Kayıtlar

Nisan 4, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sadakat Ya Hu!

Resim
Sadakat Ya Hu! 1954 yılında Sındırgı’dan Balıkesir’e geldik. Babam memurdu. Alt katta ev sahibi yaşlı bir kadının oturduğu iki katlı bir evin üst katını kiraladık. Ev sahibine Şemsi Nene diyorduk. Yani ismi Güneş idi. Evlendiğinde 16 yaşındaymış. Evlendikten üç gün sonra kocası gönüllü ihtiyat zabiti Yani yedek subay olarak Çanakkale’ye gitmiş.  Nene, kocasının Çanakkale’den cepheden kendisine yolladığı “Şems’im, güneş’im…” diye başlayan mektuplarının evinin duvarlarına ve pencerelerine yapıştırmıştı.  Her sabah bu silik, sararmış mektupları birer kere okur, Her birinin karşısında şehit kocasının ruhuna Fatihalar gönderir, diz çöker yarım bıraktığı yerden kocasına hatim indirirdi. Nene hiç sokağa çıkmazdı. “Kocam giderken gençsin, güzelsin, ne olur ben gelinceye kadar sokağa çıkma. Gözüm arkada kalmasın, dedi. Nasıl sokağa çıkarım.” diyordu. Yıllar sonra o evden cenazesinin çıktığını duydum. Bir gün Şemsi Nene’yi beyaz bir gelinlik giymiş, boynuna iri incilerle

Ebü Hüreyre Radiyallahü Anh'dan Öğütler

Ebü Hüreyre  Radiyallahü Anh 'dan Nurlu Öğütler Ebû Hüreyre Hazretleri Radiyallahü Anh sahabe-i kiramın büyüklerinden ve âlimlerindendir. En çok hadis rivayet eden altı sahabeden birisidir. Ebû Hüreyre'nin öğütlerinin kaynağı; Rasûl-ü Ekrem Efendimizdir. Bunun için bütün öğütlerin içinde genellikle bir hadis-i şerif mevcuttur. İslâm âdâb ve ahlâk tarihinde ilk "ey oğul" geleneğini müstakil bir kitap halinde başlatan İmam Gazali Hazretleridir. Gazalî'nin "Eyyühe'l-veled" adıyla yayınlanan ve "Ey oğul!" şeklinde tercüme edilen bu eserinin çeşitli baskı ve tercümelerinde Ebû Hüreyre'den bu mânâda öğütler nakledilmektedir. Bu hususta kaynak İmam-ı Gazali Hazretleridir. Allah için iyilik et Ey oğul! Sakın iyiliği elden koma. Her kime iyilik edersen, Allah için et ki, Allah katında makbul olsun. Rasûllullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: "Yâ Ebâ Hüreyre! Allah'a Cebrail gibi ibadet etmiş olsan bile

Mücevherin Değerini Ancak Kuyumcu Bilir

Mücevherin Değerini Ancak Kuyumcu Bilir Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip: -"Oğlum" der, "Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir. " Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar. İlk önce bir bakkal dükkânına girer ve -"Şunu kaça alırsınız?" diye sorar. Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın" der. İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği nesneye ancak bir beş lira vermeye razı olur. Üçüncü defa bir semerciye gider: Semerci nesneye şöyle bir bakar, -"Bu der benim semerlere iyi süs olur. Bundan kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna b

Hz. Yunus Emre Kuddise Sirrûh'tan Güzelllkler

Gezdim dolaştım dünyayı, giymedim başıma taç! Ne zengini tok gürdüm, nede fakiri aç! Ya rabbi öyle bir feyzi kanaat ver ki; Namerde değil merde de etme muhtaç... Hz. Mevlana Rahmetullâhi Aleyh

Aşka uçarsan!

Aşka uçarsan! " Aşka uçarsan, kanatların yanar." Sadi Şirazi " Aşka uçmazsan, kanatların neye yarar ?" Mevlâna " Aşka varınca kanadı kim arar?" Yunus Emre Şimdi burada; Sadi Şirazi mi haklı? Hz. Mevlana mı haklı? Hz. Yunus Emre mi haklı? Üçü de Allah (Celle Celâlühü) dostu; Üçü de haklı… Sadece bakış açıları farklı…

Deme!

Deme! Tarlada buğdayım var deme! Ambara girmeyince… Hayırlı evladım var deme! El koynuna girmeyince… Vefalı eşim var deme! Kötü gününü görmeyince… Hayırlı kardeşim var deme! Mirası bölüşmeyince… Vefalı dostum var deme! Zor gününü görmeyince... (Alıntı)

Unutma!

Unutma! Zaman geçiyor. Şimdi gözlerini kapat ve gidebildiğin kadar gerilere git, beş yaşına, üç yaşına... Su birikintilerinde üstünün çamur olmasına, ütünün bozulmasına endişe etmeden, sek sek oynadığın günlere... Misket oynarken aldığın keyfi, ilk aldığın oyuncağını hatırla. Sana "bir şarkı söyle" dediklerinde, hiçbir kaygı taşımadan avazın çıktığı kadar yüksek sesle söylediğin şarkını hatırla... Aç gözlerini. Şimdi kaç yaşındasın on beş mi, otuz mu, kırk beş mi, yoksa altmış mı, hangisi? Şimdi söyle; gözünü kapatıp açmandan daha hızlı geçmedi mi zaman? Peki, o günlerden geriye ne kaldı? Bir kırık misket... Unutma! Gözünü bir daha kapayıp açacaksın ve ömrün bitmiş olacak. Belki o zaman elinde kırık misketin de olmayacak! Olsa da ne çıkar ki zaten? Bir akşamüstü geldin ve gün batmadan gideceksin... (Alıntı)

Bir Fille Fare Evlenmişler

Bir Fille Fare Evlenmişler Bir fille fare evlenmişler düşünmüşler ki bir ortak noktamız var baş harflerimiz (F) ile başlıyor… Üç gün evli kaldıktan sonra, fil ölmüş. Fare takdiri ilahi demiş, kadere boyun eğmiş. Sevgili eşine mezar kazarken yoldan geçen bir yakını sormuş: -“Fare kardeş ne yapıyorsun?” Fare, üç günde ağırlaşan başını kaldırmış. Eliyle yüzünün terini silmiş, bir iç çekmiş ve; -“Üç günlük saadet için, bir ömür mezar kazacağım kardeş! Ne yapayım?” demiş. Alınacak ders: Bizler evlenirken ince eleyip sık dokumak zorundayız. Gösterişe, aldanmamalı; gerçekten bizi mutlu edecek kalbi temiz bir hayat arkadaşı bulmaya çalışmalıyız. Sırf güzelliği ve malı için hafif meşrep kişileri tercih etmemeli, imanlı ve takvalı ve huyu güzel olanlarla evlenmeliyiz. Bu hususa dikkatimizi çeken Peygamberimiz Aleyhisselâm mü'minlere şu tavsiyede bulunur: "Kadınlarla dört hasletleri için evlenilir: Malı için, asaleti için, güzelliği için ve dini için. Sen dindar olanı t