Kayıtlar

Ağustos 7, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ayrılık Olmayan Günde

Ayrılık Olmayan Günde Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Büyük bir zata, (Efendim, çok çalışıyorsunuz, biraz istirahat etseniz) denilince, (Bizim istirahatimiz musalla taşında başlar) buyurur ve kıymetli eserlerini hazırlamakla meşgul olurmuş. Ziyarete gelen sevenlerinin görüşme arzularını haber veren talebesine de, “Ben de kendilerini görmeyi çok isterim; fakat şu anda beş kişi için değil, binlerce Müslüman için çalışıyorum. Beni arayan, kitaplarımın satırları arasında bulur. Misafirlerimize selam söyleyiniz, inşallah ayrılık olmayan yerde hep beraber olacağız dersiniz!” buyurmuş. Ebul Hasan Harkani hazretleri, son günlerinde devamlı olarak Abdullah ibni Mübarek hazretlerinin ismini söyler. İki lafından biri, “Ey ibni Mübarek, sen ne mübareksin!” imiş. Bu durum günlerce böyle devam eder. Bir gün kapı çalınır, oğlu kapıyı açar. Bir de bakar ki, karşısında Abdullah ibni Mübarek hazretleri. Koşarak, sevinçle babasının yanına gelir, “Babacığım, günlerdir ismini sayıkladığı

Atalarımız Böyle Âdil İdi

Atalarımız Böyle Âdil İdi İstanbul’un fethinden sonra, Osmanlı askerleri, Bizans hapishanelerini kontrol ettiler. En ücra bir mahzende üç papaz buldular. Alıp Fatih Sultan Mehmed Han’a götürdüler. Sultan, onlara hapsedilmelerinin sebebini sordu. Papazlar, “Biz, Bizans’ın en ileri gelen papazları idik. İmparatorun zulüm ve işkencelerinden, yaptığı rezalet ve sefahetten dolayı kendisini ikaz edip, sonunun yakın olduğunu söyledik. O da, bize kızdı zindanlara attırdı!” dediler. Fatih Sultan Mehmed Han, papazların ellerine serbest dolaşma belgesi verip, memleketini gezip görmelerini, Osmanlı Devleti hakkında kendisine görüşlerini bildirmelerini istedi. Papazlar, İstanbul’da bir çarşıya girip, sabahın erken vaktinde bir şeyler almak istediler. Siftah yapan bir dükkândan, komşuları siftah yapmadan ikinci bir şey alamadılar. Anadolu’ya geçtiler dolaşırken, ezan okunmaya başladı. Kimse dükkânını kapatmaya bile lüzum görmeden camiye gittiler. Hiç kimse, bir başkasının malına,

Niçin Ağlıyorsun?

Niçin Ağlıyorsun? İbni Münkedir Rahmetullahi Aleyh Hazretleri’e ölüm döşeğinde ağlıyordu. Sebebini sordular. “Kasten büyük bir günah işlemedim. Önem vermediğim küçük bir günah, Allah’ü Teâlâ’nın gazabına sebep olduysa diye korktuğum için ağlıyorum” dedi.

Tıkandı Baba

Tıkandı Baba Rivayet olunur ki, Padişah Sultan II. Mahmud, kıyafet değiştirip gezdiği bir Ramazan gününde Üsküdar'da mücerred bir kunduracının, boş örse çekiç vurarak her hamlede “Tıkandı da tıkandı” dediğine şahit olmuş. Merak saikiyle içeri girip bunun sebebini sormuş. Adamcık anlatmış: “- Bir gece rüya gördüm. Çeşmeler vardı. Bazılarından şarıl şarıl sular akıyor, bazılarından sızıyor, bir tanesi de tıp tıp damlıyordu. O sırada bir pîr-i nuranî belirdi. Ona bu çeşmeleri sordum.” "- Şu şarıl şarıl akanlar, padişahımızın talihidir. Sızanlar devlet erkânından filanca paşaların ve falanca zenginlerin talihleridir. Şu damlayan da senin talihindir." deyip kayboldu. Yerden bir çöp aldım ve benim talihim olan çeşmeye yaklaştım. Çöple biraz kurcalayıp lüleyi açmaya çalıştım. Ah, ellerim kurusaydı! Filvaki çöp kırıldı ve artık eski damlalar da damlamaz oldu. O günden sonra müşterim kesildi, kazancım bitti. İflas ettim, bu hale geldim. Şimdi de talihimden şikâyet i