedi. – Hiçbirinin dersinde devamlı bulunamıyorum, dedim. – İlim ile uğraşmayı ve âlimler ile görüşmeyi sakın ihmal etme! Ben senin zeki, akıllı ve kabiliyetli bir genç olduğunu görüyorum, dedi. Şa’bî’nin bu sözü beni etkiledi. Ticareti ortağıma bırakıp ilim yolunu tuttum.” İmam-ı Âzam Rahmetullahi Aleyh önce kelâm ilmini ve münazara bilgilerini Ebu Amr eş-Şa’bî’den öğrendi. Kısa zamanda bu ilimlerde parmakla gösterilecek bir seviyeye ulaştı. İmam-ı Âzam’ın talebesi Züfer b. Hüzeyl şöyle demiştir: “Hocam Ebu Hanife der ki: Önce kelâm ilmini öğrendim. Daha sonra Hammad b. Ebi Süleyman’ın ders halkasına katılarak fıkıh ilmi...