Kayıtlar

Mayıs 17, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hâtim-i Esam Rahmetullahi Aleyh

  Evliyânın büyüklerinden. Adı Hâtim bin Anvân bin Yûsuf el-Esam, künyesi Ebû Abdurrahmân'dır. Belh'te doğmuştur. Doğum târihi belli değildir. Hâtim-i Esam, Şakîk-i Belhî'nin talebesi, Ahmed-i Hadraveyh'in hocasıdır. 852 (H.237) senesinde Belh'in bir nahiyesi olan Mâhcer'de vefât etmiştir.             Kendisine "Esam" (sağır) denilmesinin sebebi şudur: "Birisi onunla konuşurken kazayla yellendi. Hâtim-i Esam o şahıs utanmasın diye;"Yüksek sesle konuş, ancak yüksek sesle konuşulanları duyabiliyorum" dedi ve bu hâlini o kişinin ölümüne kadar kırk yıl sürdürdü. Bu yüzden ona Esam denilmiştir.             Âkıl bâliğ olduğu andan îtibâren, Şakîk-i Belhî'nin sohbetlerine devâm etti. Onun talebesi oldu. Şakîk-i Belhî'den İslâm ilimlerini öğrenerek âlim oldu.             Bir gün Şakîk-i Belhî, Hâtim-i Esam'a sordu: "Ne kadar zamandır buraya geliyor, beni dinliyorsun?" "Otuz üç sene." "Bu kadar zaman i

Ne Çare...

Hakikat şehrinde bir güzel gördüm, Bir göreni göremedim ne çare... Sevdayı aşkından yanıp kül oldum, Bir bilen yok soramadım ne çare... Bir zaman bekledim Leyla dağını, Bir zaman bekledim gül budağını, Bir zaman bekledim yâr otağını, Vasılı yâr olamadım ne çare... Andelibin işi ahu zar olur, O nasıl güldür ki tezce har olur, Bir gönül kul olur gah hünkar olur, Ben bu sırra eremedim ne çare... Bir gülün ki harı vardır yâr demem, Kansız didelere ahu zar demem, Yüzünü görmeden yârim var demem, Ben bu yâri bulamadım ne çare... Niceleri yâr der gönlü binada, Niceleri yâr der gönlü zinada, Nicesinin gönlü bey-ü şirada, Bu yâr kimdir bilemedim ne çare... Duydum ki yârimin yeri Kaf imiş, Dillerde söylenen kuru laf imiş, Aslını sorarsan nun-u kaf imiş Pâyine yüz süremedim ne çare... Meded Pir-i Sanî bir gör halimi, Bu Salih’e çok ettiler zulümü, Aç vuslat perdesin göster yüzünü, Çok ağladım gülemedim ne çare...   Salih Baba Divânı’ndan