Kayıtlar

al etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yatağa Yatarken Abdest Al ve Dua Et!

Yatağa Yatarken Abdest Al ve Dua Et! Ebû Ümâre Berâ İbni Âzib Radıyallahu Anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “- Ey falân! Yatağına yattığında şöyle dua et!”: اللَّهمَّ أسْلَمْتُ نفْسي إلَيْكَ، ووجَّهْتُ وجْهِي إِلَيْكَ، وفَوَّضْتُ أمري إِلَيْكَ، وألْجأْتُ ظهْرِي إلَيْكَ. رغْبَة ورهْبةً إلَيْكَ، لا ملجَأَ ولا منْجى مِنْكَ إلاَّ إلَيْكَ، آمَنْتُ بِكِتَابِكَ الَّذي أنْزَلْتَ، وبنبيِّك الَّذي أرْسلتَ، “Allah’ım! Kendimi sana teslim ettim. Yüzümü sana çevirdim. İşimi sana ısmarladım, işimde sana güvendim. (Rızânı) isteyerek, (azâbından) korkarak sırtımı sana dayadım, sana sığındım. Sana karşı yine senden başka sığınak yoktur. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin peygambere inandım.” Eğer bu duayı yapıp yattığın gece ölürsen, iman üzere ölürsün, ölmez de sabaha çıkarsan hayra kavuşursun.”   (Buhârî, Vudû 75, Daavât 6; Müslim, Zikr 56-58. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 98) Buhârî ve Müslim’in Sahîh’lerinde (gösterilen yerlerde) yine Berâ İbni Âzib

Baba Bana Muz Alır mısın?

Resim
Baba Bana Muz Alır mısın?   “- Baba bana muz alır mısın?” dedi. Adam sessizce “- Söz kızım para kalırsa bu hafta alacağım sana” deyip ilerledi, ama tam arkasındaki beni fark etmedi. Pazarcı abiye dedim ki; “- Bu adam ile çocuğuna iyi bak. Şimdi 2 kilo muz tart. Birazdan senin tezgâhın önünden geçerse ve durup muz almazsa abi diye seslen. Sonra ona; "Hani geçen hafta bozuk yok diye para üstü verememiştim ya. İstersen muz vereyim, helâlleşelim" diyeceksin. O baba çocuğun yanında rencide olmasın. Ama canı muz çekmiş, aklında kalmasın. Eğer böyle yaparsan hem sevaba girersin, hem de bereketlenirsin. Söz fazla fazla vereceğim, 10 kilo da ben alıp götüreceğim. Şimdi ben arka taraftan sizi seyredeceğim... Abi kızını diğer tarafa almış, geçiyor. Kızı muz tezgâhını görmesin istiyor. Pazarcı abi tam da dediğimi yaptı. O küçük kız o poşeti babasına bırakmadı, kendisi taşıdı. Aslında babası anlamıştı. Pazarcı bir hayır yapmak için bu oyunu tasarlamıştır diye sanmışt

Örnek Alınacak Bir Aile

Resim
Örnek Alınacak Bir Aile Yıllar önce eşim bir iftiraya uğradı. İşinden atıldı ve hapse girdi. Eşyamıza haciz geldi. Ev alıyorduk ödeyemeyince banka el koydu. Hayatımın en zor zamanlarıydı. O günler gitsin İnşallah bir daha geri gelmesin. Üç yaşından küçük iki çocukla biraz annemlerde biraz kaynanamlarda o kadar çok zor günler geçirdim ki ancak yaşayan bilir. Altı ay sonra eşim hapisten çıktı. Ben sonuna kadar inanıyorum eşim suçsuz ama kimse inanmadı. Günlerce iş aradı ama maalesef bulamadı. Ev ev üstüne yaşamak sanki bir azap. Her şeyimiz göze battı. Kaynanamlarda bir süre kaldık ama bize etmediğini bırakmadı. Oysa ben evin bütün işini yapıyor ve harçlığımı çıkarmak için patik örüp internetten satıyordum. İçtiğimiz çay kahve hatta çocukların sütü bile sorun oldu. Büyük bir kavga sonunda annemlere gittik. Bir süre kalınca bu sefer babam başladı eşime: “–   Kızıma torunlarıma bakıyorum bir de sana mı bakacağım” diye. Eşim çıktı bende çocukları aldım pe

Alabilirsen Al

Alabilirsen Al Hacı Bayram-ı Velî'nin doğduğu Zülfadl (Sol-Fasol) köyünden bir genç askere çağrılmıştı. Yetim olan bu temiz genç, babasından kalma birkaç altınını, annesinden kalan hâtıra bilezik ve küpleri emânet edecek bir kimse bulamadı. Hepsini küçük bir çekmeceye koyup, Hacı Bayram-ı Velî'nin türbesine getirdi. Türbeyi ziyâret edip; "Yâ hazret-i Hacı Bayram-ı Velî! Beni vatanî vazifemi yapmak için çağırdılar. Annemden ve babamdan kalma şu hâtıraları emânet edecek bir kimse bulamadım. Bu küçük çekmeceyi zâtı âlinize emânet bırakıyorum. Eğer askerden dönersem, gelir alırım. Şâyet dönemezsem, istediğiniz bir kimseye verebilirsiniz!" diye münâcaat etti. Sonra çekmeceyi sandukanın kenarına koyarak ayrıldı. Aradan yıllar geçti. Gencin askerliği bitti ve emânetini almak üzere Hacı Bayram-ı Velî'ye geldi. Ziyâretini yapıktan sonra, çekmeceyi koyduğu yerde buldu. Hiç dokunulmamıştı. Orada türbeyi bekleyen türbedâra; "Bu çekmece benimdir. Askere g

Allah'ım Rasülünü Görmeyen Gözü Al

Allah'ım Rasülünü Görmeyen Gözü Al   Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem vefat ettiği zaman, Eshabı Kiramdan Zeyd bin Abdullah Radiyallahü Anh tarlada idi. Başka bir sahabi koşarak geldi ve:   “- Resûlullah dünyadan göçtü, sen hâlâ burada çift sürmekle meşgulsün!”, dedi.   Bir anda kendinden geçen Zeyd bin Abdullah Radiyallahü Anh, ellerini açarak:   “- Allah’ım, Rasulünü görmeyen gözü başımda taşımak istemiyorum. Onu görmeyen göz bana lâzım değil, gözlerimin nurunu al!” Diye dua etti.   Bu sözler onun ağzından değil, kalbinden geldiği için, Allah’ü Teâlâ duasını kabul etti, o zamana kadar gören gözlerinin ikisi de bir anda kör oldu.

Deryaya Bak da İbret Al

Deryaya Bak da İbret Al   Zâhidâ! Aç gözün, sahraya bak da, ibret al! Şu direksiz kubbe-i semâya bak da, ibret al! Görmek istersen, Cenâb-ı kibriyânın kudretin, Her sabâh, seher vakti, dünyâya bak da ibret al!   Arif isen çekme zerrece fenâ’nın mihnetin, Herkesin Yâr-ı Hûdâ’dır elbet verir kısmetin, Görmek istersen Cenab-ı Kibriya’nın hikmetin, Her gün seher vakti kalk deryaya bakda ibret al.   Kande gitti, geldiler; bunca dünyaya kahraman, Bir birine fend edip onlar da oldu imtihan, Yel götürdü tahtını hani Süleyman’ı zaman, Aç gözünü devleti İskender’e bakda ibret al.   Derviş Ömer gel güvenme bu fena devletine Bu dünya bir zıllü hayat aldanma ziynetine Padişah olsa da derler er kişi niyetine, Var musallada yatan mevtaya bakda ibret al.   (Alıntı)

Akıl Okulu

Resim
Akıl Okulu    Değerli dostlar eğitim o kadar önemli ki… O’nun önemini anlatmak için kütüphaneler dolusu kitap okusak; bir o kadar da kitap yazsak yine anlatamayız. Size şu hikâyeyi anlatmaya karar verdim.       Bir gün ülkenin küçük kasabalarından olan Yitan'da şöyle bir haber yayılmış:       -Güzel başkentimizde bir “ Akıl Okulu” varmış. Her kim o okula giderse orada akıl öğretiliyormuş. Herkes bu haberi şaşkınlıkla birbirine anlatıyormuş. Kasabanın en zenginlerinden olan bir adam da bu haberi duyunca kahkahalarla gülmeye başlamış:       -Efendim, hayatımda hiç bu kadar komik bir şey duymamıştım. Akılın okulu mu olur? Bir insan akıllıysa akıllıdır. Sonradan akıl kazanılır mı hiç? Olacak şey midir? Bu adam çok zengin olduğu için çocuklarının hiçbirisini okutmamış. Öyle çok parası varmış ki, istese kasabanın tamamını satın alabilirmiş. Fakat çocuklarına devamlı şöyle diyormuş:       -Şükürler olsun çok paramız var. Yine de paramıza para katmalıyız. Ne kadar çok kaza

Bayrağım

Resim
Bayrağım Atalarım “Al!” dedi; aldım ben bu bayrağı, Söz verdim, yemin ettim; menzile dikeceğim. Yıkacağım engeli; yaracağım her yanı, Bu kutsal emaneti, oğluma vereceğim. Söz verdim, yemin ettim; menzile dikeceğim! Hainler kırılacak, kalleşler vurulacak, Sapık fikir, kültürün; defteri dürülecek. İşbirlikçi haydudun, hesabı sorulacak. Bu kutsal emaneti, oğluma vereceğim, Söz verdim, yemin ettim; menzile dikeceğim! Sinsi iç-dış düşmanlar; önüme takılmayın, At nalımı öptünüz, çok çabuk unutmayın! Artık ben de uyandım, daha çok sayıklayın! Bu kutsal emaneti, oğluma vereceğim, Söz verdim, yemin ettim; menzile dikeceğim! Geceler ışıyacak, nur saçacak yıldızlar; Uzaylara kaçacak; bölücüler, soysuzlar; “Korksun!..” benim dinime, dil uzatan arsızlar; Bu kutsal emaneti, oğluma vereceğim; Söz verdim, yemin ettim; menzile dikeceğim!.. Nice hanlar, hakanlar; en yükseğe çektiler; Fatih, Yavuz, Süleyman; cihana hük

İYİ Mİ OLDU?

İYİ Mİ OLDU? Herkes çalışırken sen çalışmadın, Sınıfta kaldın da iyi mi oldu? Oynadın, zıpladın hiç uslanmadın, Tembel tembel yatmak iyi mi oldu? Baban üzüntüden yatağa düştü, Annen utancından hayata küstü, Seni ayıpladı, düşmanı dostu, Sokaklarda gezmek iyi mi oldu? El âlem doktor, mühendis oldu Çalışan işini, aşını buldu, Ağaçlar kurudu, çiçekler soldu, Gölgede uyumak iyi mi oldu? Babana güvendin baban iflâsta, Annene güvendin, annen çok hasta, Düşmanların güler, dostların yasta, Rezil, rüsva oldun iyi mi oldu?                                                 15. 05. 2004              Yaşar AKKAŞ “Bu eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. ”

En Büyük Eksiğimiz Nedir?

En Büyük Eksiğimiz Nedir Biraz şundan bundan sohbet edelim de sorunun cevabını sonra verelim. Mecbur muyum? Mecbur muyuz? Aldığım sıfır malların birçoğunu evde kendim tamir ediyorum. Mecbur muyum? İnternet bağlantısını sağlayan yerli Jak aldım. Sık sık gevşiyor. Kenarına karton sıktırarak kullanıyorum. Bu mal dünya pazarlarında gider mi? Gitmez… Gitse de geri gelir. 3 tane cep telefonu şarj cihazı aldım. İkisini geri verdim. Çalışıyor fakat gevşek geliyor. Şarj etmiyor. Bir tanesini pense ile eğerek bükerek tamir ettim. Kımıldatarak zor çalışıyor. İki tane yerli harici bellek kablosu aldım. İkisi de çalışmıyor. Geri verdim. Para mı Avrupa’ya Japonya’ya vermeye mecbur muyum? Buna benzer daha onlarca örnek var. Paramızı elin gâvuruna vermek zorunda mıyız? El cevap: Mecburuz. Buradan sakın şu anlaşılmasın. Bütün Türk malları kalitesizdir. Bazen çok güzel yerli mallar alıyoruz. Tıkır tıkır çalışıyor. Kalitesi de güzel. Bundan da son derece memnun oluyoruz. Sanayi bakanlığımız