Kayıtlar

Ekim 10, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hapishanede Kılınan Namaz

Hapishanede Kılınan Namaz Horasan vâlisi Abdullah bin Tâhir, çok âdil biriydi. Jandarmaları birkaç hırsız yakalamış, vâliye bildirmişlerdi. Getirilirken hırsızlardan birisi kaçtı. O sırada Hiratlı bir demirci, Nişapur’a gitmişti. Demirciyi, gece eve giderken, jandarmalar yakaladılar ve diğer zanlılarla beraber vâliye çıkardılar. Vâli dedi ki: – Hepsini hapsedin! Bir suçu olmayan demirci, hapishanede hemen abdest alıp, namaz kıldı. Ellerini uzatıp: ”Yâ Rabbi! Bir suçum olmadığını ancak sen biliyorsun. Beni bu zindandan ancak sen kurtarırsın!” diye duâ etti. Vâli uyurken rüyâsında dört kuvvetli kimse gelip, tahtını ters çevirecekleri zaman uykudan uyandı. Hemen kalkıp, abdest aldı, iki rek’at namaz kıldı. Tekrar uyudu. Tekrar o dört kimsenin tahtını yıkmak üzere olduğunu gördü ve uyandı. Kendisinde bir mazlumun âhı olduğunu anladı. Vâli hemen hapishane müdürünü çağırtıp sordu: – Acaba bu gece hapishanede mazlum birisi kalmış mı? Müdür dedi ki: – Bunu

İyiliğin Peşinden İmtihan Gelir

İyiliğin Peşinden İmtihan Gelir Salih bir zat vardı. Çok cömertti. Elinde avucundakileri muhtaçlara dağıttığı gibi, yardım isteyen fakirler olursa, onlara belli etmeden, başkalarından kendi adına borç alır fakirlere hediye ederdi. Bu zat bir gün hastalanır, yatağa düşer. Hastalığı gittikçe artar. Bunu duyan alacaklılar, onun ölüm döşeğinde olduğunu düşünerek başucuna dikildiler. Salih zat bundan son derece utanmış, rahatsız olmuştu. Asık yüzlü, sıkıntılı tiplerle çevrili olması onu üzmüştü. Bir şeyler söylemek istedi ancak, bize para gerek, nasihat değil, diye susturuldu. Bu sırada dışarıdan helva satan bir çocuğun sesi duyuldu. Salih zat, bir adamına seslenerek helvaları satın alıp ziyaretçilere ikram etmesini istedi. Görevli, çocuğun tepsisindeki bütün helvaları aldı. Ziyaretçilere ikram etti. Herkes abus çehrelerle helvaları yediler. Çocuk gelip helvaların parasını istedi. Salih zat, – Evlat bunları bana borç olarak yazar mısın? deyince çocuk tek kelime söy

Namusa Saldıranın Cezası

Namusa Saldıranın Cezası Sizlere bu bölümde adalet ile ilgili hikâye, namus ile ilgili hikâye, dini hikâye, sahabe hikâyeleri aktarmaya çalıştık. Çok ibretlik bu hikâyeden nasiplenmeniz dileklerimizle. Hüzeyl kabilesinden Medineli Hamele, devesine binmiş, kırda gidiyordu. İlerideki vahada koyunlarını otlatan Raşid’in kızı Es’ile’yi gördü. Es’ile, koyunları sürerken rüzgâr yüzündeki örtüyü sıyırmış, onun sahip olduğu fıtrî güzelliği gören Hamele, fikrini bozmaya niyet etmişti. Sürüye yaklaşınca devesini çökertip dizlerinden bağladı, yalnız bulunan Es’ile’ye seslendi: – Es’ile, beni reddetme. Seninle beraber olalım. Es’ile’nin cevabı makuldü: – Buradan derhal uzaklaş. İyi niyet sahibi isen babama müracaat et. Beni eş olarak iste. O seni reddetmez. Fakat Hamele’de iyi niyet yoktu. Sadece geçici ve zevkli bir macera yaşamayı düşünüyordu. Es’ile’ye doğru yürüdü. Es’ile, başka çıkış yolu kalmadığını anlayınca bütün cesaret ve hiddetini toplayarak namusunu sa

Bir Daha Bulamazsınız

Bir Daha Bulamazsınız Su, ateş ve ahlâk dostluk kurmuşlar… Bir gün ormanda dolaşmaya çıkmışlar... Fakat bir müddet sonra içlerine bir korkudur düşmüş. Orman çok büyük ve çok karmaşıkmış. Her türlü ihtimâle karşı birbirlerini kaybederlerse, nasıl bulacaklarını düşünmeye başlamışlar. Ateş ve ahlâk suya sormuşlar: Kaybolursan seni nasıl bulacağız? Su cevaplamış: Nerede bir şırıltı duyarsanız ben oradayım, demiş. Sıra ateşe gelmiş. Su: Seni yitirirsek ne yapalım? Diye sormuş. Ateş: Duman gördüğünüz yerde ben varım, cevabını vermiş. Sıra ahlâka gelince cevabı şu olmuş: Beni asla kaybetmeyin; eğer kaybederseniz, bir daha asla bulamazsınız! (Alıntı)

Dedikodu

Dedikodu Adam bir dost meclisinde, dostlar arasında sohbet edilirken söze karıştı ve mecliste olmayan başka bir insanın aleyhinde dedikoduya yapmaya başlamıştı. Orada bulunan büyük bilgin adama doğru yüzünü çevirdi ve şunları söyledi. -Benim yanında başkaları hakkında kötü sözler söyleyerek, beni kendin hakkında olumsuz kanaatlere sevk etme. Düşünelim ki, senin söylediklerinle o adamın değeri azalmış olsun; ancak bu azalan değer sana eklenip senin değerini artırmayacaktır, bunu aklından çıkarma! (Alıntı)

Tövbenin Kabul Olması İçin

Tövbenin Kabul Olması İçin Suriye’de yetişen evliyâdan Seyyid Abdülhakîm Hüseynî Rahmetullahi Teâlâ Aleyh hazretlerinin bir sohbeti sırasında tövbe ile ilgili olarak şöyle buyurdular: Tövbe geçmiş günahları pişmanlıkla terk etmek ve gelecekte yapmamaya azmetmektir. İşte bu hâl insana on güzel ahlâk ve hasleti kazandırır. Bu hasletlere tövbenin şartları denir. 1- İkinci bir seferde günah işlememektir ki farzdır. 2-  tutulduğu günahları terk etmek ve işlediği için üzülmektir. 3-  Allah’ü Teâlâ’ya yönelip kazası gereken ibadetleri kaza etmek, kefareti gerekenin kefaretini vermek, kul hakkına ait iadesi gerekeni yerine vermektir. Abdurrahman Tâgî hazretleri; “Utancından dolayı gasp ettiği ve çaldığı malı sâhibine iade etmeyen veya helâllaşmayanın zulüm ile ilgili tövbesi sahih değildir.” buyurdu. 4- Yaptığından pişmanlık duymak ve hata ağlayarak suçunu idrak etmektir. 5- İstikâmeti düzeltmek için bütün tedbirleri almak, bilfiil istikâmet yoluna girmek, ölünceye kada