Kayıtlar

bahçe etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ömür Bohçasının Gülü Solmadan,

Ömür Bohçasının Gülü Solmadan,   Ömür bohçasının gülü solmadan, Uyan gel gözlerim, gafletten uyan. Ecel bir gün bize haydi demeden, Uyan gel gözlerim, gafletten uyan.   Niçin gaflet ile mağrur olursun? Kervan göçer gider, yolda kalırsın. Be vallahi sonra pişman olursun, Uyan gel gözlerim, gafletten uyan.   Kaba döşekte yatma döne döne, Mağrur olup uyuma kana kana. İletirler seni karanlık sine, Uyan gel gözlerim, gafletten uyan.   Derviş Yunus söyler: Sözün tutulmaz, Senin kumaş bu illerde satılmaz. Böyle yatmak ile Hakk'a varılmaz, Uyan gel gözlerim, gafletten uyan.   Yunus Emre  

Bir Yer Düşünüyorum

Resim
Bir Yer Düşünüyorum Bir yer düşünüyorum, yemyeşil, Bilemem neresinde yurdun. Bir ev günlük güneşlik, Çiçekler içinde memnun... Bahçe kapısına varmadan daha, Baygın kokusu ıhlamurun. Gölgesinde bir sıra, der gibi: – Oturun! Haydi, çocuklar, haydi, Salıncakları kurun! Başka dallarsa, eğilmiş: – Yemişlerimizden buyurun! Rüzgâr esmez, konuşur: – Uçurtmalar uçun, çamaşırlar kuruyun. Mesut olun, yaşayın, Ana baba evlât torun… Ziya Osman SABA

Osmanlı’da Ok Atışı

Osmanlı’da Ok Atışı Ok atılacağı zaman, büyüklerden birkaç kişi iki fırka olur, karşı karşıya dururmuş. Birinci ok atılınca, birinci fırka;     •    Ok elinden bir! İkinci fırkada;     •    Eresin kemale, olasın pir! Diye yüksek sesle bağırırlarmış. İkinci ok atılınca birinci fırka:     •    Ok elinden iki! İkinci fırka da:     •    Sana lazım olsun peyki! Dermiş. Oklar böyle atıldıkça karşılıklı sözler devam edermiş.     •    Ok elinden üçe!     •    Görmesin pazıların güç!     •    Ok elinden dört!     •    Düşmanının başına dert!     •    Ok elinden beş!     •    Olasın pirelere eş! On ikinci ok atılınca:     •    On iki imamı hürman aşkına! “Ruhları şad olsun!” oklarımız tamam oldu, denilirmiş.

Bir Kapı Var Kapanmıyor

Bir Kapı Var Kapanmıyor Bir zamanlar valilik yapan birisinin çok güzel bir bahçesi vardı. Rengârenk çiçeklerle donatılmış, tam bir zevk ve sefa yeriydi. Bir gün vali, bu bahçeye geldi. Vali, bir bahane ile kadının kocası olan bahçıvanı, bir iş için dışarıya gönderdi. Kadına da dedi ki: -Bahçenin kapılarını kapat. Hiç bir kapı açık kalmasın! Kadın, akıllı ve namuslu idi. Valinin kendisine kötü niyet taşıdığını anladı. Gidip bir ağacın arkasına saklandı ve biraz sonra gelip dedi ki: -Kapıları kapattım. Yalnız bir tanesi kaldı. Onu kapatmaya gücüm yetmiyor. Ne kadar uğraşsam da kapatamıyorum. -O, hangi kapıdır? -Bu kapı, Allah’ü Teâlâ’nın (Basir) sıfatıyla bizi gördüğü kapıdır. Vali, bu sözü duyunca, pişman olup tövbe etti. Bir daha aklına böyle kötülükler getirmemek için, Allah’ü Teâlâ’nın sevgili kullarından birinin bulunduğu yere gidip, onun sohbetinde yetişti. Allah’ü Teâlâ’nın sevgili kullarından biri oldu. Basir: Her şeyi gören. Allah her şeyi, herkesin yaptığı