Kayıtlar

rıza etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kadere Razı Olmak, Kadere Rıza Göstermek

Kadere Razı Olmak, Kadere Rıza Göstermek   Abdülkâdir Geylâni Kuddise Sirruh buyurur:   Ey oğul! Kadere rıza göstermek, kavgalar, çekişmeler ve didişmeler sonunda dünyalığa nail olmaktan daha güzeldir. Kadere rıza göstermenin sıddıkların kalplerinde husule getirdiği tatlılık, nefsani arzularla zevklere nailiyetin verdiği tattan çok daha büyüktür. Allah dostlarının nazarında, kadere razı olmak, dünyadan ve bütün dünyadakilerden çok daha tatlıdır. Zira Allah'ın takdirine razı olmak, her halükarda hayatı güzelleştirir, tatlılaştırır, huzurlu kılar..." (Fethur Rabbani 51. meclis) Gene buyuruyor: - Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri peygamberlerine indirmiş olduğu kitaplarından birinde şöyle buyurur: Ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Kim benim hükmüme teslimiyet gösterir, vereceğim belalara sabreder ve nimetlerime şükrederse onu katımda sıddıklar topluluğundan yaparım. Kim de benim hükmüme teslimiyet göstermez, belâlarıma sabretmez ve nimetlerime de şükr

Rızama Kavuşmak İçin Gayret Eden Dostlarım

Rızama Kavuşmak İçin Gayret Eden Dostlarım   Allah’ü Teâlâ’ buyurur ki: "Size müjdeler olsun ki, bana kavuştuğunuz zaman yakınlık ve sevinç sizin içindir..." Ebû Süleymân Dârânî hazretleri Şam’da yetişen büyük velîlerdendir. Sekizinci ve dokuzuncu yüzyıllarda yaşamıştır. Doğum târihi bilinmemektedir. Şam’da vefât etti. Kabri, Dârân köyündedir... Şam’da bulunan âlimlerin ve velî zâtların meclislerine devâm eden Ebû Süleymân Dârânî hazretleri ilimde ilerlediği gibi, tasavvuf yolunda da büyük mesâfe katetti, yüksek derecelere kavuştu. İbrâhim bin Edhem hazretleriyle görüşüp sohbetinde bulundu. Şakîk-i Belhî, Mârûf-ı Kerhî, Ahmed bin Âsım el-Antâkî, Sırrî-yi Sekâtî ve Hâris el-Muhâsibî gibi büyük velîlerle sohbette bulundu.   Ahmed bin Ebü'l-Havârî şöyle nakletti:   Ben hocam Ebû Süleymân Dârânî'nin huzûruna girdim. Onu ağlar hâlde buldum. Ona; "- Seni ağlatan nedir?" diye sorunca; "- Ey Ahmed! Ben nasıl ağlamayayım. Bana bildirildi ki, ge

İlâhî Ente Maksûdî Ve Rıdâke Matlûbî

  İlâhî Ente Maksûdî Ve Rıdâke Matlûbî   إلَهِيِ اَنْتَ مَقْصُودِي وَرِضَاكَ مَطْلوُبِي Okunuşu: ilâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî Anlamı: “Yâ Rabbi, benim hedefim, muradım, maksûdum sensin!; benim bütün taleb ettiğim, istediğim şey, senin rızana ermek; sen benden razı ol diye, onu istiyorum!”   Birincisi:  (İlâhî ente maksûdî) Ma’rifetullaha işaret ediyor, “Ben ma’rifetullaha sahib olmak istiyorum, Allah’ü Teâlâ’nın arif kulu olmak istiyorum!” İkincisi:  (ve rıdâke matlûbî)  “Allah’ü Teâlâ’nın rızasına, rızâ-i ilâhiye ermek istiyorum!” demektir.  

Kadere Rıza Göstermek

Kadere Rıza Göstermek   Abdülkâdir Geylâni Kuddise Sirruh buyurur: “Ey oğul! Kadere rıza göstermek, kavgalar, çekişmeler ve didişmeler sonunda dünyalığa nail olmaktan daha güzeldir. Kadere rıza göstermenin sıddıkların kalplerinde husule getirdiği tatlılık, nefsani arzularla zevklere nailiyetin verdiği tattan çok daha büyüktür.” “Allah’ü Teâlâ dostlarının nazarında, kadere razı olmak, dünyadan ve bütün dünyadakilerden çok daha tatlıdır. Zira Teâlâ'ın takdirine razı olmak, her halükârda hayatı güzelleştirir, tatlılaştırır, huzurlu kılar..." (Fethurrabbani 51. meclis) Gene buyuruyor: - Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri peygamberlerine indirmiş olduğu kitaplarından birinde şöyle buyurur: “Ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Kim benim hükmüme teslimiyet gösterir, vereceğim belâlara sabreder ve nimetlerime şükrederse onu katımda sıddıklar topluluğundan yaparım. Kim de benim hükmüme teslimiyet göstermez, belâlarıma sabretmez ve nimetlerime de şükretmezse benden başka bir Rab

Mir'ac Kandili Tebriği

Resim
Ey sonsuz alemleri yoktan var eden, her şeyin sahibi ve maliki yüce Rabb’imiz! Bizlere kulum dedin yoktan var ettin! Sayısız nimetlerle donattın! Hatalarımıza günahlarımıza, isyanlarımıza bakmadın; bize merhamet ettin, nimet vermeye devam ettin!   Ey yüceler yücesi Rabb’imiz! Bize öyle bir gayret ve cihat aşkı ver ki dünyanın her noktasına; İslamiyet'in parlak nurlarını yayalım! Senin şanlı adını her kuluna duyuralım! İnsanlığı şirkten küfürden, her türlü sapıklıktan, savaşlardan ve acılardan kurtaralım! “lâ ilâhe illallah, Muhammeder rasûlüllah” isimli tevhid bayrağını her yerde dalgalandıralım! Allahümme âmîn!   Mübarek Mir’ac Kandilinizi tebrik eder hayır ve mutluluklara vesile olmasını canı gönülden tebrik ederim!

Ana-Babanın Rızası, Cennet Yoludur

Ana-Babanın Rızası, Cennet Yoludur   Kuşkusuz anne ve babalar, bir insanın üzerinde en çok hakkı olan kişilerdir. Onlara iyi davranmalı, yanlarında yaşlanacak olurlarsa onlara “Öfff!” bile dememelidir. Hadis-i şeriflerde buyruldu ki: "Allahın rızası, ana-babanın rızasındadır." (R. Nasihin) "Ana-babaya itaat, Allaha itaattir, onlara asi olmak, Allah’ü Teâlâ’ya asi olmaktır." (Taberânî) "Ana-babanın yüzüne sevgi ile bakmak ibadettir." (Ebu Nuaym) "Ana babanın yüzüne acıyarak bakana, hac ve umre sevabı verilir." (İ. Rafiî) "Anne ve baba aynı anda çağırınca, önce annenin çağrısına uy!" (Deylemî) "Cennet anaların ayaklarının altındadır." (Ramûz) "Rabbın rızâsı, babanın rızâsındadır. Rabbın gazabı, babanın gazabındandır." (Ramûz) "Sen de, malın da babana aittir." (İbni Mâce) "Ana-babasını hizmetleriyle razı eden, Allahı razı etmiş olur, onları gazaplandıran, Allahı gazaplandırmış olur.

Allah'ın Rızası İçin Yapılmayan İbadet Kabul Olmaz mı?

  Allah'ın Rızası İçin Yapılmayan İbadet Kabul Olmaz mı?     Soru Detayı - Allah’ü Teâlâ’nın rızası için yapılmayan ibadetlerle ilgili şöyle bir hadis var mı? "Allah'ın rızası için yapılmayan hiç bir ibadet kabul olmaz"   Cevap Değerli kardeşimiz,   “Allah’ü Teâlâ, ancak kendi rızası gözetilerek samimi bir niyetle yapılan ibadetleri kabul eder.” anlamında bir hadis vardır. Dolayısıyla, Allah'ın rızası için yapılmayan ibadet kabul olmaz, anlamı çıkmaktadır.   Bir adam Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’a gelerek: “Şöhret ve ücret elde etmek için savaşan kimse hakkında ne dersin?” diye sordu. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “Onun için hiçbir şey yoktur.” Adam sorusunu üç sefer tekrarladı. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem de her defasında: “Onun için hiçbir şey yoktur.” buyurdu ve şöyle devam etti: “Allah ancak kendi rızası gözetilerek samimi bir niyetle yapılan ibadetleri kabul eder.” (Nesai, Cihad

Kabir Ziyareti (Allah Rızası İçin Okuyalım)

Kabir Ziyareti (Allah Rızası İçin Okuyalım) Arefe günü idi yakın zamanda vefat eden Rahmetli babamın mezarlığına gittim. Yanıma Yasin-i Şerif ve salavat-ül Kübra almıştım. Kabrin başında onları babama okurken yanımdan mezarlığa Lüks aracı ile gelen bir aile gözüme takıldı. Onların da bir kabre yakınlarını ziyarete geldiğini fark ettim. Kınamak gibi değil Maalesef tesettür yok. Kendimce Sekiler sahil kısmı yaşamları olduğunu düşündüm. Ziyaret ettikleri mezarlık babamın mezarlığına paralel idi. Mezarlık baya bir gösterişli güvercin heykeli ve hasret özlem dolu sözler yazıyordu. Çok acı bir gerçek Gelen kişiler maalesef Yasin vs. okumadan karı koca, Rahmetlinin dünyadaki hallerinden konuşup yine geldikleri araçla gittiler. Buradan alacağımız hisse; “Evlatlarımıza dinimizi öğretelim, yarın ahirette yakamıza yapışacaklar.” "İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: 1- Sadaka-i cariye, 2- İstifade edi

Allah’ü Teâlâ’nın Rızası, Anne Ve Babanın Rızasındadır.

Allah’ü Teâlâ’nın Rızası, Anne Ve Babanın Rızasındadır. Müslümanın iki önemli görevi vardır. Birisi, yalnız Allah'a ibadet etmek, diğeri de Allah'ın yaratıklarına şefkat ve merhamet göstermektir. Allah'ın yaratıklarından insana en yakın olan anne ve babadır. Çünkü onlar, insanın dünyaya gelmesine sebeptir. Sadece dünyaya gelmesine sebep değil, aynı zamanda onu büyüten, yetiştiren, terbiye eden ve eğiten insanlardır. Bu hizmetleri için bir karşılık beklemedikleri gibi bir ağırlık da duymamışlar, bu hizmetleri seve seve yapmışlardır. Kendileri yememiş çocuklarına yedirmişler, giymemiş çocuklarına giydirmişlerdir. Çocuklarının rahatı için hiç bir fedakârlığı esirgememişlerdir. İşte bunun içindir ki dinimiz anne ve babaya karşı saygısızlığı yasaklamış ve bunu büyük günahlardan saymıştır. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Büyük günahlar; Allah'a ortak koşmak, anne ve babaya karşı gelmek, adam öldürmek ve yalan yere yemin etmektir. " (Buhari, Eyman,

Allah'ü Teâlâ’nın Rızasını Kazanmak İçin Yarışanlar!

Allah'ü Teâlâ’nın Rızasını Kazanmak İçin Yarışanlar! Hz. Ebu Hüreyre Radıyallahu Anh anlatıyor: Resûlullah Aleyhissalâtu Vesselâm bir gün: "Bugün sizden kim oruçlu olarak sabahladı?" diye sordular. Hz. Ebu Bekir Radıyallahu Anh: "Ben!" dedi. Aleyhissalâtu Vesselâm: "Bugün kim bir cenazeye katıldı?" dedi. Yine Hz. Ebu Bekir Radıyallahu Anh: "Ben!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Bugün kim bir hastayı ziyaret etti?" dedi. Bu sefer de Hz. Ebu Bekir: "Ben!" dedi. Bunun üzerine Resûlullah Aleyhissalâtu Vesselâm: "Bunlar bir kimsede bir araya geldi mi, o kimse mutlaka cennete girer!" buyurdu. (Kütübü Sitte hadisleri, 13-270 / 4673) ''Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.'' (Ali İmran suresi, 133)

Allah'ın Rızasına Mazhar Olan Kullar

Allah'ın Rızasına Mazhar Olan Kullar Kur’an birinci derecede insanları Allah’a (c.c) imana davet eder. Bu daveti kabul edenlere “mümin” adını verir. Bu kulluğun olmazsa olmaz vasıflarından olup, ilk ve temel adımı olarak yer alır. Bir insan bu kapıdan içeriye girerse, İlahi dostluğa adım atmış olur. İman eden her bir kul Allah’(Celle Celâlüh)ün dostu olarak kabul edilir. Bir ayette: “Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.” 1 Buyrularak mutlak manada, her iman edenin Allah’ın sevdiği bir kul olduğu ifade edilmektedir. Kur’an, Müminlerden bahsederken “muttakiler”, “Muhsinler”, “sıddıklar”, “Salihler” gibi sıfatlarla onları anar. Bu gibi vasıflar müminin Allah katında manen belli bir mesafe kat ettiğini göstermektedir. Bu vasıflardan biri de “veli”lik makamıdır. Bunun çoğulu “evliya”

Sırf Zatını Ve Rızasını Taleb Ederek O’na İtaat Ediniz.

Sırf Zatını Ve Rızasını Taleb Ederek O’na İtaat Ediniz. Cennet ve cehennemi yaratmamış olsa bile, İzzet ve Celâl sahibi Allah, korkulmaya ve ümit beslenmeye lâyıktır. Sırf zatını ve rızasını taleb ederek O’na itaat ediniz. Üzerinizde ne O’nun lütuf ve ihsanının düşüncesi bulunsun, ne de azabının endişesi. O’na kulluk; emirlerine boyun eğmek, yasaklarından kaçınmak ve takdirlerine karşı sabırlı olmakla mümkündür. O’na dönünüz. Abdulkadir Geylani Rahmetullahi Aleyh

Bir İş Allah Rızası İçin! Olursa…

“Bir İş Allah Rızası İçin!” Olursa… Odunculukla hayatını kazanan bir zat vardı. Allah'a karşı kulluk" vazifesini yapar, kimsenin ekşisine tatlısına karışmazdı. Bu zahit kişinin bulunduğu köyün yakınında bir köy daha vardı, onlar da dağda kutsal diye kabul ettikleri bir ağaca taparlar, ondan meded beklerlerdi. Oduncu, bir gün: «Şunların Allah diye taptıkları ağacı kesip odun edeyim, pazarda satarak ekmek parası kazanırım; hem de, bir kavmi Allah'a isyandan kurtarmış olurum» diye düşünerek Allah rızası için ağacı kesmeye karar verdi. Dağa doğru giderken karşısına acaip suratlı pis bir adam çıkarak nereye gittiğini sordu. Oduncu: - Halkın Allah diye taparak Allah'a isyan ettikleri ağacı kesmeye gidiyorum, dedi. Adam, oduncuya: - Ben şeytanım... O ağacı kesmene müsaade etmiyorum, deyince zahit oduncu, şeytana çok kızmıştı. Öldürmek için hücum ederek yere yatırdı ve üzerine oturup hançerini boğazına dayadı.  Şeytan zahide: - Ey zahid, sen b

Sultan Abdülhamid Han'ın Ruhaniyetinden İstimdat

Sultan Abdülhamid Han'ın Ruhaniyetinden İstimdat Siyonistler Osmanlı Devleti’ni yıkabilmek için önce devleti ayakta tutan 2. Abbulhamid Han Hazretleri ve diğer önemli kişileri suikastlarla, darbelerle, terörle etkisiz hale getirdiler. Sonra Osmanlı Devleti’ni kolayca yıktılar. Bugün de aynı yöntem izleniyor. Sultan İkinci Abdülhamid'in aleyhinde faaliyet gösterenlerin elebaşçılarından biri olan Rıza Tevfik, devlet elden gidip te Masonik sarhoşluktan uyanınca korkunç pişmanlığını dile getiriyor. "Sultan Abdülhamid Han'ın Ruhaniyetinden İstimdat" adlı mersiyesinde pişmanlığından şöyle feryat ediyor... Bu şiir bir ibret vesikasıdır. Bugünkü Masonlar da bir türlü uyanıp R. Tevfik Bölükbaşı’nın gösterdiği cesareti gösteremiyorlar. Temennimiz onların da bir an önce uyanması dileğiyle… Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid han? Feryadım varır mı bârigâhına? Ölüm uykusundan bir lâhza uyan, Şu nankör milletin bak günahına. Tahkire yeltenen tac-ü tahtını,