Kayıtlar

Temmuz 29, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hayat Nedir?

  Hayat Nedir?   Bir gün bir çocuk dedesine sormuş; “- Dedeciğim hayat nedir?" diye. Dedesi “- Ezanla namaz arasıdır!" cevabını verince, çocuk büyük bir şaşkınlıkla sormuş “- Ömür bu kadar kısa mı?” Diye. Dede tatlı bir tebessümle cevap vermiş; “- Ne zannettin ya... Evet, o kadar kısa! Ama, bu ezanla bu namaz nedir bilir misin?" Çocuk düşünceli düşünceli bilmediğini söyleyince dede: “- O namaz, ezansız namaz; o ezan ise, namazsız ezandır!" cevabını vermiş. Çocuk; “- Onlar da nedir dedeciğim?" dediğinde: Başını okşayıp: “-   Hani geçen gece Talib Amca’nın yeni doğan bebeğinin kulağına isim takmak için ezan okumuştuk ya... “NAMAZSIZ EZAN” değil miydi o ezan?" dedi. Bunun üzerine çocuk: “- Ya ezansız namaz nedir dedeciğim?" diye sordu. Dede torununun yüzüne uzun süre baktıktan sonra şu cevabı verdi: “- Bir gün deden öldüğünde onu da öğrenirsin. O   da cenaze namazıdır. Çünkü cenaze namazı için Ezan-ı Muhammediye

Günahkâr Bir Gencin Samimi Tövbesi!

  Günahkâr Bir Gencin Samimi Tövbesi! Ahmet Demirbaş   "Ey Ebâ Türab! Dün senin yanında tövbe eden genç, bu gece vefât etti. Hak teâlâ onu saâdete kavuşturdu..." Aslen Horasanlı olan Ebû Türab Nahşebi hazretleri, evliyânın büyüklerindendir. Asıl adı Asker bin Hüseyn olduğu hâlde "Ebû Türâb" künyesi ile meşhur olmuştur. Maveraünnehir civarında Nahşeb'de doğduğu için "Nahşebî" nisbesi ile anılır. 245 (m. 859) senesinde Basra'da vefât etti... Bu mübarek zat, bizzat kendisinin şahit olduğu ibretlik bir hadiseyi şöyle anlatır: Bir gün caddede yürüyordum. Mahalle halkının, bir kadınla münakaşa ettiklerini gördüm. Kadın beni görünce dedi ki: -Ey Ebâ Türab! Fasık, günahkâr bir oğlum var. Dün gece yine şarap içmek istedi. Akşamdan sonra, Allahü teâlâ ona bir hastalık verdi. Şimdi yatıyor. Ancak oğlumu mahalleden atmak istiyorlar. Ne olur bize yardım edin! Kalabalıktan rica ettim, hemen dağıldılar. Sonra gencin evine gittim. Genç beni görür gör

Arkadaşımızı Seçerken Çok Dikkat Etmeliyiz!

Arkadaşımızı Seçerken Çok Dikkat Etmeliyiz! M. Said Arvas   M. Said Arvas Hocadan Hatıralar... Çok meşhur atasözüdür: "Arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim." Bu söz bizlere arkadaşın önemini ne güzel anlatıyor.   Bütün insanlar sevgiye, ilgiye ve şefkâte muhtaçtır. En fazla muhtaç olanlar ise bebekler ve küçük çocuklardır... İnsan, doğumundan ölümüne kadar eğitime muhtaç bir varlıktır. O nasıl bir çevrede yetişirse, ona göre bir eğitim alır ve yönlendirilir... Aile, okul, arkadaş ve medya insanı özellikle gençleri yönlendiren çevrelerdir... İnsanlar her zaman çevresinde iyi örnekler görmeye, bunlara teşvik edilmeye, kötü örneklerden ise uzak tutulup korunmaya muhtaçtır. Etrafından ne kadar güzel mesajlar alırsa, kişiliği o kadar müsbet olarak gelişir... Kötü insanlara özenerek onlar gibi olma hevesi insanlara her kötülüğü çok kolay bir şekilde yaptırır. Kötü arkadaş tuzağına düşen zararlı ve tehlikeli şeylerle tanışır. Onları göre göre gözünde basitleşir

İnsanlar Niçin Ölmek İstemez?

  İnsanlar Niçin Ölmek İstemez? M. Said Arvas   M. Said Arvas Hocadan Hatıralar...   Dünya muhabbeti galip olunca insan ölmek istemez. Çünkü ölüm onu sevdiklerinden ayıracaktır. Aklı sıra ölümü kendinden uzak tutar.   Çok yaşayacağını, uzun yıllar hayatta kalacağını sanan bir insan öbür dünya için bir iş yapamaz. Kendi kendine der ki: "Nasıl olsa önünde çok zaman var, ibadetlerini istediğin zaman yaparsın, şimdi rahatına bak, keyfini çıkar..." Ölümü yakın gören ise her an onun hazırlığı ile meşgul olur, yalan dünyaya bel bağlamaz. Böyle bir insan tövbesini geciktirmez, ibadetlerini vaktinde yapar. Ölümü çok hatırladığı için kalbi yumuşar. İşte bu bütün saadetlerin başıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Lezzetleri yıkan ölümü çok hatırlayınız!" Zevk ve safa sürmek için çok yaşamayı istemeye tûl-i emel (uzun emel) derler. Hizmet ve ibadet için yaşamayı istemek tûl-i emel olmaz, ayrıca da kıymetlidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "İnsanla

İnsanların En İyisi, Onlara Faydası Çok Olanıdır...

  İnsanların En İyisi, Onlara Faydası Çok Olanıdır...   Salim Köklü Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlânın farzlardan sonra en çok sevdiği iş, bir mümini sevindirmektir.)   İnsanın ömrü çok kısadır. Sonsuz olan ahiret hayatında insanın karşılaşacağı şeyler, dünyada yaşadığı hâle bağlıdır. Aklı başında olan, ileriyi görebilen bir kimse, kısa olan dünya hayatında, hep, ahirette iyi ve rahat yaşamaya sebep olan şeyleri yapar. Ahiret yolcusuna lazım olan şeyleri hazırlar. Allahü teâlânın kullarına hizmet etmek, faydalı olmak için çalışır! Rabbimizin kullarına hizmet etmekle dünyada ve ahirette nimetlere kavuşacağını düşünür! İnsanlara karşı yumuşak olur, onlara iyilik eder, onların işlerini güler yüzle ve tatlı dille ve kolaylıkla yapar. Bu sûretle Allahü teâlânın rızasını kazanmaya çalışır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, bazı kullarına dünyâda çok nimet vermiştir. Bunları, kullarına faydalı olmak için yaratmıştır. Bu nimetleri Allahü teâlânın kullarına

Yabancıların Müslüman Olma Sebepleri...

Yabancıların Müslüman Olma Sebepleri...   Salim Köklü İslam dini, bir milletin, bir ırkın değil, bütün insanlığındır. İslam’da ırk, renk ve dil ayrımı yoktur; Müslümanlar kardeştir.   Birçok diplomat, devlet, ilim ve fen, hatta din adamlarının Müslüman oluşları, İslamiyet’in büyüklüğüne hayran kaldıklarındandır. Misyonerler, milyarlar harcayarak Hristiyanlık propagandası yapıyorlar. Hâlbuki propagandasız, birçok yabancı, İslam’ı seçmiştir... İslamiyet ilim dinidir. Dinlerini değiştirip Müslüman olan insanların çoğu, ilim adamı ve araştırmacıdır. İslam’ı inceledikten sonra Müslüman olmuşlardır. Bunlar, niçin Müslüman olduklarına dair hususları açık ve samimi bir şekilde açıklamışlardır. Bu hususlardan bazıları şöyledir: İslam dini tek yaratıcı, tek mabud tanır. Bu mabudun ismi, Allahü teâlâdır. Hristiyanlıktaki "üç tanrı" inancı vardır. Akıl ve ilim sahipleri bunu kabul edemez. İslam, sadece ahiret saadetini değil, dünyada da mutlu yaşamanın yollarını   bildi

Allah’ü Teâlâ’dan Hayâ Etmek Müminin Hazinesidir!

  Allah’ü Teâlâ’dan Hayâ Etmek Müminin Hazinesidir!   Vehbi Tülek "Her şeyin bir nasîhatçısı bulunduğu gibi, kalbin nasîhatçısı da hayâdır." Muhammed el-Meczûb hazretleri Şâzilî şeyhlerindendir. 1210’da (m. 1795) Sudan’da Metemme’de doğdu. Mekke’ye gidip Ahmed bin İdrîs’in sohbetlerine katılan Muhammed Meczûb, ondan Şâziliyye icazeti alarak Medine’ye geçip insanları irşad etti. Sonra memleketine döndü ve 1247 (m. 1831)’de vefat etti. Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki: "Bir kimsenin Allahü teâlâdan korkmasının hakikî olduğunun alameti, Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyden korkmamasıdır.” “Havf (Allahü teâlânın azâbından korkmak) ve reca (Allahü teâlânın rahmetinden ümitli olmak), bir kuşun iki kanadı gibidir. İkisi birden bulunursa, hem kuş, hem de uçuş düzgün ve mükemmel olur. Kanatların birisi bulunmazsa, kuş da, uçuş da noksan olur. Kanatlarının ikisi de bulunmazsa kuş ölüme terk edilmiş olur.” “Ehil olmayan bir kimse ile oturmak; insanı, dar bir zi

Mü’min İçin Beş Bayram Vardır

Mü’min İçin Beş Bayram Vardır قال الإمام انس بن مالك رحمه الله: للمؤمن خمسة أعياد: كل يوم يمر على المؤمن ولا يكتب عليه ذنب فهو يوم عيد، اليوم الذي يخرج فيه من الدنيا بالإيمان فهو يوم عيد، واليوم الذي يجاوز فيه الصراط ويأمن أهوال يوم القيامة فهو يوم عيد، واليوم الذي يدخل فيه الجنة فهو يوم عيد، واليوم الذي ينظر فيه إلى ربه فهو يوم عيد . Enes bin Malik Radiyallahü Anh Hazretlerinden rivayet edilir ki, ”Mümin İçin 5 Bayram daha Vardır.” (Mekasidut   Talibin) 1-   Günah işlemeden geçirdiği her gün onun bayramıdır.      Bir mü’min bir gün boyunca yani 24 saat geçtiği halde amel defterine hiçbir günah yazılmazsa o gün o mü’minin bayramıdır.      Cenab-ı Hakk saf bir kulu günah işlediği zaman hemen meleklerine emir buyuruyor. “ey meleklerim! Eğer o kulum 6 saat içerisinde tevbe etmezse defterine yazın, ama benim kulum hatasını anlayıpta 6 saat içerisinde tevbe ederse ben o kulumun günahını affettim. Sizde o günahı defterine kaydetmeyeceksiniz.” Peki, bu iltimas, bu kolaylıklar ki

Ya Rabbi, iman İle Ölmemi Nasip Eyle

  Ya Rabbi, iman İle Ölmemi Nasip Eyle   Evliyanın büyüklerinden bir zat, hac zamanında insan kılığına girmiş olan İblisi Arafat'ta gördü. Zayıflamış ve benzi solmuş, gözü yaşlı ve kamburu çıkmış, perişan bir haldeydi. Evliya zat, İblisi tanıyıp ona dedi ki: “- Niçin gözün yaşlıdır?” “- Ticaret yapmak fikri olmadan, sırf Allah rızası için hac yapmaya gelenlerin, bu arzuları yüzünden diğerlerinin de haclarının Allah tarafından kabul edilmesinden korktum. Onun için ağlıyorum.” “- Seni zayıflatan nedir?” “- Hacıları getiren atların inlemeden, kişneyerek gelmelerine üzüldüm. Hâlbuki benim yoluma gidenleri böyle götürselerdi, sevincim çok artardı.” “- Peki, benzini solduran nedir?” “- Müslümanların ibadetlerine devam etmeleri ve birbirleriyle yardımlaşmalarıdır. Şayet isyanda yardımlaşsalardı, sevincim artardı.”             “- Seni çökertip, belini büken nedir?” “- Kulların, (Ya Rabbi, iman ile ölmemi nasip eyle) diye dua etmeleridir. Hâlbuki ben onları, kendi ibadet

Kendini Büyük Gören Âbidin Hikâyesi

  Kendini Büyük Gören Âbidin Hikâyesi   Her iyilik bir sadakadır. Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem İşittim ki, bir âbid, Hicaz yolunda her adımda iki rekât namaz kılardı. Hak yolunda o kadar aşk ve şevk ile giderdi ki, ayağına batan deve dikenini çıkarmazdı. Âbid bu yolda devam etmekte iken kendini beğenmeğe başladı, gurur getirdi. Şeytan ona: “- Kimse senden daha güzel bir sûrette ibâdet, hareket edemez!” diye vesvese verdi, onu kuyuya düşürdü. Eğer ona Cenâb-ı Hakkın lûtfu, keremi erişmeseydi, kibir ve gurur, onun başını doğru yoldan çevirirdi. Gâibden bir hâtif, o âbide seslendi: “- Ey iyi tâlihli, güzel huylu kimse, yaptığın ibâdet ile Cenâb-ı Hakk’a lâyık bir hediye takdim ettin sanma! Bir iyilik ederek, bir gönül kazanmak her menzilde bin rekât namaz kılmaktan efdaldir.”