Kayıtlar

Eğer etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Eğer Oraya Kur'an-ı Kerim İnerse…

·      Kur'an-ı Kerim bir dağa inerse: O dağ; “NURDAĞI” olur. ·      Kur'an-ı Kerim bir şehre inerse: O şehir; “MEKKE-İ MÜKERREME” veya “MEDİNE-İ MÜNEVVERE” olur. ·      Kur'an-ı Kerim bir aya inerse: O ay; “ON İKİ AYIN SULTANI, RAMAZAN-I ŞERİF” olur. ·      Kur'an-ı Kerim bir geceye inerse: O gece; bin aydan hayırlı, seksen üç yıla bedel; “KADİR GECESİ” olur. ·      Kur'an-ı Kerim bir insana inerse: O insan; “HAZRETİ MUHAMMED MUSTAFA SALLALLAHÜ ALEYHİ VESELLEM” olur. ·      Bir kişi, Kur'an-ı Kerim'in gösterdiği yolda hayat sürer; Kur'an-ı Kerim'in ahlâkıyla ahlâklanırsa; “VELİYYULLAH” olur. ·      Ya Rabbi! Biz aciz kullarını, yüce kitabın “KUR’AN-I AZİMÜŞŞAN’IN YOLUNDAN” ve şanlı peygamberin “HAZRETİ MUHAMMED MUSTAFA SALLALLAHÜ ALEYHİ VESELLEM’in SÜNNETİNDEN” ayırma! ·        Âmîn, ya Muîn, ya Mucîb! Birahmetike ya erhamerrâhîmîn!

Eğer Yok İse?

  İbnu'l Mübârek'e soruldu: İnsana bahşedilen en hayırlı şey nedir? Dedi ki: Kuvvetli bir akıl! Eğer yok ise? Dedi ki: Güzel bir edeb! Eğer yok ise? Dedi ki: Danışabileceği sâlih bir dost! Eğer yok ise? Dedi ki: Uzun bir suskunuk! Eğer yok ise? Dedi ki: Acil bir ölüm…

Eğer Hâlâ Kızıyorsan, Kendin İle Olan Kavgan Bitmemiş Demektir.

  Eğer Hâlâ Kızıyorsan,  Kendin İle Olan Kavgan Bitmemiş Demektir.   Şems-i Tebrîzî der ki…   ·         Eğer hâlâ kızıyorsan,   kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir. ·         Eğer hâlâ kırılıyorsan,   gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir. ·         Eğer hâlâ kınıyorsan,   af makamına ulaşmamışsın (öfke ve kin seni cayır cayır yakıyor) demektir. ·         Eğer hâlâ Allah için sevmiyor ve sevginde ayırım yapıyorsan, hâlâ vesveseye kapılıyor, içindeki sevginin yoğunlaşmasına engel oluyorsun demektir. ·         Eğer hâlâ “BEN” demekten vazgeçmiyorsan, dizginlerin hâlâ nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir. ·         Eğer hâlâ musibetlere yana yana üzülüyorsan, gerçeği bilmiyorsun demektir. ·         Eğer hâlâ şikâyet ediyorsan, “hakikat” i göremiyorsun demektir. Hakikat der ki: ·         Ne sen varsın, ne de ben... Var olan yalnızca Hak’tır. Şemsi Tebrizi (Kuddise Sirrûh)

Eğer Ölüme İnanmıyorsan Uyuma!

  Eğer Ölüme İnanmıyorsan Uyuma!   Lokman Hekim Aleyhisselâm alır oğlunu karşısına ve der ki: “- Oğul eğer ölüme inanmıyorsan uyuma!”. Oğlu der ki: “- Baba onu yapamam, sonunda bir yere yığılıp düşer ve uyurum!”. Bu kez de oğluna: Eğer dirilmeye inanmıyorsan uyanma der. Oğlu: “- Baba onu da yapamam, aniden bi bakarım ki uyanmışım”. Lokman Hekim Aleyhisselâm: “- Ey oğul, uyumak senin elinde değil, uyanmamak senin elinde değil. Anla ki sen; senin elinde değilsin, sen rabbinin elindesin. Öyleyse Rabbine itaat et!”

Eğer Üç Şey Olmasaydı Ölüm İçin Hiç Tasalanmazdım

Eğer Üç Şey Olmasaydı Ölüm İçin Hiç Tasalanmazdım Allah ondan râzî olsun, Ebûdderdâ Radiyallahü Anh der ki: Eğer üç şey olmasaydı ölüm için hiç tasalanmazdım: 1— Eğer yüzümü toprağa koyup Allah için secde etmenin zevkinden beni ayırmamış olsaydı ölümden dolayı tasalanmazdım. 2— Eğer yazın sıcağında tuttuğum ve açlıktan ve susuzluktan dolayı sendeleyecek dereceye geldiğim orucun zevkinden beni alıkoymamış olsaydı, ölüme tasalanmazdım. 3— Eğer, hurmanın en iyisini seçtikleri gibi sözün de en iyisini seçenlerin meclisinde bulunma zevkinden beni ayırmamış olsaydı öldüğüme tasalanmazdım.

Eğer Namaz Kötülükten Alıkoymuyorsa

Eğer Namaz Kötülükten Alıkoymuyorsa Tedavisi olmayan dert ve hastalık yoktur. Bilinmiyordur o ayrı bir şey. Her hastalığın çaresi olduğunu, kâinatı yoktan var eden Allahü Teâlâ tarafından, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber efendimiz haber veriyor. Buyuruyor ki: “Allahü teâlâ, devasını, çaresini vermediği hastalık, dert yaratmadı. Bilen bildi, bilmeyen bilmedi. Yalnız ölüme çare yoktur.” [Taberani] “Her derdin devası vardır. İlacı kullanıldığında Allahü Teâlâ şifasını verir.” [Buhari, Müslim] “Ey Allah'ın kulları, tedavi olun. Allahü teâlâ, ilacını, devasını vermediği hiçbir hastalık yaratmadı. İhtiyarlık bundan müstesnadır.” [Ebu Ya'la, İbni Hibban] İçki, zina, hırsızlık, eşcinsellik gibi her türlü günahın tek ilacı vardır. Bu ilaç Kur'an-ı Kerim’de açıkça bildiriliyor. Bu ilacı kullanan her Müslüman, alışkanlık haline gelen, bağımlısı olduğu büyük günahlardan mutlaka kurtulur. Kur'an-ı Kerim’de mealen buyuruluyor ki: “Namaz, münker ve

Eğer Allah, Sonra da Osmanlı Devleti Olmasaydı…

Resim
Eğer Allah, Sonra da Osmanlı Devleti Olmasaydı… Libyalı İslam Tarihi Profesörü Ali Muhammed Sallabî’nin bir televizyon konuşmasından alınan bir bölüm; tercümesi ve aslı; "Tarih tekerrür ediyor, ders alın ey akıl sahipleri: Eğer Allah, sonra da Osmanlı Devleti olmasaydı Arap Yarımadası şimdi bir Portekiz ya da İspanya sömürgesi olurdu. Eğer Allah, sonra da Osmanlı Devleti olmasaydı, Kuzey Afrika şimdi bir Hıristiyan toprağı olurdu. Eğer Allah, sonra da Osmanlı Devleti ve onun şerefli, mücahid, yüce sultanları olmasaydı, Araplar şu anda ya Hıristiyan ya da Şii olurlardı. Bu geniş Arap toprakları muhtemelen Portekiz, İspanya, Fransa, Hollanda, İngiltere ve İtalya’ya bağlı silme Hıristiyan bölgeler ve eyaletler olurdu. Diğer bazı bölgeleri de İran’a ve Farslara bağlı vilayetler olurdu. Şunu bilelim ki, Osmanlı’nın; 1517 ile 1917 yılları arasında Portekiz, Hollanda ve İngiltere işgallerine karşı Yemen’i, Haremeyn’i Mekke’yi ve Medine’yi savunurken verdiği kayıplar ve

Eğer Dünya Barış İstiyorsa... If the world wants peace ...

Resim
Eğer Dünya Barış İstiyorsa...  If the world wants peace ... Mel Gibson kimdir? Gerçek Adı: Mel Columcille Gerard Gibson olan Mel Gibson; Onbir çocuklu bir ailenin altıncı çocuğu olarak 3 Ocak 1956 da Peekskill , New York,'da dünyaya geldi. Babası "Hutton Gibson" New York Merkez Tren İstasyonu'nda çalışıyordu. 14 Şubat 1968 tarihinde Mel Gibson 12 yaşındayken babası "Hutton Gibson" iş yerinde bir kaza geçirir yaralanır ve dava sonucunda 145.000 dolar tazminat kazanır. Akabinde annesi Patricia ve babası ile onbir kardeş hep beraber Avustralya Sydney eyaletindeki West Pymble kasabasına taşınırlar. İlk öğretimini ve liseyi Sydney'in bir banliyösü olan "Wahroonga"da St Leo Katolik Kolejinde okudu. Gibson, okulu bitirdikten sonra New South Wales Üniversitesi'nin drama bölümüne girdi. Ablasının kendisinin haberi olmadan kayıt yaptırması üzerine zorunlu olarak başladığı oyunculuk, yıllar geçtikçe vazgeçilmez bir tutkusu haline geldi.

Hemen mi Öleceğim?

Hemen mi Öleceğim? Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler. Tek yaşam şansı, beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlan aynı hastalıktan mucizevî bir şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın mikroplarını yok eden antikorlar oluşmuştu. Doktor durumu beş yaşındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir an duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve: - 'Eğer kurtulacaksa kanımı veririm!' dedi. Kan nakli yapılırken, ablasının gözlerinin içine bakıyor ve gülümsüyordu. Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı, ama küçük çocuğun yüzü de giderek soluyordu... Gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu: - 'Hemen mi öleceğim?' Ufaklık, doktoru yanlış anlamıştı, ablasına vücudundaki bütün kanı verip, öleceğini düşünüyordu. Buna rağmen bir an bile tereddüt etmeden kanını son damlasına kadar vermeyi kabul etmişti…

Eğer Aşkı Seversen Cân Olasın

Eğer Aşkı Seversen Cân Olasın Eğer aşkı seversen cân olasın, Kamu derdine hem dermân olasın. Eğer aşkı seversen cân olâsın, Gönüller tahtına sultan olâsın. Eğer dünya seversen mübtelâsın, Mânî sırrına nerde eresin. Seversen dünyayı mihnet bulâsın, Erenler sırrını kaçan duyâsın. Cihan köhne saraydır, sen beyisin, Nice bir eskiye hasretlenensin. Diken olma, gül ol erenler yolunda, Diken olur isen oda yanâsın. Ağudur, bal değil dünya murâdı, Nice bir ağuya parmak banasın. Niyâz için buyurdu Hak namâzı, Niyazdan vay sanâ gâfil olâsın. Kanatsız kuşlayın kaldın yabanda, Kanatlı kuşlara nerde eresin. Erenler nefesin âsâ edin sen, Eğer nefsine uyarsan fenâsın. Sana erden asa gerek bu yola, Dayanırsan asaya dayanasın. Gönüle gireni gönendi derler, Gönüle sen de gir, gönenesin. Yunus’un bu sözü gözlüleredir, Eğer âşık olursan uyanasın. Yunus bu sözleri erenden aldı, Sanâ dahî gerek ise âlâsın. Yunus emre Ku

Eğer Bir Gün Birisi Size…

Eğer Bir Gün Birisi Size… Ve eğer bir gün birisi size “O kırk yaşında öldü ama altmış üç yaşına kadar yaşadı” , bu kimdir?” derse, “O Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem’dir” dersiniz. Eğer "O öyle bir yer ki, güneşi sadece bir kere gördü” , bu yer neresidir?" derse “O yer Hz. Musa’nın ikiye ayırdığı denizin dibidir” dersiniz. Eğer “o öyle bir insandı ki “ölüsü bile cinlere yetti” , bu kim?” derlerse “O Hz. Süleyman'dır” dersiniz. Ve eğer “bir karga kadar olamadı” bu kimdir derlerse “O Kabil'dir” dersiniz. Ve eğer “İlk dublör kimdi?” derlerse “O hain Yahuda’ydı” dersiniz. Ve eğer “İlk estetik ameliyatı kim oldu ?” derlerse ona da “Firavun” dersiniz.   “Bir YOLCU”

Eğer İzin Verirsen!

Eğer İzin Verirsen! Hâce Muhammed Mâsum hazretleri, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin oğludur. Bu zât şöyle anlatıyor: Efendimiz aleyhisselâm, Eshâb-ı kirâma buyurmuşlar ki: Hava sıcak olduğunda, Allahü teâlâ kullarının kalplerine bakar. Yer ehlini dinler. Gök ehlini dinler. Bir kişinin  “ Lâ ilâhe illallah! Bugün ne kadar da sıcak! Allah ’ı m! Beni cehennemin harâretinden koru ”  dediğini işitir. Merhamet eder. Ve cehenneme; “ Ey cehennem! Kullarımdan biri, senin harâretinden korkup bana yalvarıyor. Şâhit ol, ben o kulumu senin harâretinden korurum ”  buyurur. Hava soğuk olduğu zaman da Allahü teâlâ yine kullarını dinler. Bir kimsenin; “ Lâ ilâhe illallah! Bugün hava ne kadar da soğuk! Allah ’ı m! Beni cehennemin zemherîr ’ inden muhafaza eyle ”  dediğini işitir. Ona da çok acır. Merhamet eder. Ve cehenneme; “ Ey cehennem! Kullarımdan birisi senin zemherîr ’ inden kurtarmamı istiyor. Şâhit ol, ben onu o azaptan kurtaracağım ”  buyurur. Eshap dinlerler.

Eğer Bu Dağ Ova Olsaydı

Eğer Bu Dağ Ova Olsaydı Benî İsrail zamanında Mürdas isminde, zahid ve salih bir kimse vardı. Bir gün evinden çıkıp karşısında bulunan büyük bîr dağa giderek, şöyle bir bakınca içinden düşündü ki: -Eğer bu dağ ova olsaydı, bu belde insanlarının ekinleri daha çok olurdu. Bu düşüncesi Üzerine hemen taraf-ı izzetten, sırrına: - Ya Mürdas, o belde ehlinin rızkları senin üzerine midir ki, onlar için gam çekersin, diye hitab olunur. Bunun üzerine Mürdas, hatasını anlar ve tevbe eder. Tevbesinin de Cenabı Hak tarafından kabul edilip, mağfiret edilenceye kadar, yiyip içmemeye yemin ederek seyahate çıkar. Nice günler pişmanlık ateşi ile yanıp gezerken, bir gün belde ehli Mürdas'ı görürler. Yemek hazırlayıp davet ederler. Fakat Mürdas, o düşüncesinden dolayı irtikab ettiği günahı Cenabı Hak'kın afvedinceye kadar yiyip içmeyeceğini onlara da ifade eder. Onlar ise: - Bunda birşey yoktur. Sana gelecek olanlar bize gelsin, diye yemesi için İsrar ederler. Fakat Mürdas ahdine v

Eğer Hasta Olmak İstemiyorsan

Eğer Hasta Olmak İstemiyorsan Eğer hasta olmak istemiyorsan, duygularını anlat! Saklanan veya baskılanan heyecan ve duygular gastrid, ülser, bel fıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açar. Zamanla duyguların bastırılması kansere dönüşür. Öyleyse sırlarımızı, hatalarımızı birileriyle paylaşmalıyız.. Diyalog, konuşma, kelime çok güçlü birer ilaç ve mükemmel bir terapidir! Eğer hasta olmak istemiyorsan, karar vermelisin! kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur. kararsızlık endişeleri, sorunları ve catışmaları çoğaltır. İnsanlık tarihi kararlardan oluşur. Karar vermek, diğerlerinin kazanması icin vazgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir. kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunlarının kurbanlarıdır. Eğer hasta olmak istemiyorsan, olduğundan farklı yaşama!. Gerçeği saklayan, rol yapan, her zaman mutlu olduğu görüntüsü veren, mükemmel görünmek isteyen kişi tonlarca ağırlığı biriktirmektedir. Ayağı kilden olan bron

O Müziği Duydunuz mu?

O Müziği Duydunuz mu? "18 Kasım 1995 günü keman sanatçısı Itzhak Perlman, New York'ta, Lincoln Center'daki Avery Fisher Salonu'nda bir konser vermek üzere, sahneye çıktı. Eğer herhangi bir Perlman konserinde bulunmuşsanız bilirsiniz ki onun İçin "sahneye çıkmak" hiç de küçümsenecek bir başarı değildir. Çocukluk yıllarında çocuk felcine yakalanmış olan Perlman'in her İki bacağında da destekleyici ateller vardır ve ancak kol değneği yardımıyla yürüyebilmektedir. Onu sahne üzerinde her defasında sadece bir adim Atabilmek süratiyle acı içinde ve yavaş yavaş yürürken görmek unutulmayacak bir bir görüntüdür. Ağrılar içinde ama ihtişamla yürümektedir, sandalyesine erişinceye kadar. Sonra oturur; yavaşça koltuk değneklerini yere koyar, bacaklarındaki atellerin klipslerini açar, bir ayağını geriye iter, ötekini öne uzatır. Daha sonra yere eğilerek kemanini alır, çenesinin altına koyar, orkestra sefine başıyla işaret verir ve çalmaya başlar. Su zam

Üzerinde Kul Hakkı Olduğu Halde Ölen Kişinin Durumu

Üzerinde Kul Hakkı Olduğu Halde Ölen Kişinin Durumu Eğer kişi, kul haklarını ödemeden ölürse, yarın kıyamet günü haklarına iliştiği kimseler onun etrafını sararlar. Kimi elinden tutar ve "Sen bana zulmetmiştin" der. Kimi saçından yakalar ve "Sen bana sövmüştün" der. Kimi yakasına yapışarak, "Benimle alay etmiştin" der. Kimileri, "Gıybetimi yapıp hakkımda kötü şeyler söylemiştin. Bana komşu olmuştun, ancak komşuluğunla bana eziyet vermiştin." "Birlikte çalışmıştık, fakat sonra beni aldattın. Benimle alışveriş yapmış, ancak ona hile karıştırarak beni aldatmıştın. Zengindin ve benim fakir biri olduğumu bilmene rağmen bir lokma olsun yardımda bulunmadın. Ben mazlum biriydim ve sen de benim uğramış olduğum haksızlığı engelleyecek güce sahiptin, ancak bunu yapmadın!" diye teker teker alacaklarını sayarlar. İşte alacaklılar her yandan etrafını kuşatmış ve her biri elini yakana yapıştırmış olduğunda sen onların çokluğundan hayretler için