Kayıtlar

Ocak 27, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dilenci Kadın

Dilenci Kadın Nişabur'da Irakıya adlı ihtiyar bir kadın vardı. Kapı kapı dolaşarak bir şeyler dilenir ve onunla geçinirdi. Ne bulursa kanaat eder, bir şey bulamazsa da Allah'a şükrederdi. Öldükten sonra onu rüyada gördüler. “Halin nasıldır?” Diye sorduklarında şöyle anlattı:  — “Ben buraya geldiğimde bana, dünyadan ne getirdin? Diye sordular. Ben de, ah, ah! Ben bütün ömrümü dilencilikle geçirdim. Her kapıya vardığımda bana  “Allah versin” derler ve beni hep bu kapıya havale ederlerdi.  Şimdi siz de bana ne getirdin? Diye soruyorsunuz. Ben ne getirebilirdim ki, dedim. Bunun üzerine gaipten bir ses;  "Doğru söylüyor, bırakın onu!" dedi ve  "Beni şimdi buraya koydular, rahatım iyidir!" Diye anlattı. (Alıntı)

Ahdi Bozmanın Cezası

Ahdi Bozmanın Cezası Cafer-i Huldî Hazretleri, Hayrun - Nessac Hazretlerine: — Senin mesleğin dokumacılık mıdır? Diye sordu. Hayrun - Nessac Hazretleri O'na: — Hayır! Diye cevap verdi. Hazreti Cafer: — Öyle ise sana niçin Nessaç (bez dokuyucu) diyorlar, Diye sorunca, Hayrun-Nessaç Hazretleri sebebini şöyle anlattı: — Ben bir zamanlar bir daha taze hurma yemeyeceğim, Diye Allah'a ahdetmiştim. Bir gün nefsim çok fazla taze hurma arzuladı. Gittim, çarşıdan bir miktar taze hurma aldım. Bir kenara çekilip yiyecektim. Bir tanesini yeyince karşımda bana bakan bir adam gördüm: — “Seni kaçkın seni”, diyerek beni yakaladı. Meğer adamın Kayr adli bir kölesi varmış, kaçmış... Beni ona benzetmiş, insanlar başıma üşüştüler: — Vallahi bu senin kölen Hayr'dır, dediler. Şaşırdım kaldım. Nasıl belâya uğradığımı ve günahımı anladım. Ama iş işten geçmişti. O beni diğer bez dokuyan kölelerinin yanına götürdü-: — Ey efendisinden kaçan köle! Daha evve

Hiç Fil Eti Yenir mi?

Hiç Fil Eti Yenir mi? Ebû Abdullah el Kalansî Kuddise Sirruh hazretleri zamanın büyüklerindendir. O başından geçen bir hadiseyi şöyle anlatmaktadır: — “Seyahatlerimin birinde gemiye binmiştim. Şiddetli rüzgâr esmeye başladı. Büyük bir tufan oldu. Gemide bulunanlar dua ederek ağlaşmaya başladılar. Türlü türlü adaklar adıyorlardı. Bense onların bu haline seyretmekten başka bir şey yapmıyor sadece bir kenara çekilmiş Allah'ıma hamd ediyordum. Gemidekilerden birkaç kişi, gelip bana: — Sen de bir şey adasana! Dediler. Ben onlara: — Benim bir dünyalığım yok ki, ne adak adayayım, dedim. Bırakmadılar, çok sıkıştırdılar... İlla da bir şey adamamı istiyorlardı. Ben: — Allah'ım, eğer bu belâdan kurtulursam asla fil eti yemeyeceğim, Diye adakta bulundum. — Bu senin yaptığın nasıl adak, hiç fil eti yenir mi? Dediler. Ben onlara: — Allah öyle aklıma getirdi. Dilime onu söyletti Allah, dedim. Çok geçmeden bindiğimiz gemi battı. Bir grupla beraber yüzerek sahi

Beni Kafir Kabristanına Gömün

Beni Kafir Kabristanına Gömün Meşayihtan Ebûl Garip el-İsfehanî Hazretleri Tarsus'u çok severlerdi. Şiraz'da hastalandı, ölüm döşeğine yattı. Etrafına toplananlara: — Ben ölürsem beni burada kâfir kabristanına gömünüz. Ben bunu sizden Allah hakkı için istiyorum. Sizden başka hiçbir isteğim yok, dedi. Dostları şeyhin bu sözüne bir mânâ verememişlerdi. Hayret ederek: — Bu nasıl söz! Neden seni kâfir kabristanına gömeceğiz? Dediler. O şöyle buyurdu: — Hak Teâlâ'ya yalvarıp duruyorum. Eğer senin yanında benim bir kıymetim varsa beni Tarsus'ta vefat ettir, diyorum. Ama şimdi burada vefat ettiğime göre, demek ki yanında hiçbir kıymetim yokmuş... Ondan dolayı ben burada ölürsem kâfir kabristanına defnedin, dedi. Fakat ölümünün vukuunu beklerken o vefat etmedi, çok kısa zamanda biraz iyileşti ve Tarsus'a gelerek orada çok geçmeden vefat etti. Kabri şerifi Tarsus şehrindedir. (Alıntı)

Şakık Belhi Île İbrahim Edhem'in Konuşması

Şakık Belhi Île İbrahim Edhem'in Konuşması Birinci tabakadan olan Şakik bin İbrahim Aleyhisselâm El-Belhî Hazretleri Kuddise Sirrûh İbrahim Edhem Hazretleri ile sohbet etmiştir. Zamanın mânevi erleri arasındaki o sohbetin nasıl geçtiği insan zekâsının anlayabileceği bir şey değildir. Ne var ki aşağıya aldığımız bir kıssa onların ne kadar Hakka teslim olduklarını beyan hakkında küçük bir misâldir. Bir gün Şakik Belhî Hazretleri ile İbrahim Edhem Hazretleri sohbet ederlerken Hz. Şakik: — Günlük yaşayışınızı teminde nasıl hareket edersiniz? Diye İbrahim Edhem Hazretlerine sordu. İbrahim Edhem Hazretleri ona şu cevabı verdi: — Bir şey bulursak şükrederiz, bulamadığımız zaman da sabrederiz... Hazreti Şakik'in bu söze cevabı şöyle oldu: — Ya Edhem! Horasan'ın köpekleri de böyle yaparlar! İbrahim Edhem Hazretleri: — Öyleyse siz ne yaparsınız? Diye sordu. Şakik'i Belhî Hazretleri: — Biz bulduğumuz zaman dağıtır, bulamadığımız zaman da şükre

Şeyhin Kedisi

Şeyhin Kedisi Zamanın ulularından Ahi Fere Zencanî Hazretleri'nin bir kedisi vardı. Evinde de hiç misafir eksik olmazdı. Her zaman müritleri ziyarete gelirler o da müridlerine bir şeyler ikram ederdi. Gelecek misafirlere yemek hazırlamak istendiği zaman kedi çağrılırdı. Kedi ne kadar miyavlarsa hizmetçi tencereye o kadar su ilâve ederdi. Her miyavlaması için bu miktar, bir bardaktı. Bir gün yemek hazırlandı, misafirlerin önüne kondu. Fakat gelen misafirlerin sayısı hazırlanan yemekten bir fazla çıktı. Kedinin eksik miyavlamasına şaşırıp kaldılar. Biraz sonra kedi misafirlerin içine girdi, misafirleri teker teker kokladı. Ve en sonunda da birinin üzerine vardı, işedi. Sonra araştırıldığı zaman o kimsenin bir gayr-i müslim (dinsiz) olduğu anlaşıldı. Yine bir gün, aşçı çömleğe sütlaç yapmak için süt doldurmuştu. Bir zehirli yılan gelerek çömleğin içine girdi. Aşçının bundan haberi yoktu, kedi gelip çömleğin etrafında miyavlamaya ve feryat etmeye başladı. Aşçı kedinin bu