Kayıtlar

Eylül 28, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kula Lazım Olan 24 Esas

Kula Lazım Olan 24 Esas Seyda Muhammed Emin Er Hoca 01- İlim Ehli sünnet itikadını öğrenmek, İşlenmesi ve terki farz ve müstehap olan şeyleri öğrenmek: Bunların en önemlileri İslam’ın, imanın, abdestin, guslün, teyemmümüm, namazın şartlarını, erkânlarını, müfsidlerini ve müstehaplarını öğrenmektir. Zekât farz olunca zekâtın, Ramazan orucu farz olunca Ramazan’ın ve orucun, Hac farz olunca Hacc’ın şartlarını, erkânlarını, müfsidlerini ve müstehaplarını öğrenmek, Herhangi bir muameleyi, akdi veya görevi yapmak istediğinde onların mahiyetlerini, şartlarını, erkânlarını, müfsidlerini ve müstehaplarını öğrenmek. 02- Tevbe Tevbe, günahları terk etmek demektir. Bir takım şartları vardır. Bunlar: 1. Bütün günahlardan pişman olmak, 2. Yapmakta olduğu günahları hemen terk etmek, 3. Bir daha yapmamaya azim ve kesin niyet etmek, 4. Üzerinde kul hakkı varsa ödeyerek hak sahibini razı etmek, 5. Namaz, zekât, oruç borçları varsa kaza etmek. Her ay en az bir aylık na

Baba Ve Oğluna Hoca Nasîhati

Baba Ve Oğluna Hoca Nasîhati Tâbiînden Ebû Hâzım el-A’rec (radıyallâhü anh) evini ilim talebelerine, vaaz ve nasîhat isteyenlere mescit yapmıştı. Abdurrahman bin Cerîr (rahimehullah) oğlu ile beraber Ebû Hâzım’ın (radıyallâhü anh) ders halkasına geldiler. Ders esnasında aralarında şu konuşma geçti: ·         Abdurrahman bin Cerîr (rahimehullah): “Ey Ebû Hâzım, kalplerimizi gafletten nasıl uyandırabiliriz?” Ebû Hâzım (radıyallâhü anh): “Kalbini düzelttiğin zaman büyük günahların affolunur. İnsan, günahları terk etmeye azmederse kalbi gafletten uyanır. Unutma ey Abdurrahman, dünyanın ufacık bir işi bizi âhiret amellerimizin birçoğundan meşgul eder. Seni Allâhü Teâlâ’ya yaklaştırmayan her nimet bir cezâdır.” ·         Abdurrahman’ın oğlu “Bizim âlimlerimiz çoktur. Hangisine tâbi olmamızı tavsiye edersiniz?” diye sordu. Ebû Hâzım (radıyallâhü anh): “Evlâdım, her yerde Allâhü Teâlâ’dan korkan, günâha bulaşmaktan sakınan, gençlik vakitlerinde nefsini ıslâh edip de ihtiyarlığ

Muhammed Bin Hanefiyye Radıyallahü Anh

Muhammed Bin Hanefiyye Radıyallahü Anh Hazreti Ali Radiyallahü Anh’in oğlu. Annesi Havle binti Ca’fer bin Kays-ı Hânefiyye Radiyallahü Anha olduğu için, İbni Hânefiyye denilir. Hicretin 21. senesinde doğdu. 71 (m. 6901)’de Medine’de vefât etti. Muhammed Hanif, Muhammed Hânefiyye ve Muhammed-ül-Ekber Radiyallahü Anh da denir. İsmi Muhammed, künyesi Ebü’l-Kâsım. Nesebi, Muhammed bin Ali bin Ebî Talib bin Abdulmuttalib bin Haşim bin Abd-i Menaf bin Kusey’dir. Künyesinin Ebül Kâsım olması, Peygamber efendimiz tarafından Hazreti Ali’nin evlâdına verilen husûsî bir izin iledir. Muhammed bin Hânefiyye, Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin’den sonra, Hazreti Ali’nin oğullarının en üstünü idi. Hazreti Münzir-i Sevrî buyuruyor ki: “Ben, bir defa Muhammed bin Hânefiyye’ye dedim ki, senin hem ismin hem de künyen, Peygamber efendimizin isim ve künyesi gibidir. Bu ise caiz midir?” Cevap verdi ki: “Ben, babam Hazreti Ali’den duydum. Buyurdu ki, Resûlullah’a (aleyhisselâm) arz ettim ki: “Yâ R

Androkles

Androkles Vakti zamanında, Androkles isimli bir esir, efendisinden kaçarak bir ormana sığınmıştı. Etrafta gezinirken, birden bire, iniltiler içinde, ızdıraptan kıvranan bir Aslan'ın önüne çıkıverdi: "Önce dehşetli ürktü; kaçmaya yeltendi, fakat hayvanın, yerinden kımıldamadığını görünce, gerisin geriye dönerek ona doğru yürüdü. Yanına yaklaştığında, Aslan, berbat bir halde şişmiş, kanamakta olan iri pençesini uzattı Androkles, dikkatle bakınca pençeye, büyük bir dikenin girdiğini, bütün bu ızdıraba onun sebep olduğunu anladı. Dikeni, derhal oradan çıkarıp yarayı temizledikten sonra, gömleğinin kolundan yırttığı parça ile güzelce sardı. Az sonra ise, yine ayağa kalkabilen Aslan, tıpkı bir köpek gibi esirin ellerini yalayarak önüne düşüp onu inine götürdü...   Artık her gün, Androkles'e avladığı etleri taşıyordu. Fakat bu baş başa mes'ut yaşayışları uzun sürmedi… Çünkü Androkles ve Aslan kralın av partisinde beraberce yakalandılar. Androkles günlerce aç

Allah’ın Takdirine Kulun Aklı Ermez

Allah’ın Takdirine Kulun Aklı Ermez   Vehb b. Münebbih’ten rivayet edilmiştir, diyor ki:   - “İsrailoğullarının abidlerinden biri vardı ki, nehrin kenarındaki ibadethanesinde ibadet ederdi. Yakınında bir elbise tamir ve temizleyicisi vardı. Belinde para kemeri bulunan bir atlı gelip, kemerini ve elbisesini çıkarır. Nehirde elbisesini yıkar. Elbisesini giyer, fakat para kemerini orda unutup gider.   O gittikten sonra bir avcı gelip serpme ile balık avlamaya başlar. Para kemerini gören balıkçı onu alır, çekip gider. Sonra atlı gelir, para kemerini orda bulamaz. Elbise temizleyiciye:   “Para kemerimi burada unuttum” der. Adam:   “Ben onu görmedim” diye cevap verir.   Bu cevaba kızan atlı kılıcını çekip elbise temizleyiciyi öldürür.   Abid bu hali görünce, az kalsın fitneye kapılacaktı. Kendisini toparlayan abid, Cenabı Hakk’a şöyle niyazda bulunur:   “Ey Yüce Allah’ım!   Para kemerini balıkçı alır, elbise temizleyici öldürür.” Gece olup uyuduğu vakit, All