Kayıtlar

Nisan 22, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

En Büyük Keramet

En Büyük Keramet  Türk asıllı mutasavvıfların en büyüklerinden birinin Aziz Mahmud Hüdayi olduğunda şüphe yoktur. Bugün Üsküdar'da adıyla anılan caminin avlusunda türbesi bulunan Aziz Mahmud Hüdayi I Sultan Ahmed'in de mürşidi idi. Hükümdardan büyük saygı görüyor, kendi de hükümdarı seviyor ve sayıyordu. Arayı pek fazla uzatmadan birbirini ziyaret ederlerdi. Biri din ve maneviyatın ulusu, diğeri devletin ulusu bu iki insan uzun süre birbirini görmeden duramazdı. Sultan Ahmed'in en mutlu anları şeyhiyle beraber olduğu anlardı. Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri ziyaretine geldiğinde onun hizmetini bizzat kendisi yapardı. Aziz Mahmud'un Topkapı sarayında yine padişahı ziyaret ettiği bir gün namaz vakti yaklaşmış, Aziz Mahmud Hazretleri de abdest alıp hazırlanmak istemişti. Derhal leğen ve ibrik istendi Padişah suyu kendisi dökerek şeyhinin abdest almasına yardımcı oldu. Bu sırada valide sultan (padişahın annesi) de kurulanması için havlu elinde bekliyordu. Valide sultan

Ebûl Vefa Hazretleri

Ebûl Vefa Hazretleri İstanbul’un alındığı, Bizans’ın yıkıldığı yıllardır. Ama Akdeniz huzursuzdur hâlâ. Rodoslu çapulcular Bahr-ı Sefid’in çıbanıdırlar. Evet bu adada güzel üzüm yetişir ve nefis zeytin olur. Ama ada sakinleri bağla bahçeyle uğraşmaz. Ticaretten ve sanattan da uzaktırlar. İyi bildikleri tek iş vardır: “Yol kesmek!” O yıllarda Rodoslu haydutlar ticaret gemilerini yağmalar, sahil köylerini basarlar. Zahmetsiz kazandıklarını saza, şaraba yatırırlar. Liman kenarındaki batakhaneler eşkıya kaynar. Bu işrethanelere abone olabilmenin tek yolu vardır: Daha fazla soygun yapmak, daha fazla can yakmak. İşte günün birinde, içinde Ebûl Vefa hazretlerininde bulunduğu hac kafilesi şakilerin saldırısına uğrar. Mübâreğin kaybedecek bir şeyi yoktur. Hepi topu üç beş ölçek hurma, birkaç testi zemzem. Ama korsanlar insan sarrafıdırlar. Müminlerin ona gösterdiği hürmeti gözden kaçırmazlar. Böylesi asil biri para etse gerekdir. Öyle ya, Osmanlı âliminin uğruna neler vermez ki?

Dört Dirhemlik Gömlek

Dört Dirhemlik Gömlek Ashab-ı Kiram’dam Ebu’d-Derda r.a. Hazretleri anlatıyor: Günün birinde bir gömlek almak için çarşıya çıkmıştı. Yolda Ebu Zerr r.a. Hazretleri onunla karşılaştı, nereye gittiğini sordu. Ebu’d Derda r.a. dedi ki: - On dirheme bir gömlek satın almak istiyorum. Ebu Zerr r.a. ise: - Dikkat edin! Ebu’d-Derda müsriflerdendir! diye seslenmeye başladı. Ebu’d-Derda r.a. gizlemek istediyse de bunu yapamadı ve dedi ki: - Ebu Zerr, böyle yapma! Benimle gel de beni sen giyindir. Birlikte çarşıya gittiler. Ebu Zerr, Ebu’d-Derda’ya onun parasından dört dirheme bir gömlek alıverdi. Ebu’d-Derda r.a. diyor ki: Dönüp gelirken, avret yerlerini bile kapatmaktan uzak, çıplak bir adama rastladım. Onu örtüsüne dikkat etmesi için uyardım. O ise örtünecek elbisesi olmadığın söyledi. Ben de aldığım giysiyi ona verdim. Çarşıya dönüp dört dirheme bir gömlek daha aldım. Evime dönerken, bu kez de yolda ağlayan bir hizmetçi kadın gördüm. Ona niçin ağladığını

Daha Sıra Gelmedi

Daha Sıra Gelmedi Sultan Mahmud Sebüktekin (XI. y.yılın ilk yarısı) tarihte ilk Müslüman Türk devletlerinden biri olan Gaznelilerin en büyük ve en dirayetli hükümdarı idi. Tarihte ilk defa "sultan" adını kullanan Gazneli Mahmud Sebüktekin idi. İslam'ı yaymak için Hindistan'a 17 sefer düzenlemiş olan Sultan Mahmud din ve ilim ulularıyla görüşür, hiç erinmeden ziyaretlerine gider, onların tavsiye ve irşadlarına göre kendini ayarlardı. Birgün vezirleri, kumandanları ile birlikte zamanın tanınmış evliyasından Şeyh Ebu'l-Hasen Harakani'nin ziyaretine gitti. Adamlarından bazıları önce gidip Şeyh'e, hükümdarın kendisini ziyarete gelmekte olduğunu, karşılaması gerektiğini haber verdiler. Şeyh Harakani kös dinlemiş gibi hiç aldırmadı. Yerinden bile kımıldamadı. Hükümdar ve adamları dergahın kapısına kadar geldi. Baş vezir rica etti: "Ey din ulusu, hiç değilse bu değerli hükümdarı odanızın kapısında karşılayın!" Harakani bu kadarını bile yapmadı.