Kayıtlar

Temmuz 13, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kalbi Hastalık ve Reçetesi

Kalbi Hastalık ve Reçetesi Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Onların kalblerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elîm bir azap vardır.” (Bakara, 10) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Haberiniz olsun ki, bedende bir et parçası vardır. O iyi olursa bütün beden iyi olur; o bozuk olursa bütün beden bozuk olur. İşte o, kalptir.” (Buhârî, Îmân, 39) Ey aziz! Bilinmelidir ki Allah dostları şöyle demişlerdir: Kulun kalbine musallat olan ve onu Allah’a ibadetten alıkoyan hastalıkları ondan uzaklaştırmak, mutlaka yapılması gereken pek mühim bir iştir. Ta ki kalp, onlar sebebiyle Mukallib’inden (kalpleri evirip çeviren Allah tealâ) uzaklaşmasın ve O’na dost olmanın manevî neşesiyle dolup mesrûr olsun. Bahsedilen hastalıklar dört çeşittir: Birincisi; rızık konusudur ve onu elde etmek için gösterilen aşırı endişeler ve gayretlerdir. Hâlbuki bunun tedavisi tam tevekküldür. İki

Kurtuluşa Eren Mü’minler

Kurtuluşa Eren Mü’minler Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Sonunda peygamberlerimizi ve îman edenleri kurtarırız. İşte böyle, üzerimize bir borç olarak mü’minleri kurtarırız.” (Yûnus, 103) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “En üstün ibadet, kurtuluşu beklemektir.” (Deylemî, hadis no: 1426; Münâvî, II, 44, Aclûnî, II, 239) Kurtuluşun en azı ölümdür. Çünkü ölüm mü’mine verilen bir armağandır. Mesela Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’in bir cenazenin yanından geçerken: “Ya rahata ermiştir ya da kendisinden kurtulunmuştur.” (Buhârî, Rikak, 42; Müslim Cenâiz, 61) dediği rivayet edilir. İlki, dünya zorluklarından kurtulan ve berzahta ruhani sevapla rahata eren salih bir kimsedir. Bu sevap naim cennetlerinin yarısıdır. İkincisi ise ölümüyle herkesin kendisinden rahata kavuşup eziyetlerinden kurtulduğu, kendisi berzahta ruhani azaba dûçar olan fâsık bir kimsedir. Bu azab da cehennemin yarısıdır. Bundan Allah Teâlâ’ya sığınırız. (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’

Helal ve Haram Hassasiyeti

Helal ve Haram Hassasiyeti Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yiyin…” (Bakara, 168) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: "Şüphesiz helâl bellidir. Haram da bellidir. Fakat bu ikisi arasında (helâl veya haram olduğu açıkça belli olmayan) birtakım şüpheli şeyler vardır ki, pek çok kimse onları bilemez. Şüpheli şeylerden kaçınan bir kimse, dînini ve haysiyetini korumuş olur. Şüpheli şeylerden sakınmayan bir kimse ise, zamanla harama düşer. Tıpkı sürüsünü başkasına âit bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki, sürünün bu araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arazisi vardır. Unutmayın ki, Allâh’ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir.” (Buhârî, Îmân, 39) Hiç şüphesiz, haram ve şüpheli şeylerle beslenen bir kimsede ibadet aşkı ve kulluk heyecanı olmaz. Haram ve şüpheli gıdâlardan kalbe ancak kasvet, sıklet ve gaflet sirâyet eder. Temâyüller, nefsânî ar

Gençlerin En Büyük İhtiyacı

Gençlerin En Büyük İhtiyacı Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Andolsun ki, Rasûlullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzâb, 21) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Allah çocukça (lâubâlî) davranışları olmayan, hayra yönelip hevâ ve hevesi terk eden vakar sahibi olgun genci sever.” (Ahmed, IV, 151) Müslüman bir gencin, aslî kimliğini koruyup yaşatabileceği yegâne kültür ise, Kur’ân ve Sünnet kültürüdür. Fakat gerek televizyon, gerek internet ve modalar, Kur’ân ve Sünnet kültüründen mahrum yetişen gençlerimize, Batı’nın, İslâm ahlâkından uzak kültürünü empoze etmektedir. Kendi büyük değerlerini yeterince ve lâyıkıyla tanıyamayan genç dimağlar da, hazin bir aşağılık kompleksi içerisinde, öz değerlerine yabancılaştırılmaktadır. Böylece global kültür ve güç odaklarının kuklası hâline getirilmektedir. İngiltereʼnin eski başkanlarından William Ewart Gladstone’un (v. 1898)