Kayıtlar

Nisan 12, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Nefsini İlâh Edinenler

  Nefsini İlâh Edinenler   Aziz mü'minler şerefli Müslümanlar. Allahu Azimüşşan sure-i Furkan'da 43 numaralı ayet-i kerimede Hazreti Muhammed Mustafa (aleyhisselam)a hitaben ve onun da zatında bütün ümmet-i Muhammed'e hitaben aynen şöyle buyuruyor. Habib'i Zîşanım. Muhammed Mustafa'm gördün mü? Dikkatini çekti mi? Nefsinin arzularını, zevklerini ve keyiflerini, şehvetlerini, iştahlarını Allah kabul edenleri gördün mü? Dikkat ediniz. Dehşetli bir ayet-i kerimedir bu. Nefsinin arzularını, şehvetini, keyfini ve zevkini Allah kabul edenleri gördün mü Muhammed'im?   Ne demektir bu? Kendi nefsinin arzularını adeta İlâhlaştıran, emirlerini bütün hareket tarzını nefsinin arzusuna göre planlayan, nefsi, keyfi ve zevki neyi emrederse onu yapan insanın Allah'ı kendi nefsi olmuştur. Ayeti kerime sanki daha şimdi nazil olmuş gibi taze ve yendir. Zira öyle bir cemiyetin içinde yaşıyoruz ki öyle bir hayatın içindeyiz ki herkes kendi zevkini, keyfini, kendi nefsinin

Timurtaş Uçar Hoca Efendi Rahimehullah Sözleri 2

  Timurtaş Uçar Hoca Efendi Rahimehullah Sözleri 2   ·      Araştırmadan, bilmeden, oturduğu yerde kuru kuruya seviyorsun. Senin dinine ettiği bir tek kelâmı dahi eğer sizi ondan soğutmuyor körü körüne bağlıyorsa, dinim benim her şeyim eğer bunu idrak edemiyor ve dil uzatana karşı duramıyorsanız, eğer vicdanınız biraz rahatsız olmuyorsa yazıklar olsun! ·      Herkes iyice dinlesin bilsin öğrensin neyi sevip neye saygı duyduklarını. ·      Filistinli çocuklar gibi hedefimiz olmalı… ·      Hanımlar evi medrese yapma vakti. Davaya hizmet vakti… Hz Sümeyye Radiyallahü Anha olalım. Hz Sümeyra Radiyallahü Anha olalım… Sahra çölünde koca medeniyet kuran Hacerler olalım... ·      Makam mevki dünyevi arzu ve istekler ile kalmayalım şu imtihandan ·      Ne zor zamanlar yaşamışız...'Tanrı uludur sesleri'... Sağ sol çatışmaları... Daha nicesi... Kıymetini bilelim bugünlerin... ·      İlk lâik iblistir. Lâiklik; Allah’ü Teâlâ var, kabul ederim ama koyduğu kanunları kabul etm

Tükürün!

  Tükürün!   Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım: Elemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım:   Ne yapıp ye’simi kahreyleyeyim bilmem ki? Öyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki!   Ah! Karşımda vatan nâmına bir kabristan Yatıyor şimdi Nasıl yerlere geçmez insan?   Şu mezarlar ki, uzanmış gidiyor, ey yolcu, Nereden başladı yükselmeye, bak, nerede ucu!   Bu ne hicrân-ı müebbed, bu ne hüsrân-ı mübîn Ezilir rûh-i semâ, parçalanır kalb-i zemin!   Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar: Dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar!   Bereden reng-i hüviyetleri uçmuş yüzler! Kim bilir hangi şenaatle oyulmuş gözler!   «Medeniyet» denilen vahşete lânet eder, Nice yekpâre kesilmiş de sırıtmış dişler!   Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerle beden! Nice başlar, nice kollar ki, cüdâ cisminden!   Beşiğinden alınıp parçalanan mahlûkât; Sonra nâmusuna kurban edilen bunca hayat!   Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler! Göğsü b

Yok mu?

  Yok mu?   Neden kalbin kararmış? Bin ocaktan bir ziyâ yok mu? İlâhî, kimsesizlikten bunaldım, âşinâ yok mu? Vatansız, hânümansız bir garîbim... Mültecâ yok mu? Bütün yokluk mu her yer? Bâri bir “Yok!” der sadâ yok mu?   Mehmet Akif Ersoy Rahmetullahi Aleyh

Balkanlar Faciası

  Balkanlar Faciası   “Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar; Dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar!   Bereden reng-i hüviyetleri uçmuş yüzler. Kim bilir hangi şenaatle oyulmuş gözler.   Medeniyet denilen vahşete lanetler eder, Nice yekpare kesilmiş de sırıtmış dişler.   Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerle beden Nice başlar, nice kollar ki, cüda cisminden!   Beşiğinden alınıp, parçalanan mahlukat; Sonra namusuna kurban edilen bunca hayat!   Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler! Göğsü baltayla kırılmış memesiz valideler! Teki binlerce kesik gövdeye ait kümeler.   Saç, kulak, el, çene, parmak...bütün enkaz-ı beşer! Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından, Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can.   İşte bunlar o felaketzedeler ki, düşün. Kurumuş ot gibi doğrandı bütün.”   1912 yılında Bağımsızlık hülyaları ile Arnavut başkımcıları(isyancılara verilen ad) yüzünden Osmanlı’dan kopan Arnavutluk topraklarının S