Kayıtlar

Dağ etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Allah Uğruna Bir Zerre Ver, Önünde Bir Dağ Bulursun

Allah Uğruna Bir Zerre Ver, Önünde Bir Dağ Bulursun           Hakk’a varmak arzusu kalbinde varsa, elinde bulunan dünya malından fakirlere ver.           Sadaka vermek, fakirlere ihsan etmek, Hakk’la iş yapmaktır. Allah’ü Teâlâ, en büyük zengindir. Kime ihsan etmiyor, kimi süründürüyor? Kimi acından öldürüyor? Herkes istediği kadar alıyor.           O’nun sofrası kullarının kabiliyetine göre açılır. İhtiyaçlar yeteri kadar giderilir. Allah uğruna bir zerre ver, önünde bir dağ bulursun.           Bir damla su versen sana deniz verilir.           Yeter ki verdiğinizi O’nun uğruna verin.           Her istediğinizin mükâfatını dünyada bulursunuz, öbür âlemde ise daha bol mükâfat alırsınız. Kaynak: Nübüv...

Dağ gibi bir kadına saygıyla...

Dağ gibi bir kadına saygıyla... Muhammed Mursi'nin vefat haberini aldığım zaman, iki kardeşimle oturmuş, bazı meseleleri istişare ediyorduk. Haber gelince, bir süre hareketsiz kaldık; sonra feri kaçmış birkaç cümle daha kurup ayrıldık. İstikametimi yitirmiş bir şekilde direksiyon sallarken, canlı yayın ve röportaj telefonları / mesajları gelmeye başladı. Bazılarını kasten açmadım, açmak durumunda kaldıklarıma da mazeret bildirdim. Ne konuşacaktım ki? Söylenecek ne vardı? Sakin bir camiye çekildim, elimden ve dilimden geldiği kadar bize ve kendimize dua ettim. Mursi değildi duaya muhtaç olan, bizdik. O -Allah'ın izniyle- kurtulmuş ve dünyadaki imtihanını en güzel biçimde savmıştı. Geride kalan bizler, uzatmaları oynadığımız hayatlarımızda ne kadar onur ve şeref kaldığıyla ilgileniyor muyduk acaba? Muhammed Mursi'nin mücadelesini, senelerdir kıymetli eşi Neclâ Hanımefendi üzerinden izliyorum. 1978'den beri evli olduğu kocasına her şeyiyle teslim olmuş, onun yokl...

Dağ Başında Ermek mi, Şehir İçinde Ermek mi?

Dağ Başında Ermek mi, Şehir İçinde Ermek mi? İki kardeştiler. Biri köyde çobanlık yapmayı tercih ederek diyordu ki: Bu zamanda şehre gitmek, oranın günahlı hayatına karışmak çok kötü. İyisi mi, ben köyün çobanlığını yapayım, günahlardan uzak kalayım. Diğeri ise şehre gitti. Bir mahallede küçük bir tamir kulübesi açıp başladı ayakkabı tamirine. Çoban dağda koyunları, keçileri otlatıyor, hiçbir namazını kaçırmıyor, hiçbir şekilde de namahreme nazar etmiyordu. Bütün gün ormanın sessizliği içinde zikirle, fikirle, şükürle yaşayıp gidiyordu. Bu sebeple de manen bir hayli ilerledi, kerametlere mazhar oldu. Düşünüyordu ki, kardeşi şehirde bir sürü günah ve namahreme nazar ile manen sükût ediyor... Bir ara ona acıyarak ziyaretinde bulunmayı düşündü. Otlattığı koyunlarından bir miktar süt sağıp bir bez torbaya doldurarak ağzını bağlayıp şehrin yolunu tuttu. Sora sora bir mahalledeki eskici kulübesinde kardeşini buldu. Torbadaki sütünü duvardaki bir çiviye asıp oturarak hal h...

Babasını Dağa Bıraktı

Babasını Dağa Bıraktı Bir adamın yaşlı bir babası ve babasına bakmaktan bıkan bir de karısı vardı. Karısı kocasına: — Ya beni bırak, babanla kal yahut babanı buradan uzaklaştır, beraber kalmaya devam edelim. Eğer sen babanla kalmayı tercih edeceksen, ben ayrılmaya razıyım, diyordu. Adamcağız ne yapacağını şaşırmıştı: — Ne yapalım hanım, o benim babam, öldüreyim mi, ne yapabilirim onu? Biz bakmazsak ona bizden başka kim bakar? dediyse de karısı isteğinde ısrar ediyordu. Adam en sonunda babasını götürüp dağa bırakmaya karar verdi. Yanına oğlunu da alarak arabayı hazırladı. Babasına da: — Baba, şöyle dağa doğru gitmek istemez misin? Biz torununla beraber oduna gidiyoruz, sen de gel, dedi ve bir yatak bir miktar da yiyecek içecek alıp dağın yolunu tuttu. Dağda ormanlığın içine doğru epey girmişlerdi. Getirdiği yatağı yere serip ihtiyar babasını üzerine yatırdı: — Baba sen burada biraz istirahat et! Biz biraz odun yapıp gelelim, dedi, oradan ayrıldılar. ...

Eğer Bu Dağ Ova Olsaydı

Eğer Bu Dağ Ova Olsaydı Benî İsrail zamanında Mürdas isminde, zahid ve salih bir kimse vardı. Bir gün evinden çıkıp karşısında bulunan büyük bîr dağa giderek, şöyle bir bakınca içinden düşündü ki: -Eğer bu dağ ova olsaydı, bu belde insanlarının ekinleri daha çok olurdu. Bu düşüncesi Üzerine hemen taraf-ı izzetten, sırrına: - Ya Mürdas, o belde ehlinin rızkları senin üzerine midir ki, onlar için gam çekersin, diye hitab olunur. Bunun üzerine Mürdas, hatasını anlar ve tevbe eder. Tevbesinin de Cenabı Hak tarafından kabul edilip, mağfiret edilenceye kadar, yiyip içmemeye yemin ederek seyahate çıkar. Nice günler pişmanlık ateşi ile yanıp gezerken, bir gün belde ehli Mürdas'ı görürler. Yemek hazırlayıp davet ederler. Fakat Mürdas, o düşüncesinden dolayı irtikab ettiği günahı Cenabı Hak'kın afvedinceye kadar yiyip içmeyeceğini onlara da ifade eder. Onlar ise: - Bunda birşey yoktur. Sana gelecek olanlar bize gelsin, diye yemesi için İsrar ederler. Fakat Mürdas ahdine v...