Kayıtlar

Mahmud etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hiç Olduğumu Bir Sen Anladın!

  Hiç Olduğumu Bir Sen Anladın!   Mahmud Efendi Kuddise Sirrûh Hazretleri, İsmailağa’ya ilk imam olduğu zaman kapı kapı dolaşıyor. Çevredeki her evin kapısını tıklayan Efendi Hazretleri: “- Ben bu caminin yeni imamıyım, bir sıkıntı ve ihtiyacınız olursa benim kapım her zaman açık. Sizi namaz da camimizde görmek bizi mutlu eder.” diyerek insanları namaza ve camiye çağırıyor. İnsanlarımız güzel muameleye güzel karşılık verirler. İnsanların yapısında da bu vardır.   “- Allah’ü Teâlâ razı olsun, ne demek hocam, inşallah hocam!” diyorlar. Herkesin aynı olması, herkesten aynı muameleyi beklemek de yanlış tabii. Ama böyle bir iş yapan her türlü hakarete hazırlıklı olması lazım. Efendi Hazretleri yine bir evin kapısına tıkladığında; o evden de et ve kemik yığını olarak tabir edilen iman ve akıldan nasibi olmayan dev gibi; boylu poslu, iri yarı bir adam çıkıyor. Efendi Hazretleri ona da aynı şeyleri söylüyor. Adam, Efendi Hazretlerine şöyle yukardan alaycı bir şekilde bakıyo

İnsâfa Gel İnsâfa

  İnsâfa Gel İnsâfa   Ey nefs yeter sehv ü zelel İnsâfa gel insâfa gel Terk eyleyip tûl-i emel İnsâfa gel insâfa gel   Bu âdet ü bid'at nedir Bu şöhret ü zînet nedir Bu kuru germiyyet nedir İnsâfa gel insâfa gel   Bir gün eser bâd-ı ecel Ten bâğına verir halel İhlâs ile eyle amel İnsâfa gel insâfa gel   İfsâdı ko ey nefs-i dûn Kad dalle kavmün müfsidûn Tâlibleri etme zebûn İnsâfa gel insâfa gel   Etme Hüdâyî'ye inâd Fermâna eyle inkiyâd Etmez misin Mevlâ'yı yâd İnsâfa gel insâfa gel   Aziz Mahmud Hüdayi (Kuddise Sirrûh)

Aziz Mahmud Hüdayi Kuddise Sirrûh Hazretlerinin Duası

  Aziz Mahmud Hüdayi Kuddise Sirrûh Hazretlerinin Duası   “Yâ Rabbî! Kıyâmete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip ruhumuza Fâtiha okuyanlar bizimdir… Bize mensub olanlar, denizde boğulmasınlar; âhir ömürlerinde fakirlik görmesinler; îmanlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın!”

Tevhide Gel Tevhide

Tevhide Gel Tevhide Buyruğun tut Rahman'ın, tevhide gel tevhide Tazelensin imanın, tevhide gel tevhide. Yaban yerlere bakma, cânın odlara yakma Her gördüğüne akma, tevhide gel tevhide. Mâsivâdan gözün yum, ne umarsan Hak'tan um Gitsin gönülden hümum, tevhide gel tevhide. Zahirde kalan kişi güç etme âsân işi Gider gayri teşvişi, tevhide gel tevhide. Şirki baştan savarsan, Hak bilmeye iversen Yaradan'ı seversen, tevhide gel tevhide. Emri yerine getir, erkenden işi bitir Sıdk ile iman getir, tevhide gel tevhide. Sen seni ne sanırsın, fâniye dayanırsın Üş bir gün uyanırsın, tevhide gel tevhide. Uyana gör gafletten, geç bu fani lezzetten İç kevser-i vahdetten, tevhide gel tevhide. Hüdayî'yi gûş eyle, şevke gelip çûş eyle Bu kevserden nûş eyle, tevhide gel tevhide. Aziz Mahmud Hüdayi Od: ateş Mâsivâ: Allâh'tan başka her şey Hümum: kederler Âsân: kolay Teşviş: kargaşa İvermek: acele etmek Sıdk: sadak

14 Yaşındaki Mahmud Hasan'ın Hikâyesi

Resim
14 Yaşındaki Mahmud Hasan'ın Hikâyesi   Mahmud Hasan bugün 14 yaşında. Onun hayatla mücadelesi savaş öncesinde başlamış. Anne ve babası savaştan önce boşanıp her ikisi de başkasıyla evlenmiş. Hasan ve iki kardeşi babayla birlikte yaşamaya başlamış. Babaları savaşın hemen başlarında ölmüş ve üvey anneleri, üç kardeşi öz annelerine göndermiş. Ama onları üvey babaları da istememiş. Öz anne mecburen kardeşleri amcalarına emanet etmiş. Amcaları da artık bakamayacak duruma geldiği ve onun da eşi ilgilenmediği için kardeşleri Suriye’de yetimhaneye göndermiş. Bir müddet burada kaldıktan sonra İHH’nın desteklediği Kilis’te bulunan yetimlerin kaldığı Safa evine getirilmişler. Psikolog Dr. Ruba Hanım, Mahmud’un ilk geldiğinde günlerdeki durumunu; “Geceleri altını ıslatıyor ve korkarak uyanıyordu. Savaştan sonra çocuklar üzerinde en çok görülen sorunlardan dikkat eksikliği, odaklanamama sorunları yaşıyordu. Hiperaktivite de bu durumu artırıyordu. Çizdiği resimlerde hep siyah ve çok ko

Kalbiniz Kırılacağına Varsın Taş Kırılsın

Kalbiniz Kırılacağına Varsın Taş Kırılsın Sultan Mahmud-u Gaznevi hazretleri bir savaş sonunda çok kıymetli bir elmas yakut taşı ganimet olarak ele geçirir. Sonra taşı eline alarak baş vezirine, (Al bu taşı kır, paramparça et) der. Baş vezir der ki: - Aman efendim bu çok kıymetli ben bunu kıramam. Sonra yanındaki diğer vezire aynı şeyi söyler. O da der ki: - Bu çok kıymetlidir, kırılmaz bu. Diğerlerinin hepsi aynı şeyi söylerler. Sultan, özel hizmetçisi Ayaz’ı çağırıp, (Al bu taşı kır) der. Daha demeye kalmadan Ayaz taşı yere vurup kırar, paramparça eder. Padişah hiddetli bir şekilde der ki: - Bre Ayaz sen ne yaptın, vezirler bunun çok kıymetli olduğunu söylediler. Nasıl kırarsın bunu? Ayaz der ki: - Efendim, ben taştan ne anlarım, benim için kıymetli olan sizin emrinizdir, sizin kalbinizdir, kalbiniz kırılacağına varsın taş kırılsın. Sultan vezirlerine dönüp der ki: - Ayaz’ı niçin sevdiğimi anladınız değil mi? Sizin gibi beni bir taşa değişmedi.