Kayıtlar

Kilise etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İsveç'te Kilisenin Gençlik Kolları Başkanı Müslüman Oldu

Resim
İsveçli ateist bir baba ve Hristiyan bir annenin oğlu olan Hugo, Müslüman oldu. İslam’la şereflenen Hugo, son olarak; kilise gençlik kolları başkanı olarak görev yapıyordu. İslam'la şereflenmeden önce İsveç'te bir kilisenin gençlik kolları başkanı olan Doktor Hugo, Müslüman oldu. Ateist bir baba ve Hristiyan bir annenin oğlu olan Hugo, "İslam hakkında okumalar yaptım, Kur'an meali okudum. Rahiplerle tartıştım, Müslümanlarla konuştum. İçten içe aslında Müslüman olduğumu hissettim!" dedi. Domuz eti yemeği bıraktığını söyleyen Hugo, "Benim için tam anlamıyla bir dönüm noktası oldu. Kiliseye gittiğimde herkes dua ederken ben içimden Fatiha Suresi’ni okuyordum. Fark ettim ki ben sadece kendimi kandırıyorum. Ramazan’da namaz kılıp oruç tutabilmek için Ramazan'dan önce şehadet getirmeye ve Müslüman olduğumu açıklamaya karar verdim!" ifadelerini kullandı. Kendisini en çok etkileyen ayetin Fatiha suresi olduğunu belirten Hugo , "Bana göre Fat

Ayasofya

  Ayasofya   Gökyüzünün yerdeki zarif bir timsâlisin Kubbenle seyyârenin cevlân eden hâlisin   Fatih’in genç ruhunun bezm-i elest ikrârı Çocukluk günlerinin en büyük hayâlisin   İslâm’ın kılıç remzi, Feth’in Kızılelma’sı Fatih’in kudretinde Bizans’ın zevâlisin   Doldurmuş derûnunu nice asır zikr-i Hû Fatih’in heybetinin yıkılmaz zılâlisin   Kubben Nûr-i Muhammed alemin Hak remzidir İslâm’ın hiç batmayan arzdaki hilâlisin   Hangi hain el verdi seni hain ellere Asır var ki sükûtun en hazin misâlisin   Hâk ile yeksân olsan bunca elem duymazdık Sen ki cümle ümmetin en büyük vebâlisin   Yeni bir Fatih gerek seni kurtarmak için Bu zavallı devletin esîr ü ihmâlisin   Kâfî nâçâr ağlayıp dua ve niyaz eder Türk’ün hâlâ cihanda görünen celâlisin   Kâfî

Rahibi Susturan Soru

Rahibi Susturan Soru Rivâyet edilir ki: Bâyezid-i Bistâmî Hazretleri, kırkbeş kez haccetmiş ve pek çok kerâmeti zâhir olmuş Allah dostlarından birisiydi. Bir gün Arafat tepesinde oturuyordu. Nefsi ona şöyle fısıldadı: “-Bâyezid! Senin bir benzerin var mıdır? Kırkbeş defa haccettin ve binlerce defa Kur’ân-ı Kerîm’i hatim eyleme bahtiyarlığına eriştin.” Bu ses onu çok üzdü. Nefsinin hâlâ onu benlik ve kibir uçurumuna doğru sürüklemek istediğini anladı. Derhal toparlandı ve orada bulunan mahşerî kalabalığa dedi ki: “-Kim benim kırkbeş defa yapmış olduğum haccı, bir ekmeğe satın alır?” Bir adam başını kaldırdı: “-Ben alırım.” dedi, ekmeği uzattı. Bâyezid aldığı ekmeği orada bulunan bir köpeğin önüne attı. Ve sonra işini bitirip yol hazırlığı yaparak Rum diyarına doğru yüzünü çevirdi. Günlerce yol aldıktan sonra bir rahip ile karşılaştı. Rahip, terbiyeli bir adama benziyordu. Hazretin elini tutup evine misafir olarak götürdü. Evinde ona bir oda ayırdı. Bâye

Soruyu Usturuplu Sorabilmek

Soruyu Usturuplu Sorabilmek İki arkadaş hararetle tartışıyormuş: Tartıştıkları konu, sigara içerken İncil okunup okunmayacağı imiş. Sonuç alamayınca Papa`ya sormaya karar vermişler. Papa’nın yanına gidip sırayla sorularını sormuşlar. Biri olumsuz cevap alırken diğeri, izin almayı başarmış. İzin alamayanın sorduğu soru: - Papa hazretleri, İncil okurken canım sigara içmek istiyor, içebilir miyim? - Oğlum, İncil okunurken Tanrı ile ilgilenmen lazım. O sırada dikkatinin dağılmaması lazım. O yüzden İncil okurken sigara içilmez. İzin alanın sorduğu soru ise: - Papa hazretleri, sigara içerken canım İncil okumak istiyor ama sigara içiyorum diye İncil'i elime alamıyorum, sizce okuyabilir miyim? - Oğlum, her nerede ve ne koşulda olursan ol, İncil okuma isteği duyarsan okuyabilirsin. Kıssadan hisse: 1) Esas olan, aldığın cevap değil, sorduğun sorudur. 2) Beceri; almak istediğin yanıtı alabileceğin soruyu sorabilmektir.

Almanların Korkusu

Almanların Korkusu Abdürrahim Karakoç Almanya’nın büyük bir kentinde üniversite tahsili yapıyordum. Okul arkadaşım Müller’in teşvik ve teklifiyle bir Pazar günü kilise de papazın vaazını dinlemeye gittim. Kilise doluydu. Ben papaz efendiyi İncil’den pasajlar okuyacak oradaki insanlara kendi dinlerinden bahsedecek zannediyordum. Hâlbuki vaaz Türk düşmanlığı ile başladı. Türk düşmanlığı ile sona erdi. Papaz Türkleri barbar, canavar hatta yamyam olarak takdim ediyordu. Ben orada Türkler hakkında söylenenlerin hepsini zikredecek değilim. Ancak vaaz bittikten sonra papazla aramızda geçen konuşmayı olduğu gibi aktarıyorum. -Papaz efendi ben bir Türküm. Sizi dini bilgilerden bahseder zannıyla vaazınızı dinledim. Hâlbuki siz sadece Türkler aleyhinde propaganda yaptınız. Hatta cemaati tahrik ettiniz. Ben din adamlarını yapıcı olgun, hoşgörü sahibi bilirdim. Yanılmışım sizi bu duruma sevk eden sebep nedir? -Kiliseler birliği böyle istiyor... -Biz Almanları dost kabu

Cami Ve Kilise

Cami Ve Kilise Hazreti Fatih İstanbul’u fethettikten sonra, Avrupa'da fütuhata devam ediyordu. Bir seferinde Sırbistan Hududuna gelmiş ve Sırbistan'ın fethi artık an meselesi idi. Sırp Kralı Brankoviç bir yanda Macaristan bir yanda da Türkler olduğu için arada zor durumda kalmıştı. Her iki büyük devletten birine sığınmak, ondan yardım istemek düşüncesiyle, her iki tarafa da elçiler gönderdi. — Sırbistan elinize geçer ve burayı fethederseniz nasıl muamele edeceksiniz? Diye fikirlerini öğrenmek istedi. Sırplılar Ortodoks mezhebine mensup olduklarından, Katolik olan Macar Kralı Hünyad tarafından şu cevabı aldı: — Eğer Sırbistan bizim elimize geçer ve biz oraları istilâ edersek, bütün Sırplıları katolik yapıncaya kadar mücadele ederiz ve bütün kiliseleri yıkar, yerlerine Katolik kilisesi yaparız... Fatih Sultan Mehmet Hazretlerine giden elçi ise, şu haberle dönmüştü. Hazreti Fatih elçiye: — Biz Sırbistan'ı alırsak, İslâmiyetin Allah indinde tek din